Düzenli Aralıklarla Bölünmüş Palindromik Tekrar Kümeleri (CRISPR) teknolojisindeki yeni bir gelişme, kendi genomumuza ne kadar müdahale yapmamız gerektiğine ilişkin etik tartışmaları tekrar gündeme getiriyor. Yapılan yeni araştırmalar, yakın gelecekte sipariş usulü bebeklerin yolunu açabilir. Bu konu hakkında konuşan Human Gene Editing (İnsan Genine Müdahale) Komitesi’nin eş başkanlığını yürüten MIT’de bir kanser araştırmacısı olan Richard Hynes "Bence, ileriye doğru cesaret verici bir adım daha” diye araştırmayı olumlarken, Genetik ve Toplum Merkezi’nin yöneticisi olan Marcy Darnovsky ise bu tür araştırmaların uygun bir şekilde kullanılmasını sağlamak için herhangi bir politika olmadığını da hatırlatarak, bu çalışma için "Gerçekten rahatsız edici bir gelişme” dedi.
GazeteDuvar'da yer alan habere göre, MIT Technology dergisi tarafından hazırlanan özel bir rapora göre, ABD’deki ilk insan embriyoları, Düzenli Aralıklarla Bölünmüş Palindromik Tekrar Kümeleri (CRISPR) -Cas9 sistemi tarafından düzenlendi. Araştırmanın sonuçları henüz yayınlanmadı, bu nedenle tam olarak ne olduğunu öğrenmek mümkün değil. Ancak bulgular doğruysa, araştırma, insan genlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesinde yeni bir dönemin habercisi gibi görünüyor.
Deney, dünyada daha önce gerçekleştirilmiş olsa da ABD için bir ilk niteliğinde. 2015 yılında Çinli bilim insanları, ilk kez insan embriyolarının genomunu (gen dizilimini) düzenlediklerini ve bununla ilgili bir tartışma serisi düzenlediklerini kamuoyuna açıkladılar. Yeni çalışmanın Çin’deki araştırmadan iki önemli noktada farkı olduğu açıklandı. Öncelikle, ABD’li bilim insanları daha çok insan embriyosu kullandılar. İkinci ve en önemli fark, çalışmanın daha hassas olması.
National Academy of Sciences (Ulusal Bilim Meclisi) tarafından kurulan bir danışma grubu olan Human Gene Editing (İnsan Genine Müdahale) Komitesi’nin eş başkanlığını yürüten MIT’de bir kanser araştırmacısı olan Richard Hynes, “Bence, ileriye doğru cesaret verici bir adım daha” diyor. Komite, şubat ayında, genetik bir hastalığın hafifletilmesi gibi belirli durumlarda insan embriyolarına müdahale edilmesini destekleyen bir rapor yayınladı.
Çin'de sorunlar çıkmıştı
Çin araştırmasındaki sonuçlar, insan genomunu düzenleyebildikleri halde yeterince iyi düzenleyemediklerini ortaya koyuyor. Bir organizmanın kimi hücreleri düzenlenmiş genomu içerdiğinde ve diğerleri düzenlenemediğinde ortaya çıkan bir hata olan “mozaikleşme” de dahil olmak üzere, birçok hata söz konusu. 2015 çalışması, CRISPR’nin amaçlanan kısımlara ek olarak genomun istenmeyen kısımlarını düzenlediği birçok “amaç dışı” bir etki ortaya çıkardı. İnsan DNA’sı ile çalışırken, müdahalenin mümkün olduğunca doğru yapılması gerekiyor.
Yapılan son çalışmada, bu hataların birçoğunun düzeltilmesinin başarıldığı iddia ediliyor. Araştırma, on yıl önce ilk defa klonlanmış maymunları yaratan Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi’nden Shoukhrat Mitalipov tarafından yönetildi. Eğer sonuçlar doğruysa, Mitalipov, insan biyoteknoloji mühendisliği alanında büyük bir adım atmış olacak. Aynı zamanda, araştırma, kimsenin üzerinde anlaşmaya varamayacağı sonuçlara sahip olan bu teknoloji ile ilgili aynı zorlu etik soruları da gündeme getiriyor.
Bilim dünyasının farklı alanlarında, insan biyoteknolojisi mühendisliği hem umut hem de büyük bir korku kaynağı. Mekanizma şöyle işliyor: Genler bir kez bir embriyo içinde değiştirildiğinde, aynı modifiye edilmiş genler daha sonra bu embriyonun yavrularına ve sonra da onların yavrularına aktarılır. Genetik bir hastalık söz konusu olduğunda, bir kuşağın genetik hastalığını ortadan kaldırarak ve tüm soydan temizleyerek, sistem farklı şekilde işletilebilir. Ve onlarca yıl boyunca, bu konu bir bilim-kurgu fantazisi gibi görünürken, 2012’de CRISPR’in icadı onu gerçeğe dönüştürmeye çalışan bilim adamlarının çılgın fikirlerine de bir imkân teşkil etmiş oldu.
O zamandan beri, CRISPR bilim dünyasında tartışılan bir mesele. CRISPR, birçok etken tarafından mümkün kılınan bir gen düzenleme sistemi olan CRISPR-Cas9’un kısaltması. CRISPR, bağışıklık sisteminin savunması için kullanılan, mikropların içinde doğal olarak oluşan ve tekrarlanan DNA dizinlerine atıfta bulunmakta. Ancak genleri düzenlemek için, CRISPR’nin Cas9 (CRISPR ile ilişkili protein 9’ın kısaltması) ile eşleştirilmesi gerekiyor. Cas9, hassas bölgelerde DNA iplikçiklerini keserek sistemde “makas” işlevi gören büyük bir enzim. Kesilen DNA daha sonra modifiye edilebilir veya başka parçalarla değiştirilebilir.
