-ŞİFA KAYNAĞI "PEKMEZ" ANKARA (A.A) - 07.02.2011 - Soğuk kış günlerinin vazgeçilmez besin kaynaklarından biri olan pekmez, Türkiye'nin dört bir yanında farklı yöntemlerle üretilirken, içeriğindeki zengin mineral ve vitaminler nedeniyle kahvaltı sofralarının baş köşesinde yer alıyor. Bugüne kadar bir çok atasözü, deyim ve tekerlemeye de konu olan pekmez, günlük kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum ihtiyacını karşılarken özellikle hamileler ile gelişim çağındaki çocuklar beslenmesinde de önemli rol oynuyor. ''Armudu sapıyla, üzümü çöpüyle, pekmezi küpüyle'', ''Pekmez gibi malın olsun'', ''Küpün içinde pekmez, bu pekmez bize yetmez, bizim köyün kızları davulsuz gelin gitmez'', ''Dolapta pekmez yala yala bitmez'', ''Kavutu olan pekmeze katar, aklı olan öğüt tutar'' gibi pek çok tekerleme, atasözü ve deyimde adı geçen pekmez Anadolu'nun dört bir yanında farklı meyvelerden üretilerek, özellikle soğuk kış günlerinde üşümemek için tüketiliyor. Binlerce yıllık geleneksel beslenme kültürü ve damak zevkinin vazgeçilmezlerinden biri olan pekmez aynı zamanda ''enerji içeceği'' özelliğine sahip. Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Artık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hızla kana karışabilen pekmezin ''acil'' enerji ihtiyacı için gerekli bir gıda maddesi olduğunu belirtirken, 2 yemek kaşığı pekmezde (20 gram), insan vücudu için çok değerli olan 2 miligram demir, 80 miligram kalsiyum ve 58 kilokalori enerji bulunduğunu söyledi. Pekmezin büyüme çağındaki çocuklar, işçiler, sporcular, hamile ve emziren anneler için eşsiz bir gıda maddesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Artık, 200 gram pekmezin kalori açısından 1150 gram süte, 300 gram ekmeğe, 390 gram ete eşdeğer olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Artık, pekmezin sindirim sisteminde parçalanmasına gerek olmadan kana geçebildiği bilgisini de vererek, ''Bu nedenle özellikle enerji aktivitesi yüksek olan çocuklarda ve sporcularda enerjinin pekmezle sağlanmasının büyük önemi vardır. Üzüm ve pekmezin içerdiği demir, kolayca emilmekte ve günlük demir ihtiyacının yüzde 35'i bu ürünlerce karşılanabilmektedir'' dedi. -TÜRKİYE'DE PEKMEZ ÜRETİMİ- Pekmez üretiminin Türkiye'nin hemen her bölgesinde yapıldığını anlatan Prof. Dr. Nevzat Artık, en kaliteli pekmez üretiminin Tokat, Amasya, Kırşehir, Kastamonu, Eskişehir, Balıkesir, Kayseri, Afyonkarahisar, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay yörelerinde gerçekleştirildiğini vurguladı. Pekmez çeşitlerinin renk, tat, koku, kıvam ve dayanıklılık yönünden farklılık gösterdiğini ve yöresel adlarıyla da farklılaştığını bildiren Prof. Dr. Arık, şunları kaydetti: ''Katı ve tatlı pekmezler, 'Zile, Ağda, Bulama, Çalma ve Masara' olarak adlandırılırken, ekşi pekmezlerin sıvı olanlarına 'nardenk (cıvık)', katı olanlarına ise 'Ravenda' adı veriliyor. Ayrıca kaynatma işlemi uygulanmadan doğrudan güneşte koyulaştırılan pekmezlere ise 'Gün Balı' veya 'Bal' deniliyor. Ülkemizdeki pekmezler yöresel üretim teknikleriyle yapıldığı için üretildiği yöre ve mahalli ismiyle bilinirler. Gaziantep yöresinde yaygın olarak üretilen Antep pekmezine, ağırlığının yüzde 10-15'i oranında eski pekmez, Kahramanmaraş yöresinde yüzde 1-2 oranında petekli bal ile yumurta akından oluşan karışım, Kırşehir yöresinde 'Balbaşı' adı ile bilinen pekmeze 100 kilogram şıra için 50 yumurta akı, aynı yörede 'Çalma' adıyla bilinen pekmeze de kuru çöğen otu ile yoğurt karışımı, Kastamonu yöresinde üretilen ''Ağda'' adlı pekmeze ise süt içerisinde yumurta karışımı maya olarak katılmaktadır. Balıkesir, Niğde ve Afyonkarahisar yöresinde hiç maya katılmaksızın belli kıvama