Medya

Sevilay Yükselir: Avrupa'dan uzaklaşmak hayrımıza olmaz

"Irak, Suriye benzeri bir ülke gibi anılmayı, daha da beteriymiş gibi ifadelerle konuşuluyor Türkiye..."

25 Kasım 2016 15:55

Habertürk yazarı Sevilay Yükselir, AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'nın "terörü desteklemekle" suçladığı AP'nin yaptığı "Müzakereleri durdurun" çağrısının Türkiye için olumlu sonuçları olmayacağı görüşünü savundu. Yükselir, "Bu sonucu acilen değiştirmemiz lazım. Eğilmeden, bükülmeden ama değiştirmemiz lazım. Çünkü biz Avrupa’dan uzaklaşamayız, kopamayız! Bunun düşüncesi dahi gerçekten Türkiye’nin hayrına olmaz!" diye yazdı. 

Sevilay Yükselir'in Habertürk gazetesinin bugünkü (25 Kasım 2016) nüshasında yayımlanan 'Avrupa’dan uzaklaşmak hayrımıza olmaz çünkü...' başlıklı yazısı şöyle:

Sizi şaşırttı mı bilmem ama ben hiç şaşırmadım, Avrupa Parlamentosu’nun müzakereleri geçici olarak dondurması yönünde verdiği karara. Olmasa şaşardım inanın. Çünkü 20 yıldan beri gelip giderim ben bu kıtaya. Çok net söyleyebilirim ki bu kıtada ilk kez bu denli gündem ülkem.

Abarttığımı falan sakın düşünmeyin, gerçekten hemen hemen her yerde Türkiye konuşuluyor. Önceki gün Fransa’nın Toulouse şehrinden Bordeaux’ya geçmek için tren yolculuğunu tercih ettik. Orada başladım anlamaya Türkiye’nin bugünlerde Avrupalının birinci gündem maddesi olduğunu. Nereli olduğumuzu sorduktan sonra Türkiye’den geldiğimizi anlayan trendeki Fransız garsonun o acır haliyle yüzümüze bakarak ülkemiz hakkında ileri geri laflar söylemesi gerçekten hepimizi derinden yaraladı.

Yaraladı, çünkü eskiden böyle şeyler asla olmazdı. Genellikle Avrupalı Türk olduğunuzu öğrendiğinde nasıl hayran olduğunu anlatmaya başlar, neredeyse beleşe getirdikleri yaz tatillerini öve öve bitiremezlerdi. Şimdi ise bırakın Irak, Suriye benzeri bir ülke gibi anılmayı, daha da beteriymiş gibi ifadelerle konuşuluyor Türkiye...

Velhasıl, ben bugüne kadar böyle bir olumsuz algının oluştuğuna ilk kez rastladım Avrupa’da. Sebebi ise Avrupa basınında hemen her gün yazılıp çizilenler. Bırakın en yüksek tirajlı gazeteleri, artık trenlerde, tramvaylarda, metrolarda, halka açık alanlarda bedava dağıtılan yerel gazetelerin bile manşetlerinde Türkiye yerden yere vuruluyor.

Önceki gün tramvayda yolculuk ederken karşımıza oturan Fransız’ın elindeki kent gazetesinin birinci sayfasında kocaman bir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafı ve üzerinde de Türkiye’nin artık eski Türkiye olmadığına vurgu yapılan çarpıcı ifadeler yer alıyordu. Haberin devamında yani içeride ise yalanlar zinciriyle Türkiye’nin artık bir diktatörün elinde olduğu, yaşanılacak, gidip görülecek bir ülke olmaktan çıktığı ve Avrupa’dan tamamen koptuğu anlatılıyordu.

Özetle, “Artık Türkiye başka yola girdi... Eski Türkiye yok!” deniliyordu

Güya 15 Temmuz darbe girişimi Erdoğan için bir bahane olmuş. Onun inanılmaz otoriter olduğu, baskıyla ülkenin dengesini bozduğu, ülkede basın özgürlüğünü tamamen yok ettiği, Türkiye’de sıkıntıyı gitgide büyüttüğü ve Türk entelektüellerin de Avrupalı siyasilere sürekli yakındığı dile getiriliyordu.

Bazılarınız anlamayabilir ve fazla duygusala bağladığımı düşünebilir ama ben bir an kendimi o gazeteyi okuyan Avrupalı yerine koyduğumda gerçekten çok fena oldum. Ben de bir Avrupalı olsam, okuduklarım karşısında doğal olarak telaşa kapılır, korkar ve beni yönetenlerden Türkiye’yle arasına mesafe koymaya çalışmasını isterdim.

Dün bu mesafe konuldu... Avrupa’yla gerçekten kötü bir noktaya geldi ilişkimiz. Bunun düzeltilmesi elbette mümkün ama bunu yapacak kapasite lazım. Galiba ülkemizle ilgili bu algının oluşmasında en büyük kabahat bizde!

Kabul edelim, koca bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak sağlam bir lobiye sahip değiliz Avrupa’da. Ülke hayrına, ülkenin geleceğinin sağlam kurgulanması adına atılan adımların neden ve niçinlerini doğru bir biçimde, doğru insanlarla, doğru yöntemlerle anlatamamanın getirdiği sonuçlar bunlar.

Bu sonucu acilen değiştirmemiz lazım. Eğilmeden, bükülmeden ama değiştirmemiz lazım. Çünkü biz Avrupa’dan uzaklaşamayız, kopamayız! Bunun düşüncesi dahi gerçekten Türkiye’nin hayrına olmaz!

“Neden olmaz?” sorusunun yanıtlarını da yarınki yazımda devam ettireceğim...