04 Ağustos 2016 17:16
“İstihbarat zaafı var.”
“MİT Müsteşarı’nı aradım ama ulaşamadım.”
“İlk ihbar Hakan Fidan'a suikast şeklinde geldi.”
"MİT'e sordum cevap veremedi…”
"Güçlü bir istihbarat olsaydı bu darbe girişimi olmazdı."
Bu sözler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan Başbakan Binali Yıldırım’a kadar iktidarın zirvesinden 238 kişinin hayatını kaybettiği 15 Temmuz'daki kanlı darbe girişiminin ardından istihbarat zaafı eleştirilerinin odağına oturan Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı (MİT) Hakan Fidan’ı hedef alan sözler. Daha önce hiç bu seviyede dile getirilmemiş eleştiriler, Fidan’ın darbe girişimi gecesi yaptıkları ve yapmadıkları ile ilgili soru işaretlerini beraberinde getirdi. 15 Temmuz saat 16.00’da Genelkurmay’ı uyardığı duyurulan MİT Müsteşarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet yetkililerine neden haber vermedi? Aradan geçen 20 günlük süreçte kim, ne dedi?
TSK içindeki cuntanın darbe girişimi yaptığı 15 Temmuz gecesinin en tartışılan ve netliğe kavuşmayan MİT ve müsteşarı Hakan Fidan konusunda yapılan resmi açıklama ve bazı yorumları sizin için derledik.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, darbe girişiminden iki gün sonra (17 Temmuz 2016) gazetelerin Ankara temsilcilerine verdiği kısa demeçte, “Sabaha kadar çarpıştık. Sistematik operasyonun ardından artık ‘nokta operasyonlar’ olacak” açıklaması yaparken, MİT'ten bugüne kadar 15 Temmuz’daki bilgi alışverişine dair resmi bir açıklama gelmedi.
İstihbarat zaafına yönelik ilk eleştiri 20 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan geldi. Erdoğan, Al Jazeera’ya verdiği mülakatta “Darbeyi eniştemden öğrendim. Burada bir istihbarat zaafı olduğu açık bir şekilde ortada. Doğru bir istihbarat olsaydı bu Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) çalışmaları engellenebilirdi” dedi. Erdoğan’ın istihbarat zaafına ilişkin Al Jazeera’nin sorularına şu yanıtları verdi:
- Halkın tepkisine gelmeden önce, herkesin merak ettiği başka bir soruyu sormak istiyorum. Size darbeyi kim söyledi? Çünkü bugün AK Parti’den bir milletvekili size haberi MİT’in vermediğini; ancak MİT’in bunu dört saat önce saat 16’da öğrendiğini söyledi. Bunu size kim haber verdi ve İstanbul’a nasıl ulaştınız?
Bunları daha sonradan tabii öğrendik ama ilk haberi aslında eniştemden aldım. Eniştem haber verdi fakat tabii eniştemin verdiği bu habere doğrusu ben önce inanmadım. Fakat daha sonra gelişmeler bunu doğruladı ve doğruladıktan sonra zaten ben de MİT Müsteşarıyla bu görüşmeyi sağladım. Ondan sonraki süreçte de zaten işi bizler, Enerji Bakanımızla birlikteydik, orada şekillendirmeye başladık. Adımı da ona göre attık. Attığımız adımla da hemen ailemle birlikte helikopterle süratle Dalaman’a geçtik. Dalaman’dan sonra da İstanbul’a oradan uçakla hareket ettik.
- Bu kadar iyi planlanmış bir girişim, sadece ordudan değil hukuk sistemi içerisindeki bazı yetkilileri de barındıran böyle bir girişim, istihbarat servisiniz farkında olmadan, engelleyemeden nasıl yapılabildi?