kadar koyulaştırılmış pekmez, sadece tahta kaşık ve sopalarla dövülerek kıvama kavuşturulur. Trakya bölgesinde ise öğütülmüş hardal katılıp, pekmez toprağı ile asitliği giderilerek, tavalarda pişirilerek koyulaştırılır.'' Pekmez üretiminde kullanılan toprak miktarının, pekmezin mineral madde oranını değiştirdiğini dile getiren Prof. Dr. Artık, ''Bu amaçla pekmeze ilave edilecek toprağın mineral madde yükünün önceden tespit edilerek kullanılması gerekmektedir. Pekmez toprağının kullanım oranı, ürünün kalitesini doğrudan etkilemektedir. Pekmez toprağı yerine kalsiyum karbonat veya mermer tozu kullanılmalıdır. Bu şekilde topraktaki diğer bileşenlerin üzüm pekmezine bulaşması engellenmiş olur'' diye konuştu. -BİTLİS'İN ''GEZO'' PEKMEZİ- Bitlis'in meşhur ''gezo'' pekmezi, yöredeki meşe ağaçlarının yaprakları üzerinde bulunan ve bal tadındaki renksiz ve yapışkan şıradan elde ediliyor. Bitlis İl Kültür ve Turizm Müdürü Hüsnü Işıkgör, gezo pekmezinin hammaddesi olan şıranın, Mutki ilçesindeki ormanlık kesimlerde 10 veya 15 yılda bir yaşanan tabiat olayıyla oluştuğunu söyledi. Vatandaşların meşe yaprakları üzerindeki şırayı ''gezo'' olarak adlandırdıklarını ifade eden Işıkgör, ''Gezo, aynen bal gibi tatlıdır. Hoş bir kokusu ve lezzeti vardır. Özellikle Mutki halkı bu tatlı şıranın gece Allah tarafından yağdırıldığına inanır'' dedi. Işıkgör, köylülerin ormana gönderdikleri koyun ve keçilerin üzerine meşe yapraklarının yapıştığını gördüklerinde, meşe dallarının şıra yüklü olduğunu anladıklarını belirterek, şunları kaydetti: ''Vatandaşlar pekmez yapabilmek için bol yapraklı meşe dallarını kesip, şıra yüklü dalları belli bir yerde topluyorlar. Dallar su dolu kazanlara batırılıyor ve kazandaki su şıranın etkisiyle şerbet haline geliyor. Şıralı su buharlaşıp koyulaşıncaya kadar ateşte karıştırılarak kaynatılıyor ve pekmez halini alıyor. Yörede bu pekmezin şifa verdiğine inanılır. Şırası alınan yapraklar da hayvanlara yediriliyor. Gezonun oluşması çok ilginç bir tabiat olayıyla 10 veya 15 yılda bir yaşanıyor. Yaprak üzerinde adeta kalın bir tabaka halinde bulunan şıranın yapısı hakkında bugüne kadar yeterince araştırma yapılamamış. Gezo pekmezi en son 2009 yılında, Bitlis'te Doğu Anadolu'nun Geleneksel Mutfak Kültürü ve Yemekleri Sempozyumu'nda tebliğ olarak sunuldu. Bunun dışında da 'Kayıp Kavmin Pekmezi' olarak kısa metrajlı film yapıldı. Ancak yapılan bu çalışmalar bile gezonun neden her yıl oluşmadığı konusuna cevap verememiştir. Yörede gezo pekmezi, en son 2003 yılında yapılmıştır.'' -''KAYIP KAVMİN PEKMEZİ: GEZO''- İnanışa göre, Musa Peygamber Firavun'un zulmünden kaçarken kavmiyle birlikte Eriha'da bir dağa gelir. Hazreti Musa ve kavmi sabah yola çıkar, her yeri sis kaplar. Çıkış bulamazlar ve dönüp dolaşıp aynı yere gelirler. Bu tam 40 yıl sürer. 40 yıl boyunca Allah gökyüzünden 'men' yani 'gezo' yağdırmış. Kavim meşe yaprağına yağan bu balı, tam 40 yıl yemiş. Bölgede, birkaç yılda bir oluşan gezonun ancak adil yöneticiler zamanında yağdığı, zulüm döneminde kesildiği yönünde de inanışlar var. -ADIYAMAN'DA YARIŞ ATLARINA İÇİRİLİYOR- Adıyaman'ın Tut ilçesinde hazırlanan dut pekmezi de kendine has özelliği ile yöre halkı tarafından büyük ilgi görüyor. Bölgede yaş veya kurutulmuş duttan hazırlanan pekmez her daim sofraların baş köşesinde yerini alırken, enerji verici özelliğiyle şerbet haline getirilerek özenle beslenen yarış atlarına da içiriliyor. Dallardan silkelenen ya da döküldüğü zemin üzerinden özenle toplanan dutlar, çuvallar içinde ezilerek suyu çıkarılıyor. Dut suyu daha sonra elekten geçiriliyor ve bahçelerde kurulan büyük bakır kazanlara konularak, üzerine bir miktar su ilave ediliyor. Kazanlarda 2-3 