Habertürk yazarı Sevilay Yılman, ortopedi ve travmatoloji uzmanı, 2004-2014 yılları arasında Gaziantep’te Belediye Başkanlığı yapmış Asım Güzelbey'i köşesine taşıdı. Yazar, Güzelbey'in Estonya’da yaşadığını ve orada bir aşçılık okulunda onlarca Estonyalı’ya Antep mutfağı dahil, Türkiye mutfağı eğitimi verdiğini belirtti.70’ine merdiven dayayan Güzelbey, sırt çantasıyla dünyayı turluyor, bir yandan da Estonya'da aşçılık üzerine ders veriyor.
Sevilay Yılman'ın "70’lik belediye başkanının Estonya’daki aşçılık macerası…" başlığıyla (23 Eylül 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Bugün Pazar ya… Keyifli bir şeyler yazayım istedim. Okurken istisnasız herkesin ilgisini çekecek, keyiflendirecek ve hatta “Vayy be! Böyle de bir şey olabiliyormuş!” diyecek bir hikaye paylaşmak istedim.
Esasında uzun zamandan beri aklımdaydı bu hikayeyi sizlerle paylaşmak ama gazeteci ve yazar olarak Türkiye siyaseti başta olmak üzere fokuslandığım konular öyle bir ruh hali yaratıyor ki, sanki o konuların dışında bir şeyler yazsam siz okurlarımla her zaman kurduğum kontağı kuramayacağım gibi garip bir endişe oluşuyor bendenizde.
“Fobi” gibi bir şey yani bugün yaptığım şey mesleki açıdan.
O nedenle anlayış ve hatta yoğun destek bekliyorum az sonra okuyacaklarınız karşısında, ki devam edeyim…
Pazarları sizinle böyle özel portreleri, hikayeleri paylaşmaya devam edeyim…
Asım Güzelbey… Ben bu ismi 2004-2014 yılları arasında Gaziantep’te Belediye Başkanlığı yaparken tanımıştım. Ortopedi ve travmatoloji uzmanlığından ayrılıp Güneydoğu’nun Paris’i olarak bilinen Gaziantep kenti için AK Parti’den belediye başkanlığına soyunan Güzelbey’in o zamanki duruşu da bana hep farklı gelmiştir.
Tanıdığım onlarca belediye başkanından farklı ve ekstrem özelliklere sahip olan Asım Başkan’ın ikinci defa seçilmesinin hemen akabinde gerçekten de Gaziantep halkı tarafından çok başarılı bir belediye başkanı bulunuyor olmasına rağmen; “Bir daha aday olmayacağım ve koltuğumu kendi isteğimle bırakacağım!” sözüne sadık kalması Türk siyaset tarihinde pek alışık olmadığımız bir durumdu.
Oldukça etkin ve güzel bir sicille siyasi kariyerinde çıtayı yükseltebileceği imkanlara sahipken 2014 yılında kendi isteği ile başkanlıktan ayrılması bazıları tarafından takdirle karşılanmıştı ama bazıları ise; “Siyaseten naz yapıp, daha büyük gelmek için sükse yapıyor Asım Güzelbey… ” şeklinde algılanmıştı…
Ancak ikincisini düşünenler yanıldı çünkü Asım Başkan bir dahaki seçimde yani 2014 yılında aday olmadı ve sonra da siyasetten tamamen çekildi.
Ayrıldıktan sonra bir iki kez telefonda görüşmüştük ancak sonradan kontağımız tamamen kopmuştu.
Dolayısıyla ne yapıyor, ne ediyor çok haberdar değildim.
Haberim kısa bir süre önce büyük bir tesadüf sonucu oldu.
Bir ortak dostumuzun sayesinde kendisinin artık Estonya’da yaşadığını ve orada bir aşçılık okulunda onlarca Estonyalı’ya Antep mutfağı dahil, Türkiye mutfağının eğitimini verdiğini öğrendim.
Teyidini almak için hemen kontağa geçtim Güzelbey’le ve eski telefonunu kullanmaya devam ettiği için bir çırpıda ulaşıverdim ve öğrendim ki gerçekten de Estonya’da yaşıyor ve aşçılık okulunda öğrencilerine Türk mutfağının lezzetlerini nasıl yapabileceklerini öğretiyor.
Konuşurken, yeni hayatını anlatırken çok mutlu ve çok haz aldığı belliydi ama emin olmak için tekrar sordum…
Ne cevap verdi biliyor musunuz?
