Övgü Pınar / Roma
Türkiye'de 9 Nisan'da gözaltına alınmasının ardından pazartesi günü sınır dışı edilen İtalyan gazeteci Gabriele Del Grande, bu süreçte yaşadıklarını anlattı.
Reyhanlı'da gözaltına alınması sonrası, önce Hatay'da, sonra da Muğla'da Geri Gönderme Merkezi'nde tutulan Del Grande, 23 Nisan Pazar gecesi ise İstanbul'a götürülerek Pazartesi sabahı Bologna uçağıyla İtalya'ya sınır dışı edildi.
Del Grande İtalya'ya dönmesinden bir gün sonra bugün Roma'da Yabancı Basın Derneği'nde bir basın toplantısı düzenledi.
"Kahraman" gibi karşılanmak istemediğini vurgulayan Del Grande, "Ben şanslıydım, İtalyan ve Türk bakanlıkları arasındaki görüşmeler, diplomatik baskılar ve uluslararası basındaki haberler sonrası serbest kalabildim. Fakat halen yalnızca Türkiye'de değil, dünyanın birçok yerinde hapishanelerde meslektaşlarım var. Onları unutmayalım" dedi.
Del Grande şöyle konuştu:
"Bu tecrübeden sonra kendimi Türkiye'deki gazetecilerin davasına daha yakın hissediyorum. Hapisteki tüm gazetecilere selamlarımı yolluyorum.
Geri gönderme merkezlerinde tutulan insanlara da selamlarımı yolluyorum. Benim yaşadıklarım Kafkaesk bir hikaye. Çünkü ben İtalya'da yıllarca bu merkezlerdeki gözaltı koşullarını ifşa etmek için çalıştım. Bu merkezler hakların, bazen aylarca askıya alındığı alanlar."
"İlk kez bir sorunla karşılaştım"
Halen Türkiye'de tutuklu olan Die Welt Türkiye muhabiri Deniz Yücel'le ilgili bir soru üzerine de Del Grande, "Tüm gazetecilerin serbest bırakılması çağrısı yapıyorum. Yaptıkları iş için özgürlüklerinden mahrum edilmeleri kabul edilemez" diye konuştu.
Suriye'deki savaş ve IŞİD'in doğuşuyla ilgili, kitle fonlaması aracılığıyla yüzlerce kişinin desteklediği bir kitap projesi için Eylül ayından bu yana 4 kez Türkiye'ye gidip geldiğini anlatan Del Grande, ilk kez bir sorunla karşılaştığını söyledi.
Del Grande, gazeteci akreditasyonuna sahip olmadığını, daha çok bir yazar ve araştırmacı gibi çalıştığını da belirtti ve "Ben bir yayın grubuna bağlı çalışan bir gazeteci değilim, serbest çaışıyorum. Bu işi hep bu şekilde yaptım ve üç kitap yazdım" dedi.
Halen neden gözaltına alındığını ve neden serbest bırakıldığını bilmediğini söyleyen Del Grande, "Ne ben ne de avukatım dosyama ulaşabilmiş değil. Hem bir birey, hem de gazeteci olarak haklarım ihlal edildi" diye konuştu. Del Grande, sınır dışı edildiğine dair bir belgenin bile kendisine verilmediğini, hakkında Türkiye'ye giriş yasağı olup olmadığını da bilmediğini söyledi.
Del Grande, Suriye'ye geçmeyi amaçladığı ve bu yüzden gözaltına alındığı yönündeki iddiaları da yalanladı.
Del Grande'nin anlatımına göre gözaltı süreci şöyle gelişti: 9 Nisan Pazar günü Reyhanlı'da, kimliğini açıklamak istemediği bir kaynağıyla bir restoranda öğle yemeği yemesinin ardından, sivil giyimli 8 güvenlik görevlisi tarafından durdurularak karakola götürüldü. Burada kendisine 'neden o bölgede olduğu, kimlerle görüştüğü' gibi sorular yöneltildi.