Tabii burada bir istihbarat zaafı olduğu ne yazık ki ortada. Çünkü güçlü bir istihbarat maalesef olsaydı böyle bir imkân bu Fethullahçı terör örgütüne doğmazdı. Tabii dünyada istihbarat örgütlerinin zaafları yoktur diye bir şey yok. En güçlü istihbarat örgütünün dahi zaafları vardır. Bunu biliyorsunuz Amerika’da da gördük, Rusya’da da, Avrupa’da Belçika’da, Fransa’da her yerde görüyoruz. Bunu minimize etmek çok önemli. Onun için de istihbarat örgütünüzün çok daha güçlü olması; zaaf noktaları nerelerdedir bunları gidermek ve buna göre de adımı atmak gerekir. Ama ben şunu görüyorum; istihbaratta teknolojiden öte insani istihbaratın çok daha önemli olduğunu görüyorum. Dolayısıyla insani istihbarat olarak çok daha güçlü adımlar atmak lazım.
Cumhurbaşkanı, 1 gün sonra (21 Temmuz 2016) Reuters’a verdiği mülakatta da doğrudan Hakan Fidan’ı hedef alarak, şunları söyledi:
"Saat 4-4.30 civarında eniştemden bir telefon aldım, bu telefonda 'İstanbul’da bazı sıkıntılar var. Beylerbeyi Sarayı’nın orada askerler tarafından yollar kesiliyor. Araçlara köprüye geçit vermiyorlar'. Bu haberi alınca doğrusu inanmadım da. Ve ben MİT Müsteşarımızı aradım, ulaşamadım. Genelkurmay Başkanımızı aradım, ulaşamadım. Çünkü telefonlarına cevap veremiyorlardı. Bir yerde beklemeye de girdik. Başbakanımızla iletişim kurma gayretinde olduk. Sıkıntılı da olsa irtibat kurduk."
Erdoğan’ın bu eleştirileri gözleri MİT Müsteşarı’na çevirdi. Bu açıklamanın öncesinde hem MİT’ten bazı basın mensuplarına yapılan açıklamalarda, hem de Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılan bilgilendirmelerde darbe istihbaratının saat 16’da alındığı, ardından Hakan Fidan’ın Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı makamında ziyaret ettiği belirtilmişti. Yani darbe istihbaratı darbe günü alınabilmişti. Akar’ın darbeci askerler tarafından derdest edilmesinin de bu görüşmenin bitiminden bir süre sonra olduğu biliniyor. Akar da ‘şikâyetçi’ sıfatıyla savcılığa verdiği ifadesinde bu bilgiyi doğruluyor. Hulusi Akar ifadesinde saat 17-18 sıralarında Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in yanına geldiğini ve kendisine MİT’ten gelen bilgiyi aktardığını, bu bilgiyle ilgili görüşmek üzere MİT’ten bir heyetin yolda olduğunu ifade ettiğini belirterek, şunları söylüyor:
"Bilginin geldiği makam itibarıyla ciddiye aldık. Ben, Yaşar Paşa ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile acilen alınacak tedbirleri tartışmaya başladık. Derhal ve öncelikle karargahımızdaki SKKHM ile görüşüp sadece Ankara hava sahasının değil, tüm Türkiye hava sahasında bulunan askeri helikopter ve uçakları kapsadığını, dolayısıyla havada bulunan askeri uçak ve helikopterlerin üslerine dönmesi, yeni kalkışlara da engel olunmasına ilişkin emrimi ilgili komutanlara verdim. 2. Başkan Yaşar Güler de bu emri Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezine iletti ve bu şekilde tüm askeri hava araçlarının uçuşlarının durdurulması emrimiz ulaştırılmış oldu. MİT'ten gelen bilginin teyidi ve netleştirilmesi bakımından ve bilgide belirtilen uçuş faaliyetlerinin somutlaştırılması ihtimaline binaen bu hususun açıklığa kavuşturulması için Kara Kuvvetleri Komutanına derhal gereken en hızlı ve etkili tedbir ile işin üzerine gidilmesi için emirlerimi verdim. Kurmay Başkanı, Merkez Komutanlığından ve Adli Müşavirlikten personeller alıp, Kara Havacılık Okuluna derhal gitmesi, olayı tereddüde yer bırakmayacak şekilde çözüp, idari ve adli tedbirleri ivedi bir şekilde almasını talimatlandırdım. Gittiğinde devamlı bilgi vermesini söyledim."Değerlendirmelerimizde ve gelen bilginin daha büyük bir planın parçası olabileceğini mütalaa ettik ve aldığımız bu tedbirlerle yetinmeyerek, Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak'ı telefondan arayıp, bizzat Etimesgut Zırhlı Birlikler Tümenine gitmesini, hiçbir tankın ve zırhlı aracın hiçbir sebeple birlik dışına çıkmasına müsaade edilmemesi yönünde tedbirler almasını emrettim. Bu şekilde öncelikle tedbirleri aldıktan sonra toplantımız bitti.”
