‘Investment Leaders Group' (ILG) adı altında birleşen on yatırım şirketi dünya finans piyasasında ağırlıklı bir yere sahip. Alman ‘Allianz Global Investors', İskoç ‘Standart Life Investments' ve İsviçre'nin ‘Zürich Sigortacılık' şirketleri grubun önde gelen isimleri arasında yer alıyorlar.
Kurumsal yatırımcı olarak adlandırılan bu şirketler hisse senedi aldıklarında muazzam miktarda para el değiştiriyor. Son zamanlarda büyük yatırımcıların elektrik şirketleriyle, petrol rafinerileri ve doğalgaz şirketlerinin hisse senetlerine pek sıcak bakmadıkları görülüyor. Birçok ülkenin iklim dostu olmaya heveslendiği bir dönemde, geleceği belli olmayan branşlara yapılan yatırımlar azalıyor.
Paris'teki iklim zirvesinin ardından Avrupa Birliği 2030 yılı enerji ve iklim hedeflerini açıkladı. Çin'de çevreyi kirletme hakkının alınıp satılması için çalışma yapılıyor. ABD'deki elektrik santrallerinin havaya saçtığı zehirli gaz miktarı için üst sınır getiriliyor.
Hangi hisse senedini almalı?
Bütün bu tedbirlerin enerji şirketlerinin mali durumunu nasıl etkileyeceği merak konusu. Büyük yatırım fonları konvansiyonel enerji holdinglerinin hisse senetlerini elden çıkarmaya başladı. Bunların arasında, dünyanın en büyük finans sermayesini işleten Norveç devlet fonu ile Rockefeller hanedanının işlettiği iki yatırım şirketi de bulunuyor.
ILG ise farklı bir strateji uyguluyor ve fosil enerji kaynaklarının toptan listeden çıkarılması yerine yatırımcının her şirketi kendi başına değerlendirmesini öneriyor ve çevreye verdiği zararı azaltarak, yenilenebilir enerjilere yumuşak geçişi deneyen şirketlerin bundan böyle de sermaye ihtiyacını finans piyasasından karşılayabilmesi gerektiği noktasından hareket ediyor.
ILG'nin analiz uzmanları Cambridge Üniversitesi'nin ‘Sürdürülebilir Liderlik Enstitüsü' ile ortaklaşa bir formül geliştirmişler. Bu formül sayesinde iklim ve çevreyi koruma yasalarının şirket kârları üzerindeki etkisi hesaplanabiliyor. Uzmanlar, Büyük Britanya, İspanya, Almanya, Kanada'nın Alberta vilayeti ve ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki elektrik, rafineri ve doğalgaz şirketlerini incelemişler.
Zarar tehlikesi
Her ülke için iki senaryo hazırlanmış: ‘Geçiş senaryosunda' 2020 yılına kadar yürürlüğe girebilecek yasa değişiklikleri ele alınıyor. ‘Karbondioksit fiyat senaryosunda' ise yasa değişikliği beklentilerine bir de karbona ton başına 45 dolar fiyat biçilmiş.
Analiz sonuçları enerji ve çevre ile ilgili yükümlülüklerin şirket kârlarını etkileyebileceğini ama bunun her zaman olumsuz çıkmasının gerekmediğini gösteriyor. Örneğin yenilenebilir enerjileri teşvik yasası İspanyol şirketlerine yarayacak, İngiliz şirketlerini ise zarara uğratacak. İngiltere'nin elektrik enerjisi üretiminde fosil enerji hammaddesinin önemli payı var. İspanya'da ise yenilenebilir enerjilerin elektrik üretimindeki payı fosil enerjininkinden fazla. Bu durumda İspanya'daki şirketlerin kârı yüzde 76'ya varan oranlarda artabilir, İngiltere'deki elektrik şirketleri ise zarara girer.
Araştırmada İngiltere'deki enerji şirketlerinin yenilenebilir/karbon miksajını değiştirip zararı önledikleri gibi yeni üretim teknolojisinin maliyetini tüketiciye yüklemek şartıyla, kârlarını yüzde 50 oranında arttırabilecekleri de belirtiliyor.
Bu analiz metodu geliştirilip son halini aldıktan sonra yatırımcı hisse senedi portföyünü daha güvenilir bilgilere dayanarak hazırlayabilecek. ‘Standard Life' yatırım şirketinin analiz uzmanı Andrew mason bunun için finans ve sanayi bilgilerinden gelecek güvenilir verilere ihtiyaçları olduğunu, söylüyor. Analiz metodunun ne zaman tamamlanacağı ve yatırımcıya ücret karşılığında mı kullandırılacağı henüz kesinlik kazanmadı.
Veri sorunu
‘Enerji portföy anahtarının' zayıf noktalarından biri, formülün şirketlerden gelecek bilgilere ihtiyaç duyması, ancak şirketlerin bilgi verme mecburiyetinin bulunmaması. Programa şimdiye kadar 10 şirket katılmış. Bu sayı güvenilir veri dağarcığı oluşturmaya yetmiyor. Dolayısıyla anahtarın şimdilik borsa işlemlerinde değil de şirket bünyesinde kullanılması düşünülüyor. Araştırmaya yardımcı olan şirketlerin adları da gizli tutuluyor. Andrew Mason, aksi takdirde hangi şirketin iyi durumda olmadığı sorusunun ortaya atılabileceğini ve hiçbir enerji şirketini ‘reklam' etmek istemediklerini söylüyor.
Baskı artıyor
Mason, veri aktarmada iyi durumdaki şirketlerin başı çekeceğini, diğer şirketlerin de ister istemez onları izleyeceğini sözlerine ekliyor. “Kötü durumdaki şirketler bilgi aktarmaz ise yatırımcı neden aktarmadığını bilmek ister” diyen Andrew Mason sözlerini şöyle sürdürüyor: “İşbirliği yapmak istemeyen şirketler üzerindeki ‘yumuşak baskının' sonuç vereceğinden ümitliyiz. Çünkü yatırımcı kadar Avrupa Birliği de enerji şirketlerinin durumunu öğrenmek istiyor.”
Enerji şirketleri üzerindeki değişen şartlara ayak uydurma baskısı böylece daha da artmış olacak. Almanya'nın enerji devlerinden Eon ve RWE'nin kötü üç aylık bilançoları, enerji piyasasındaki yenilenmeye ayak uydurmak için komplike metotlara gerek olmadığını gösteriyor.