"Yalnızca öğlen yemeğimi getirdiler"
Karakolun ardından Hatay'daki Geri Gönderme Merkezi'ne götürülen Gabriele Del Grande, ilk günlerde sakin olduğunu, 3-4 gün içinde sınır dışı edilmeyi beklediğini söyledi.
Ancak 12 Nisan Çarşamba gecesi Muğla'ya götürülmesinin ardından bir terslik olduğunu düşünmeye başladığını anlattı:
"Çarşamba gecesi bir araba geldi ve beni Hatay'dan Muğla'ya götürdüler. Sabah 6-7 gibi Muğla'ya vardık. Beni buradan havaalanına götürüp İtalya'ya yollayacaklar diye düşündüm. Fakat sonra beni bir hücereye koydular ve kimse de yanıma gelip ne olduğunu açıklamadı. Yalnızca öğlen yemeğimi getirdiler. Orada bir şeylerin ters gittiğini anladım."
Kendisine sorgu sırasında yaptığı işin içeriğiyle ilgili sorular sorulduğunu anlatan Del Grande, ancak Geri Gönderme Merkezi'nde ve avukatı olmadan sorgulama yapılamayacağı gerekçesiyle bu sorulara cevap vermeyi reddettiğini belirtti. Sorgular sırasında asla şiddet uygulanmadığını, kendisine saygılı davranıldığını vurgulayan Del Grande şöyle devam etti:
"Bana, sorguda yöneltilen soruların liste halinde Ankara'dan geldiği söylendi. Ankara'da hangi ofisten geldiğini bilmiyorum. Bense, işimle ilgili bir sorun varsa avukat hakkı tanınmasını istedim fakat bu reddedildi.
Dışarıyla bağlantım tamamen kesildi. Telefon etmeme izin verilmiyordu. Bunun da yine Ankara'dan gelen bir emir olduğu söylendi."
Gabriele Del Grande, gözaltında geçirdiği her gün telefon etme hakkı talep ettiğini ancak bunun reddedildiğini belirterek, "Dışarıda neler olduğunu bilmiyordum. Ancak 9'u akşamı, ilk gözaltna alındığımda Alexandra'ya (eşi) gizlice mesaj yollayabilmiştim. Ama dışarıda benden haberleri var mı, benimle ilgileniyorlar mı bilmiyordum. Kimse benim Muğla'ya götürüldüğümü bile bilmiyordu" diye konuştu.
Gözaltının 9. gününde, 18 Nisan'da artık isyan etmesi ve diplomatik baskılar sonucu eşini aramasına izin verildiğini anlattı. Haklarından mahrum edilmesini protesto amacıyla açlık grevine başladığını aktaran Del Grande, bunun ardından ve diplomatik çabalar sayesinde daha sonra 21 Nisan'da İtalya'nın İzmir konsolosu ve bir avukatla görüşebildiğini belirtti.
Böylece dışarıda kendisi için dayanışma kampanyası yapıldığından haberdar olabildiğini belirterek, "Benim için harekete geçenler bana güç verdi. Hücrede yalnızken dışarıda insanların dayanışma sergilediğini bilmek cesaret vericiydi" dedi.
Gabriele Del Grande, son gün sınır dışı edilmek üzere kendisini İstanbul'da Atatürk Havaalanı'na götüren polislere "Şimdi gidiyorum ama bir an önce geri dönmeyi istiyorum. Her şeye rağmen Türk halkına karşı dostluk hisleriyle ayrılıyorum" dediğini de aktardı.
Del Grande, "Türk halkını da Akdeniz'deki bütün halkları da çok seviyorum, aramızda bir kardeşlik bağının olduğunu düşünüyorum. Umarım benim yaşadıklarım hiçkimse tarafından bu bağlara zarar verecek şekilde kullanılmaz" ifadelerini kullandı.