Bu ifadeden sonra da darbe istihbaratının alınmasından darbecilerin harekete geçtiği ana kadar atılan adımlara ilişkin soru işaretleri devam ediyor. En önemli soru Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a bilgi verilmemesiyle ilgiliydi. Saat 16.00’da gelen istihbaratın 18.30’a doğru teyidinin de alındığı biliniyor. Buna dayanarak ilgili birimlere emirler gönderildi. Ancak 18.30’dan sonra bile Genelkurmay Başkanı’nın Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile hiçbir şekilde temas etmediği ortaya çıktı. Akar’ın bu durumu nasıl izah ettiği ise yazılı ifadesinde yer almıyor.
Akar ifadesinde Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in kendisine bilgiyi getirdiği anda MİT’ten gelen bir heyetin yolda olduğunu söylediğini belirtiyor. Ancak daha sonra Akar’ın ifadesinde MİT heyeti ile bir görüşme gerçekleştiğine dair bir anlatım yok. Oysa Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi o geceyi anlattığı yazısında saat 18:00’da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile bir toplantı yapıldığını belirtmişti. Bundan sonra Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ayrıca görüştüklerini yazmış, Al Jazeera Türk de Akar ile Fidan arasında bir görüşme olduğunu kendi kaynaklarından teyit etmişti. Akar’ın cuntacılıkla suçlanarak yaveri Levent Türkkan da ifadesinde Hakan Fidan’ın karargâhtan ayrılmasından sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan darbeci unsurların karargâha girmeye başladığını anlatıyordu. Hulusi Akar, saat 16.00’dan sonraki trafiği anlatırken MİT Müsteşarı Fidan ile yapılan bir görüşmeden söz etmiyor.
Kamuoyu 15 Temmuz’dan bu yana Fidan’ın Akar ile görüştüğü halde, 7 Şubat'ta savcılık tarafından sorguya çekilme talebine "Sır küpüm" ifadesi eşliğinde karşı çıkacak kadar kendisine yakın bulduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a darbe girişimi konusunda neden bilgi vermediği sorusuna cevap arıyor. Başbakan Binali Yıldırım, bu soruya tatmin edici bir cevap alamadığını, doğrudan MİT Müsteşarı Fidan'ı işaret eden "Kendisine neden haber vermediğini sordum ama cevap veremedi" sözleriyle açıkladı.
Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan, 21 Temmuz günü konuyla ilgili olarak “doğrudan kaynaklardan” aldığı bilgilere dayanarak bir yazı kaleme aldı. Buna göre elde edilen istihbarat her zaman yapıldığı gibi, “istihbarat çarkı” denilen bir sistemle analiz edilerek, teyit edilmek istendi. Önce kaynağına gidilip soruldu. Fidan bu arada Genelkurmay Başkanı’nı saat 16’da telefonla aradı, 18 sularında ise karargâha gitti. Görüşme sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nden yapılan açıklamada da (19 Temmuz 2016( yer aldığı şekilde hava sahasının kapatılması, askeri uçakların havalanmaması gibi tedbirler alındı. Aynı açıklamaya göre uçuşların durdurulmasına ilişkin işlemler saat 19:26 itibarıyla tamamlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasında dile getirdiği başka bir nokta daha var. Erdoğan, Başbakan’a sıkıntılı bir şekilde ve geç de olsa ulaştığını ancak MİT Müsteşarı’na ulaşamadığını söyledi. MİT kaynaklarından Serpil Çevikcan’a verilen bilgiye göre Hakan Fidan, Marmaris’te bulunan Cumhurbaşkanı’nın koruma müdürü Muhsin Köse’yi bizzat aradı. Darbe girişiminden söz etmedi ama “Karadan, havadan, ya da denizden gelebilecek bir tehdide karşı önleminiz var mı?” diye sordu. Köse’nin verdiği yanıt, “Önlemlerimiz var” oldu. Cumhurbaşkanı’nın, MİT Müsteşarı’na ulaşamaması da ayrı bir başlık. MİT kaynaklarından verilen bilgilere göre Fidan, Ankara Emniyeti’ne yönelik saldırı haberi alındıktan sonra makamından operasyonu yönetebileceği güvenli bir yere geçti. Buradan telsiz ve uydu telefonu kullanarak bir yandan havadan yapılan saldırılara karşılık veren MİT operasyon birliklerini yönetti, diğer yandan da Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile sürekli temas etti.
Fidan’a ulaşamayan bir diğer isim de Başbakan Yıldırım. Başbakan bu konuda Bakanlar Kurulu üyelerine “İlk olarak Genelkurmay Başkanı’nı aradım ama ulaşamadım. MİT Müsteşarı ile saat 23’e doğru görüşebildim” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 21 Temmuz’da CNN Türk canlı yayınında Hande Fırat’ın “MİT, darbe girişimini neden Cumhurbaşkanı ve hükümete bildirmedi” sorusuna şu yanıtı verdi:
"Şu anda bununla ilgili çok detaylı, MİT, Genelkurmay kendi süreçlerini analiz ediyorlar. TSK'nın bir açıklaması oldu neler olduğuna dair. O süreci başlatan MİT'in istihbaratıdır. Kendi aralarında bu koordinasyonu sağlarken, MİT bilgi arz ederken bu bilginin doğru olması esastır. Olayın deşifre olduğunu görüyorlar ve darbe erkene alınıyor. 5-6 saat önceye alınıyor. Herkes elindeki imkanları seferber ederek harekete geçiyor. Cumhurbaşkanımıza ulaşmaya çalışırken, benim bilgilerim dahilinde söylüyorum bunları, o sırada hareketlilik başlayınca ilk saldırdıkları yerlerden birisi özel harekat, diğeri de MİT. Tabii olaylar çok hızlı gelişiyor. İlk haberler geliyor, sıradışı bir hareketlilik oluyor. Bunlar toparlanıp bir şey haline getirene kadar bu adamlar harekete geçiyorlar. İnsanın aklına gelebilecek en son şeylerden birisini yaşadık.”
Cumhurbaşkanı’na haber verilip verilmediği tartışması devam ederken, darbe ihbarının MİT’e nasıl iletildiği de Ankara kulislerine yansıyan bilgilerle ortaya çıktı. Abdulkadir Selvi'nin aktardığına göre, planlama sırasında darbecilerle birlikte hareket eden bir subay 15 Temmuz Cuma günü MİT’i arayarak, “Kara Havacılık Okulu’ndan birkaç helikopter kalkabilir, sıkıntılı bir harekât olabilir” diyor. MİT’in darbe ihbarını bildirmesi üzerine Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak, Kurmay Başkanı Korgeneral İhsan Uyar’dan Kara Havacılık Okulu’na giderek gözlem yapmalarını istiyor. İki generale Ankara Garnizon Komutanı Korg. Metin Gürak da katılıyor.