“30 yıl doktorluk, 10 yıl belediye başkanlığı yaptım ama hiçbirinden aşçılıktan aldığım zevki almadım Sevilay Hanım” dedi…
Sonra da son hallerini gösteren fotoğraflarını gönderdi tarafıma…
O fotoğraflar geldikçe aklım iyice şaştı değerli okurlarım…
Çünkü bu fotoğraftaki insanın 14 sene önce bir büyük kentin belediye başkanı olarak tanıdığım Asım Güzelbey ile alakası yoktu.
Bambaşka bir tip, bambaşka bir insan olmuş çıkmıştı.
Hele de önlük giymiş ve mutfakta çekilmiş o fotoğrafları görünce Asım Başkan’ın yeni halleri beni benden aldı…
Bu arada bir şeyi daha öğrendim ki meğer Asım Başkan sadece Estonya’da aşçılık yapmıyor aynı zamanda fırsat buldukça da dünyayı geziyormuş.
Gönderdiği ilk resim işte o seyahatlerinden birindendi.
70’ine merdiven dayamış ama sırt çantasıyla dünyayı turlayan, yerleşik yaşama geçtiği anda da birçoklarının hangi kıtada olduğunu dahi bilmediği Estonya denilen bir ülkede aşçılık dersleri veren Güzelbey’e bu ilginç hikayesini yazmak istediğimi söylediğimde çok memnun olacağını belirtti ve “Özellikle koltuğunu kaybettiği için üzülen(!) arkadaşlara iyi olur. Hayatta her şeyin koltuk olmadığını anlatmak için benim hikayem iyi örnek olur gerçekten de… ” dedi…
Estonya macerası nasıl başladı?
Asım Güzelbey’le yeni hayatını konuştuk ama bu yeni hayata geçmeden önce yaşadıklarından da epeyce bahsetti.
Çok uzun olduğu için tamamını burada paylaşmayacağım konu dağılmasın diye ama kısaca şöyle söyleyeyim; Siyasi arenadaki rekabet ve bunun sonucu şahsına yapılan türlü saldırılar onu o kadar yormuş ki, ondan sonra kendisine huzur bulacak bir liman arayışına girişmiş. Eşiyle aslında Kanada’ya yerleşme kararı alıp, önce o projeyi gerçekleştirmişler. Fakat aradığını tam olarak Kanada’da bulamayınca enteresan bir tesadüfle kendisini Avrupa kıtasının kuzey doğu ülkesi Estonya’da bulmuş.
Bundan sonrasını bizzat Asım Bey’in tarafıma yolladığı mektuptan aktarayım sizlere…
Ondan okuyun bence…
“Burada 2000 nüfuslu LOKSA adlı bir köyde yaşıyorum… Göl kenarında. Çok değerli bir Büyükelçimiz var.
Onun organize ettiği “Ereetendsikull” isimli aşçılık okulunda yemek dersleri veriyorum.
Herhangi bir ücret talep etmedim onlardan.
Burada VEGANlık çok yaygınlaştı. Bal dahil hayvansal hiçbir şey yemiyorlar. Zaman zaman onlara da ders veriyorum.
Önce çalışıyorum tabii dersime ve bir Antepli olarak vegan yemeğinin benim için ne kadar ızdıraplı olduğunu takdir edersiniz ama veganlar ve Loksalılar benden çok memnun.
Neden? Çünkü ismi pek duyulmamış bir köy. Milli Parkın içinde küçük bir yer iken, sayemde bir anda ülkenin bildiği bir yere dönüştü.
Çünkü Estonya'nın büyük gazeteleri, televizyon kanalları gelip; “Bu adam deli midir nedir? Türkiye’den kalkıp gelip bila bedel aşçılık okulunda dersler veriyor” deyip sayfa sayfa benimle röportaj yaptılar.
Tuhaf geldi onlara da 2 milyon nüfuslu bir büyük şehrin Belediye Başkanlığını ya da çok büyük kazanç getiren doktorluğu bırakıp, ikinci hayatına LOKSA diye bir küçük köyde devam ettirmeye.
Özetle… Çok mutluyum ikinci hayatımdan…
En çok da eşimin anlayışından. Devamlı ESTONYA’da değilim ama çoğu zaman buradayım. Her ay Türkiye’ye geliyorum.
Çünkü gelmezsem 'Torunum beni unutur’ diye korkuyorum. Bu arada dünyayı geziyorum.
Nisanda Kathmandu’da idim. Geçen yıl
Küba, Venezuella, Bahama, Dominik Republic, Meksika’ya gitmiştim.
Geçen hafta da Alaska’daydım.
Böylece hayatım devam ediyor…”