Gece yarısı operasyonuyla gözaltına alınıp adli kontrol şartıyla serbest bırakılan HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, ortaokul yıllarından beri sosyalist örgütlerde ve sendikal faaliyetlerde aktif. 2011 genel seçimlerinde Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku listesi altında adaylığını koyarak milletvekili oldu.
21. dönem İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 1962 Adıyaman doğumlu bir Türkmen. Bağımsız aday olduğu 11 Haizran 2011 genel seçimlerinde İstanbul 2. Bölge'nin temsilcisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) giren Önder, Kürtlerin çoğunlukta olduğu ve PKK’ya yakınlığıyla bilinen Barış ve Demokrasi Partisi’ne (BDP) katıldı. Ekim 2013'te, farklı kesimden sol çevreleri birleştirmeyi amaçlayan ve Kürt siyasal hareketinin eski isimleri tarafından kurulan Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) üye olmak üzere BDP’den ayrıldı. Ve HDP’nin ilk dört milletvekilinden biri oldu.
Sol siyasi görüşe sahip olan Önder, gençlik yıllarından beri eylemlerde ve siyasi örgütlerde aktif oldu. Bu sebeple birkaç kez tutuklanıp cezaevine de girdi. Babası Adıyaman’da Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) kurucusu ve il başkanıydı. Babasının ölümünün ardından ailesini geçindiren Önder, henüz lisedeyken 1978 Maraş Katliamı protestosuna katıldığı için hayatında ilk kez tutuklandı ve cezaevine girdi. Sonrasında sınavlarını kazandığı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okumak üzere Ankara’ya gitti.
12 Eylül darbesinin ardından 1981 yılında, üniversitenin ikinci sınıfındayken darbe karşıtı çalışan bir öğrenci grubuna üye olduğu için gözaltına alınıp Mamak Cezaevi’ne götürüldü. Uzun süren yargılama sürecinin ardından 12 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Hapis cezası boyunca diğer siyasi tutuklularla birlikte direnişlere ve açlık grevlerine katıldı.
12 Eylül sonrası siyasi faaliyetleri
Hapisten çıkmasının ardından darbe sonrası dönemde iyice hareketlenen Kürt hareketine destek verdi. Kürtlerle birlikte yaşadığı için çocukluk yıllarından beri duyduğu Kürtçe'nin serbest kalması için çalıştı, yazılar yazdı. Önder bu durumu “Ortaokul yıllarımda sosyalist külliyatı okumaya başladığım için meseleye iyice hakim oldum. O günden beri hep Kürtlerin hak ve demokratik taleplerinin yanında durdum” diye açıklıyor.
Önder, sendikal faaliyetlere de lise yıllarında başladı. Ailesini geçindirmek için 16 yaşında girdiği Sıtma Savaş ve Eradikasyon Merkezi’nde, işçi arkadaşlarıyla birlikte Sıtma İşçileri Sendikası'nda işyeri temsilcisi olmuştu. 12 Eylül sonrası aldığı hapis cezasının bitmesinin ardından 1 Mayıs eylemlerinde ve yazdığı yazılarda sendikal hareketleri desteklemeye devam etti. Önder ayrıca, zorunlu askerliğe de karşı. PKK ile 30 yıldan uzun süren savaşta ölen askerler için, “askerliğin zorunluluk olduğu yerde, şehitlikten bahsedilemez” dedi.
Sosyalist çevrelerin takip ettiği, çoğunlukla bu görüşteki yazarların yazdığı Birgün gazetesinde 2010 yılında yazmaya başlayan Önder, köşe yazarlığına Radikal gazetesinde bir süre devam etti. Son olarak 2011 Mayıs ayında, PKK’ya yakınlığıyla bilinen Özgür Gündem gazetesinde yazmaya başladı. Milletvekili olduktan sonra buradan da ayrıldı.
Senaryo ve yönetmenlik deneyimleri
Önder, ilk yönetmenlik deneyimini, 2006 yılında Muharrem Gülmez ile birlikte çektiği Beynelmilel filmiyle gerçekleştirdi. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra doğuda yaşayan çalgıcı bir grubun değişen hayatını konu alan film, ulusal ve uluslararası film festivallerinde beş ödül aldı. Senaryosu da kendisine ait olan filmde Önder, küçük bir rolde oynadı. 1981 yılında askeri rejimle yönetilen Türkiye’de bir evde yaşayan hayat kadınlarını konu alan O… Çocukları (2008) filminin de senaryosunu yazdı.
2012 yılında çekilen ‘F Tipi Film’in de yönetmenlerinden biriydi. 10’ar dakikalık 9 kısa filmin kurgulanmasıyla oluşturulan filmde, F tipi cezaevlerinde siyasi mahkûmların karşılaştıkları zorluklar ve ardından protesto etmek için girdikleri açlık grevi anlatılıyor.