ABD'nin saygın gazetelerinden Wall Street Journal, üst düzey Türk istihbarat kaynaklarına dayandırdığı dikkat çeken bir haber yayımladı. İddiaya göre, Fethullah Gülen ordudaki müritlerine darbe girişimi sinyalini aylar önce vermişti. MİT, Gülen'in 21 Mart 2016'da yaptığı konuşmasında üzerine giydiği "haki cübbesini" fark etti ve özel bir ekip bu videoyu incelemeye aldı. MİT uzmanları bunun ordudaki cemaatçilere bir mesaj olabileceğini değerlendirdi. Ancak darbeyle ilgili bir mesaj olabileceği düşünülemedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ilke kez 22 Temmuz’da görüştü. Erdoğan’ın “istihbarat zaafı” eleştirisi sonrası Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen 2 saatlik kritik görüşmeden istifa kararı çıkmadı. Görüşmeden bir gün sonra France 24 kanalına bir röportaj veren Erdoğan, "Bizde bir söz vardır dereyi geçerken at değiştirilmez, MİT Müsteşarı da Genelkurmay Başkanı da şu anda görevlerine devam edecekler" açıklaması yaptı.
27 Temmuz Çarşamba günü NTV canlı yayınına katılan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, darbe girişimiyle ilgili daha önce konuşulmayan bir detayı paylaştı. Davutoğlu, istihbarat zafiyeti olup olmadığıyla ilgili soru üzerine, ilk ihbarın MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a suikast ihbarı şeklinde geldiğini açıkladı. Ahmet Davutoğlu, daha sonra Hakan Fidan'ın bu durumu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile konuşarak çözmeye çalıştığını ifade ederek, o gün yaşadıklarını şöyle anlattı:
"O gün MİT'te çok ciddi çatışmalar oldu. MİT karargâhını ele geçiremediler. İlk ihbar Hakan Fidan’a suikast yapılacağı şeklinde geldi, darbe şeklinde değil de. O sırada öyle bilgi geldiği için Hakan Fidan Genelkurmay'a giderek bilgi veriyor. Ama yine de Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile paylaşılmalıydı. Darbenin erkene alınma nedeni de bu hareketlilik. MİT'in 2012'den bu yana ciddi uyarıları oldu. 2012'de Hakan Fidan'a karşı yapılan eylemle görevinden etmek istediler çünkü Hakan Fidan bunları açığa çıkaran bir çalışma içindeydi. O zaman Başbakanımız dirayetli bir tavır sergiledi. O andan itibaren bir alarm durumu hepimiz için geçerli oldu.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Temmuz Perşembe günü TBMM Başkanı İsmail Kahraman ve beraberindeki Meclis Başkanlık Divanı üyelerinin kendisini ziyareti sırasında MİT ve Genelkurmay Başkanlığı'nın doğrudan Cumhurbaşkanlığı'na bağlanması, kuvvet komutanlıklarının ise Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması önerisini gündeme getirdi. Erdoğan’ın bu açıklaması sonrası kuvvet komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanırken, MİT ve Genelkurmay’ın Cumhurbaşkanlığı’na bağlanması yolunda şu ana kadar herhangi bir adım atılmadı.
15 Temmuz sürecindeki istihbarat zaafına ilişkin en kritik açıklama Başbakan Binali Yıldırım’dan geldi. 2 Ağustos Salı günü CNN Türk, Kanal D ortak yayınında Doğan TV Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın soruları yanıtlayan Yıldırım, “15 Temmuz darbe girişimini niye haber vermediklerini MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a sorduğunu ancak kendisine cevap veremediğini” söyledi.
Yıldırım'ın istihbarat zaafına ilişkin sorulara verdiği cevaplar şöyle:
- Hâlâ akıllarda bazı sorular var. Saat 16.00’da MİT’e bir istihbarat ulaşıyor. Kara Havacılık'ta hareketlilik, üç dört helikopter kalkabilir. Doğru mu bu istihbarat?