saat kaynatılan dut suyu bir süre sonra şerbete dönüşüyor. Bir sonraki aşamada dut şerbeti kazandan alınıyor ve bir kez daha süzüldükten sonra güneşte kurumaya bırakılıyor. Bakır ya da alüminyum leğenlere konularak güneşin altında 3-4 gün bekletilen dut şerbeti, bu sürenin sonunda pekmez oluyor. Pekmez daha sonra bulunduğu kaptan cam ya da plastik saklama kaplarına alınıyor. Saklama kaplarına alınırken bir kez daha süzgeçten geçirilen pekmez, tüketilmeye hazır hale geliyor. İlçede günlerce devam eden ve oldukça zahmetli bir çalışmanın ardından yaklaşık 100 ton pekmez üretiliyor. Dut pekmezine en fazla ilgiyi Sivaslılar ile Erzurumlular gösteriyor. -KAHRAMANMARAŞ'IN ''ANDIZ'' PEKMEZİ- Kahramanmaraş'ta halkın ''pıtık'' adını da verdiği ''andız'' pekmezi, kıvamı nedeniyle bir tür enerji içeceği olarak da biliniyor. Orman varlığı bakımından zengin olan Andırın'ın yüksek rakımlı tepelerinde yetişen andız bitkisinin özünden yapılan pekmezin, öksürüğe karşı etkili olduğunu belirtiliyor. Kahramanmaraş'ta pekmez üreten Veysi Fırış, andız pekmezinin yapımını şöyle anlattı: ''Bu pekmez andız ağacının kozalaklarından yapılır. Bronşit, öksürük, sarılık, kaşıntı, egzama, mide bulantısı, akciğer, karaciğere faydalı bir pekmezdir. Bütün pekmez cinslerinde olduğu gibi kan yapıcıdır ve enerji verir. Tadı biraz acımsıdır. Çocukların öksürük şurubudur. Bir çeşit enerji içeceğidir. Andız pekmezi, tadı dolayısıyla genellikle tek başına tüketilmez. Şifa amaçlı kullanılır. Tahinle karıştırılarak tüketilebilir.'' -''GİDECEĞİN YER ANTEP, YİYECEĞİN PEKMEZ''- Geçmişte Gaziantep denilince ilk akla gelen ürünlerden birinin Antep pekmezi olduğunu belirten Gaziantep Ziraat Odası Başkanı Zihni Kepkep, halk arasında da ''Gideceğin yer Antep, yiyeceğin pekmez'' sözünün hala yaygın bir şekilde kullanıldığını söylüyor. Antep pekmezindeki kıvamın diğer yörelerde yapılan pekmeze göre çok daha katı olduğunu ifade eden Kepkep, şu bilgileri verdi: ''Antep pekmezi üzümden yapılır. Üzümden önce sıvı kıvamda pekmez üretilir. Bu pekmezi Antep pekmezi yapan ikinci uygulama sıvı pekmezin katılaştırılması işlemidir. Kısacası Antep pekmezi, pekmezden yapılmış pekmez demektir. Antep pekmezi Kasım ayında yapılır, eskisi kadar yüksek miktarlarda hazırlanması bile Türkiye'nin her tarafında bilinen, beğenilen ve talep edilen sağlıklı, lezzetli ve besleyici bir üründür.'' Kepkep, fındık ezmesi, çikolata gibi ürünlerin olmadığı dönemlerde Antep pekmezinin kahvaltıda ekmeğe sürülerek tüketilen bir gıda olduğunu dile getirerek, Gaziantep'te Antep pekmezi dışında başka pekmezlerin de üretildiğini bildirdi. -KİLİS'İN PEKMEZİ ''KÜLEK''LERDE SATILIYOR- Kilis'te üretilen üzüm pekmezi yüz yıllardan beri ''külek'' adı verilen ahşaptan yapılmış kutularda pazarlanıyor. Aynı zamanda pekmez imalatçısı olan Kilis Ziraat Odası Başkanı Abdullah Çelik, yörede ''sıcak'', ''yaş'' ve ''gün kurusu'' adlarıyla anılan değişik türlerde pekmez üretimi yapıldığını bildirdi. Pekmezin Kilisli ailelerin sofrasında önemli bir yer tutmasa da varlığını sürdürdüğünü ifade eden Çelik, Kilis yöresindeki pekmez üretimi hakkında şu bilgileri verdi: ''Yöremizde olgunlaşan üzümler Eylül ayının 15'inden sonra toplanır ve güneşte kurutulur. Kuru üzüm daha sonra pekmezhaneye götürülür ve makinelerle ezilerek, tekrar kurutulur. Kurutulduktan sonra üzümler tekrar makinelerde ezilir ve kiremitten yapılmış küplerde ıslanır, iki gün boyunca suyu değiştirilir. Ezilmiş haldeki üzüm daha sonra kazanlara konulur ve 100 derece sıcaklıkta pişirilir. Böylece üzüm 3 günlük bekletme süresinin ardından pekmeze dönüşür. Diğer illerden farklı olarak biz pekmezimizi özel olarak ahşaptan yapılan küleklerde satarız.''