CRISPR sistemi, bazı genleri kontrol etmek devre dışı bırakmak için de kullanılabilir.
Geleceğin tanrısı insanlar mı olacak?
Son yıllarda bu araç çok fazla ilgi çekiyor; zira gen düzenlemesine ilişkin sağladığı olanaklar neredeyse sınırsız gibi görünüyor. Son yıllarda sıtmaya dirençli sivrisinek, kırılmaya dayanıklı bitkiler ve her nedense süper kaslı böcekler yaratmak için kullanıldı. Ancak birçok bilim insanı, en çok da insanlığı hâlâ rahatsız eden yüzlerce viral ve genetik hastalıkla mücadele etmek için bu teknolojinin kullanılma ihtimalinden ötürü heyecan duyuyor.
Yeni çalışmanın baş araştırmacısı Mitalipov, İngiltere’deki Charlie Gard isimli çocuğu etkileyen mitokondriyal hastalıklar üzerine daha önce bazı araştırmalar yapmıştı. Bunlar genellikle yıkıcı genetik hastalıklar ve henüz tedavi edilemiyorlar. CRISPR bu hastalık türlerini önlemek için kullanılabiliyorsa, çocuk sahibi olmaya çalışan birçok çift bunu olumlu karşılayacaktır.
Ancak herkes, bu teknolojinin kullanımları konusunda aynı düşünceleri paylaşmıyor. Kaliforniya merkezli bir kamu denetim grubu olan Genetik ve Toplum Merkezi’nin yöneticisi olan Marcy Darnovsky, bu son araştırmayı “gerçekten rahatsız edici bir gelişme” olarak nitelendirdi.
Darnovsky’nin karşı çıktığı şey, bilimin kendisi değil. İfade ettiğine göre, insan embriyolarının muhtemelen düşük ve kısırlık sorununun araştırılmasında kullanıldığı kuşkuları söz konusu. Bununla birlikte, şu anda bu tür araştırmaların uygun bir şekilde kullanılmasını sağlamak için herhangi bir politika olmadığını da hatırlatıyor.
Hukuki düzenleme yok
Darnovsky, “Bazı yönergelerimiz varken, gerçek anlamda kanunlara tâbi değil,” diyerek, dünyadaki diğer 25 ülkesinin aksine, embriyo deneyleri hususunda insanları kısıtlayan ve araştırmaları yasal olarak bağlan bir kanun bulunmadığını belirtiyor. Darnovsky “Bunu kutudan çıkardığınız zaman, geri sokamayız,” diyor.
Öte yandan Hynes, insan embriyolarını inceleme kararının herhangi bir bilim insanı tarafından alınamayacağını aktarıyor. İnsan embriyolarıyla ilgili deneyler, büyük oranda gözetim kurulları tarafından düzenleniyor ve bu yasalar ABD’deki eyaletten eyalete farklılık gösteriyor. Aynı zamanda, federal hükümetin finansman kısıtlamalarına da tâbiler.
Hynes. “Bu, garajınızda yapabileceğiniz bir şey değil.” hatırlatmasını yaparak “Bence çok iyi işleyecek,” diyor.
Yakın zamanda, “Kongre, bütçeye, FDA’nın bu tür denemelere başlamak için herhangi bir talebi düşünmesine izin verilmediğini bildiren bir hüküm dahil etmiştir,” şeklinde bir bildiri yayınladı. Bu makale, Wisconsin Üniversitesi’nden hukuk bilimcisi ve biyoetik uzmanı R. Alta Charo, “Şimdilik, yasal olarak ABD’de yapılması mümkün değil,” diyor. Charo, aynı zamanda Hynes ile birlikte İnsan Genine Müdahale Komitesi’nin eş başkanlığını da yürütüyor. Yetişkinlerin genlerindeki düzenlenmelerin, insan evriminin gidişatını etkileyeceği iddiasının tamamen abartı olduğunu düşünüyor.
Charo, “Hastalığa sebep olan özelliklerin onarıldığı az sayıdaki çocuk gelecekte doğmuş olsaydı bile, içinde bulundukları zamanda ya da gelecekte çok sayıda kişiyi etkilemeyecekti,” diyor.
Ayrıca, Charo, insanların daha fazla bilgi sahibi olarak “sipariş bebek” istemesine olanak sağlayacak özelliklerin birçoğunun çok karmaşık olduğunu ve şu an için bunu gerçekleştirmenin imkânsız olduğunu da sözlerine ekliyor.
Hastings Center’da araştırma yöneticisi olan Josephine Johnson, genetik hastalıkları ortadan kaldırmak ve bunun sonucunda ortaya çıkan acıyı dindirmek için, CRISPR teknolojisini insan embriyolarında kullanmanın “kişisel olarak” uygun olduğunu düşündüğünü söylüyor. Ancak, aynı zamanda, şu an zaten “sipariş bebek” döneminde olduğumuza dikkat çekiyor.
Çiftler bugün belirli özelliklere sahip yumurta bağışçılarını inceleyerek veya ekrandan bakarak, genetik hastalıklar taşıyan embriyoları eleyebiliyorlar.
Johnson, “Şu anda zaten bu yoldayız; mesele ne kadar ileri gitmek istediğimiz” diyor.