İSTANBUL, (DHA) - ŞİDDETİN temelinde toplumsal ve psikolojik boyutlarıyla birçok sebebin var olduğunu vurgulayan Öğr. Gör. Barış Tuncer, “Bu konuda disiplinlerarası çalışmalar yapılması ve öncelikle şiddete neden olan, şiddeti besleyen etkenlerin belirlenmesi ve buna göre mücadele politikaları belirlenmelidir” dedi.
Sağlık personeli, akademisyenler, öğretmenler, farklı meslek gruplarından çalışanlara yönelik şiddet vakalarında son günlerde meydana gelen artış, bu konuda birtakım önlemlerin acilen alınması gereğini ortaya koydu. Son olarak bir akademisyenin çalışma odasında uğradığı saldırıyla hayatını kaybetmesi toplumda büyük bir tepkiye yol açmıştı. Altınbaş Üniversitesi Öğr. Gör. Barış Tuncer, kamuoyunun artan şiddet vakalarını önleme konusunda sonuç alıcı adımlar atılmasını beklediğini dile getirdi.
“ŞİDDETİ YÜCELTEN, ÖZENDİREN KÜLTÜREL NORMLAR DEĞİŞMELİ”
Yaşanan şiddet olaylarını değerlendiren Altınbaş Üniversitesi Öğr. Gör. Barış Tuncer, şiddeti yücelten ve özendiren kültürel normların değişmesi gerektiğini vurguladı. Tuncer, şiddetin sebeplerini ise şöyle sıraladı:
\"Aile içi şiddet, silaha kolay ulaşma, bireysel silahlanmanın özendirilmesi ve pekiştirilmesi, şiddeti özendiren ve pekiştiren kültürel normlar, sosyal sorunların çözümü olarak şiddete başvurmak ve bu durumun pekiştirilmesi, medyadaki şiddet görüntüleri, çarpık kentleşme ve kent yaşamına uyum sağlayamamak, yoksulluk, işsizlik, gençlerin serbest zamanlarını değerlendirme imkanlarının olmaması, psikiyatrik rahatsızlıklar, alkol ve madde bağımlılığı gibi birçok sebep var. Bu konuda disiplinlerarası çalışmalar yapılması ve öncelikle şiddete neden olan, şiddeti besleyen etkenlerin belirlenmesi ve buna göre mücadele politikaları belirlenmelidir.\"
Televizyon yayınlarında şiddetin ve saldırganlığın özendirilerek yüceltildiğini, sorunların çözümü için şiddete başvuran saldırgan kişilerin kahramanlaştırıldığını, bireysel silahlanmanın özendirildiğini ve arttığını, toplumda ‘silah taşımayı ve kullanmayı’ erkeklik göstergesi olarak değerlendiren bir toplumsal algı olduğuna işaret eden Tuncer, bu durumun değişmesi için çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.
“AİLELER ÇOCUKLARIN SOSYAL ÇEVRELERİNE DİKKAT ETMELİ”
Yaşanan şiddet olaylarının önlenmesi konusunda önerilerde bulunan Tuncer, “Özellikle aileler çocuklarının oynadıkları bilgisayar oyunlarına, izledikleri televizyon programlarına, arkadaşları ve sosyal çevrelerine dikkat etmeli. Aileler ve öğretmenler, çocukların ve gençlerin sosyal olarak içe kapanma, aşırı izolasyon ve yalnızlık, şiddeti resim ve yazılarla ifade etmek, kontrol edilemeyen öfke ve saldırganlık, okula olan ilginin azalması ve devamsızlık, okul başarısının düşmesi, alkol ve madde kullanımı gibi şiddetin erken uyarı işaretlerine karşı dikkatli olmalı” dedi.
“FİZİKSEL CEZANIN DOĞRU OLMADIĞI ANLATILMALI”
“Özellikle görsel medyada sürekli olarak şiddet içeren programların yer alması, çocuk ve gençlerin şiddeti bir sorun çözme aracı olarak öğrenmelerine ve bir süre sonra şiddete karşı duyarsızlaşarak şiddeti benimsemelerine, normalleştirmelerine neden oluyor” diyen Tuncer konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu konuda acilen önlem alınmalı, şiddet içeren davranışlar normalleştirilmemeli ve ciddiye alınmalı, öğrencilere sorun çözme, öfkeyle, kaygıyla, stresle baş etme eğitimleri verilmeli, öğretmenlere kendini savunma eğitimi, saldırganlıkla mücadele, olumlu disiplin yöntemleri eğitimleri verilmeli. Çocuk ve gençlerde olumlu bir benlik algısı, özyeterlilik, özdenetim, empati, sosyal ilişki, becerilerini geliştirmek için etkinlikler düzenlenmeli, okul ve diğer kurumların girişlerine metal dedektörleri konulmalı, kamera sistemleri kurulmalı, giriş ve çıkışlar kontrol altına alınmalı, okul ve sınıfların büyüklüğü azaltılmalı. Özelikle öğretmenlere ve ebeveynlere fiziksel cezanın, dayak atmanın çocuk eğitimi için doğru bir davranış olmadığının anlatılması, çocuk gelişimi üzerinde olumlu etkileri olan davranış kontrol tekniklerinin öğretilerek, bu uygulamaları benimsemeleri ve kullanmaları sağlanmalıdır.”