"Kürt partisi"nde bir Türkmen
Kürt hareketinin siyasi partisi olan Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) kapatılmasının ardından, cezaevindeki PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yönlendirmesiyle yeni kurulacak parti farklı bir yöntem izledi ve Kürt hareketi yeni boyut kazandı: Kürt hareketine yakın ve sol ideolojiye sahip isimlerin ve siyasi parti liderlerinin de olduğu Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku kuruldu. Önder’in de aralarında bulunduğu isimler, o bloka dahil olarak 2011 seçimlerinde bağımsız adaylıklarını koydular.
Önder, milletvekili seçilmesinin ardından BDP’ye katıldı. BDP milletvekili olarak yaptığı ırkçılık karşıtı konuşmalarla büyük beğeni topladı. Açıklamalarında Kürt halkının hak ve talepleri kadar barışı ve savaşın sona ermesi hedefini de temel aldı ve “Barış, demokratik siyasetin önündeki engellerin bertaraf edilmesiyle gerçekleşecek” dedi.
2012 yılı sonunda başlayan PKK ile barış sürecinde, Kürt olmadığı halde önemli rol oynayan isimlerden biri konumuna geldi. Türk istihbaratından yetkililer düzenli olarak, İmralı’da cezaevinde bulunan Abdullah Öcalan’la görüşmeyi sürdürüyor; Öcalan da Kürt hareketi temsilcilerine BDP milletvekilleri aracılığıyla süreçle ilgili bilgi ve talimat veriyordu. İmralı’ya giderek Öcalan’la görüşen bu milletvekilleri arasında Önder de vardı.
Tarihi Nevroz’da Öcalan’ın mesajını okudu
Barış sürecinin ilerlemesiyle birlikte Öcalan, her yıl 21 Mart'ta Kürtlerin kutladığı bahar bayramı Nevroz’da bir açıklama yapmak suretiyle PKK’ya ve Türkiye’deki tüm Kürtlere bir mesaj göndereceğini söyledi. Çözüm Süreci'nin dönüm noktalarından olan bu gelişme, Öcalan’ın, 90'larda kutlanmasına izin verilmeyen Nevroz’da geniş bir kitleye mesajının okunduğu gün sıfatıyla tarihe geçti. Öcalan’ın mesajı, çevre şehirlerden gelip Diyarbakır’da toplanan binlerce kişiye Kürtçe ve Türkçe aktarıldı. Türkçe metni, sahneye çıktığında coşkuyla karşılanan Sırrı Süreyya Önder okudu.
Kepçelerin önünde siper oldu
28 Mayıs 2013 tarihinde Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmesiyle başlayan ve birkaç gün içinde Türkiye’nin onlarca şehrine yayılan protesto gösterilerine, birçok siyasi parti ve Sivil Toplum Kuruluşu (STK) da katıldı. BDP ilk günlerde protestolara uzak durdu ama Önder, protestoların başlamasından itibaren İstanbul'da temsilcisi olduğu bölge sınırları içinde yer alan Gezi Parkı’ndaydı. Ağaçları sökmek üzere parka giren kepçenin önünde dikilen Önder, orada bulunan ilk milletvekiliydi ve kepçeler ilk kez onun eyleminden sonra parktan çekildi.
31 Mayıs 2013 günü sırtına biber gazı fişeği isabet eden Önder, hastaneye kaldırıldı. Olayların durulduğu günlerde, partisiyle organik bağları bulunan Demokratik Toplum Kongresi’ni (DTk) ‘olaylara kayıtsız kalmakla’ eleştirdi.
Mayıs-Haziran 2013'teki Gezi olayları sırasında protesto gösterilerine ön saflarda katılan Önder’e, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti / AKP) hükümeti tarafından ‘İmralı engeli’ kondu. Bu yüzden Öcalan ile görüşmelerin bir kısmına katılamadı. Kasım 2013’te yeniden İmralı’ya gitmeye başlayan Önder’e Öcalan, "Seni yeniden görmek güzel" dedi. Bu görüşmenin ardından Önder, Kandil’e giderek PKK’nın dağ kadrosuyla da görüş alışverişinde bulundu.
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı
Kürt siyasi hareketi, 2014 yerel ve 2015 genel seçimlerine farklı bir yolla hazırlanma kararı aldı. Türkiye’deki solu birleştirmeye yönelik olarak, yine Kürt ileri gelenlerin öncülüğünde Halkların Demokratik Partisi (HDP) kuruldu. Partinin eş genel başkanlıklarına, BDP’nin desteklediği ya da doğrudan BDP’ye üye milletvekilleri getirildi. Sırrı Süreyya Önder de, partinin müzakere ve çözüm sürecinden sorumlu eş genel başkan yardımcılığına getirildi.
Bir çocuk babası olan Önder, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde HDP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday gösterildi. Önder, oyların yüzde 4,7'sini alarak İstanbul'daki yarışı Kadir Topbaş (Adalet ve Kalkınma Partisi) ve Mustafa Sarıgül'ün (Cumhuriyet Halk Partisi) ardından üçüncü sırada tamamladı.