“Galiba 16.00 değil de 15.00’te. Bana nakledilen, yani MİT Başkanının naklettiği şu; zannediyorsam bir binbaşı yanılmıyorsam, önemli bir bilgi için Milli İstihbarat Teşkilatına gelmek istiyor, geliyor daha erken saatlerde geliyor, biraz bekliyor. Saat 15.00 civarında da kabul ediliyor. Kabul edilince de ‘Ben izindeydim beni geri çağırdılar geldim, dediler ki 7’de burada hazır ol, senin görevin helikopterle gideceksin, MİT’i bombalayacaksın, Hakan Fidan’ı alıp geleceksin.’ Olay bu.”
- Sayın Ahmet Davutoğlu 'İstihbarat Hakan Fidan’a suikasttı' demiş. Şimdi siz bunu anlatıyorsunuz, dolayısıyla iç istihbarat MİT’e yönelik olarak mı gelmiş?
“Yani böyle gelen arkadaş ne anlattı onun detayını ben bilmiyorum. Ben ikinci şahıslardan, MİT Başkanı'ndan dinlediğim bilgileri söylüyorum. Onun üzerine, Başkan Yardımcısı, Genelkurmay Başkanına söylüyor. Bu konudan haberdar ediyor. Tabii bunu yeterli görmüyor, Genelkurmay Başkanı, Hakan Bey'i de çağırıyor. Bir iki saat, ne kadarsa tam bilemiyorum, zannediyorum 8’e kadar bir arada oluyorlar ve o ara Genelkurmay Başkanı sağa sola bununla ilgili talimatlar gönderiyor, sonrası da malum.”
- Yani gelinen noktada net yanıt alabildiniz mi? Hem Genelkurmaydan hem MİT Müsteşarlığından, Türkiye Cumhuriyeti’nin MİT Müsteşarı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları Genelkurmay karargahında bir araya geliyorlar. Birtakım önemli tedbirler alıyorlar ama Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bu konuyu eniştesi, Başbakanı da akrabası, eşten dosttan, korumalardan öğreniyor. Yani tüm bu noktada, üzerinden 15 gün geçti ama millet de bunu doğal olarak sorguluyor. Geldiğiniz noktada net yanıt alabildiniz mi?
“Ben bunu Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanına sordum. ‘Yani bu nasıl olur’ dedim? ‘Başbakanın haberi yok, Cumhurbaşkanın haberi yok. Tamam Genelkurmay Başkanının bilgisinin olması gayet doğal ama aynı zamanda Başbakana da söylemeniz gerekiyor çünkü siz Başbakana karşı sorumlusunuz bağlısınız.’ Tabii onun cevabını veremedi. Herhangi bir şey de söyleyemedi, doğrusu bu.”
- Cevap alamadığınız bürokratla çalışmayı sürdürmekten yana mısınız?
“Çok samimiyetle bir şey söyleyeyim, bizim için işlerin önceliği ve önemi var. Biz büyük felaketin eşiğinden döndük ve şu anda bununla ilgili yapmamız gereken birçok iş var. Bunları yaptıktan sonra geçmişe dönüp, nerede ne yanlış yapıldı, bürokrasi ne yanlış yaptı, bütün bunların özeleştirisini tabii ki yapacağız. Şu anda mücadele edeceğimiz tehditler ortadayken, kalkıp kendi içimizde bir zafiyete düşersek o da büyük bir yanlış olur. Bu bir kriz büyük, bir felaket arkasından sen görevini yaptın, sen yapmadın sen az yaptın gibi bir münakaşa, bir kavga o krizin doğurduğu sonuçların bertaraf edilmesine katkı sağlamaz. Aksine moral değerler tekrar dibe vurur ve başka bir krizle yüz yüze gelebilirsiniz. O yüzden şu andaki bizim önceliğimiz kişilerin hangi pozisyonda olduğu, neyi yaptıkları ne yapmadıklarından ziyade bu işle ilgili defetmemiz, temizlememiz gereken birçok konu var."
© Tüm hakları saklıdır.