Joshua Allen
Yunan filozof Diyojen Sinop'ta doğmuş, insanlara ellerinde olanlarla mutlu olmayı, sahip olmadıkları şeyler için de kafa yormamayı salık vermişti.
İstanbul'dan 730 km'lik bir yolculuğun ardından, Türkiye'nin kuzey kıyısında Karadeniz'in ormanlarla birleştiği noktada Sinop'un havasını solumaya başladım. Bu temmuz sabahında, Sinop'u Türkiye'nin en mutlu şehri yapan nedeni bulmaya gelmiştim.
Taksi şoförüm Bekir Balcı, "Burada herkes birbirini tanır. Huzur doludur. Kimse kimseye karışmaz" diyordu.
Şehir merkezine doğru ben manzarayı seyre dalmışken, yoldaki bir çukur nedeniyle arabanın sarsılması üzerine "Ama yollar pek iyi değil" diye devam etti Balcı.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Sinop sağlık ve altyapı bakımından diğer şehirlere kıyasla daha gerilerde olmasına rağmen, son birkaç yıldır en mutlu şehir olarak karşımıza çıkıyor. Peki bunun sırrı ne?
Sinop, Antik Yunan dönemi filozoflarından Diyojen'in doğum yeri. Bundan 2300 yıl önce Diyojen burada yoksul bir hayat sürmüştü.
Yaşam tarzı nedeniyle ona 'Sinik' diyorlardı. Antik Yunanca'da bu kelime 'köpek' anlamına geliyordu. Toplumsal kuralların kişisel özgürlükler ve iyi bir yaşam sürmenin önünde engel olduğuna, doğa kurallarına göre yaşamanın insanı daha çok tatmin ettiğine inanan sinizm felsefesinin kurucusu olarak görülüyordu.
"Diyojen doğa ile barışık basit bir hayatta mutluluğu bulmuş ve insanlara sahip olduklarının tadını çıkarmayı, sahip olmadıklarına ise kafa yormamayı salık vermişti" diye açıklıyor Boğaziçi Üniversitesi Felsefe bölümünden Profesör Stephen Voss.
Sadece üzerindeki giysileri ve içinde uyuduğu bir fıçısı vardı ve dini kurallara uymaya çalışanları, siyasi liderleri ve doğal olmayan toplumsal kurallara uyarak yaşayanları eleştiriyordu.
Bir söylentiye göre, Büyük İskender Diyojeni görmeye gitmiş ve onu dışarıda otururken bulmuştu. Kraldan bir isteği olup olmadığı sorulduğunda "Gölge etme başka ihsan istemem" demişti.
15 dakikalık taksi yolculuğunun ardından şehir merkezine vardık. 2006'da buraya Diyojen'in bir heykeli dikilmiş; onun hayat felsefesinin unutulmadığının bir göstergesi gibi.
Caddelerde trafik lambası olmamasına rağmen, İstanbul'daki trafik karmaşasının tersine, araçlar uyum içinde hareket ediyor. Hafta içi gündüz vakti, ama sokaklarda dolaşan insanların hiç acelesi yok. Hatta burada bürokrasinin Çarşamba gününden sonra tatile çıktığı söyleniyor. Diyojen olsa överdi onları herhalde.
Meydanda bir cami ile bar yan yana duruyordu. 2013'te camiye 100 metre mesafede alkol satılmamasını öngören hükümet yasağına aykırı görünüyordu bu durum, ama kimse kafa yormuyordu. Sanki dini ve kültürel meselelere kendine özgü bir yaklaşımı vardı bu şehrin.
"Kadınlar kimse rahatsız etmeden şortla gezebilir" diyor, mantısıyla ünlü Teyzenin Yeri'ni işleten Aylin Tok. "Sabah 3.00'te bile dışarı çıksanız kimse karışmaz."
Sinop'un neden mutlu bir şehir olduğunu sorduğumda Tok da sinik bir cevap veriyor.
"İnsanlar arasında zengin-fakir ayrımı yok. Her kesimden insan aynı kafelere gidip aynı simiti yiyor, aynı çayı, kahveyi içiyor."
Diyojen'in döneminden beri Sinop'ta çok şey değişti. Rumlar gitti, Türkler geldi. Eski şehir merkezinin dışında modern binalar görülse de gökdelene rastlanmıyor. İnsanlar basit yaşamayı tercih ediyor.
Mahallede insanlar camdan sarkmış birbiriyle sohbet ediyor, semt dükkânlarından alışveriş yapıyor. Diyojen kadar sinik olmasalar da iyi bir yaşam sürme çabası her yerde görülüyor.
Sinop'un antik surları üzerinde bir kafede güneşin batışını seyrederken kıyıda da küçük balıkçı teknelerini, kol kola insanların yürüyüşünü görüyorsunuz. Uzaklarda yeşil tepelikler denizle buluşuyor.
Elimde soğuk bira bardağıyla oturup bunları seyrederken bu şehrin mutluluğunun sırrını çözmüştüm artık.