Dünya
BBC Türkçe

Sevgilisinin işlediği cinayet yüzünden idam edilen kadın: 100 yıl sonra Edith Thompson'un hikayesi

10 Ocak 2023 08:54

Tim Stokes
BBC News

Edith Thompson, sevgilisi Frederick Bywaters ile birlikte, kocasını öldürmekten hüküm giyerek 9 Ocak 1923 günü idam edildi. Oysa kocası Percy Thompson'un bıcaklanacağından haberdar olduğuna dair hiç bir kanıt bulunamamıştı. Edith buna rağmen nasıl hüküm giymişti? Üzerinden 100 yıl geçen davaya bugün yeniden bakıyoruz.

Londra'nın Halloway Cezaevi... İnfaz memuru ve yardımcıları idam hükümlüsü Edith Thompson'un hücresine o buz gibi 9 Ocak Salı sabahının erken saatlerinde girdiler.

Günlerdir güçlü sakinleştirici iğnelerle yatıştırılan 29 yaşındaki Edith, yarı bilinçli bir şekilde yatıyordu. İnfaz ekibi onu kaldırmaya çalışırken, inliyordu.

Adamlardan biri onu belinden kavrayarak kaldırırken "Gel haydi, biraz sonra hepsi geçecek" dedi. Edith el ve ayak bilekleri bağlı olarak idam sehpasının bulunduğu barakaya taşındı. Birkaç dakika içinde ölmüştü.

Edith'in idam edildiği gün Halloway Cezaevi'nin önünde dev bir kalabalık toplanmıştı

'Suçu, çekici, bağımsız ve inançsız bir kadın işçi olmaktı'

Aynı esnada, bir kilometreden daha az bir mesafedeki Pentonville Hapishanesi'nde ise 20 yaşındaki sevgilisi Freddy Bywaters idam ediliyordu.

Üç ay önce, Thompson çifti tiyatrodan gitmek evlerine dönerken, Freddy, Edith'in kocası Percy'yi bıçaklayarak öldürmüştü. Freddy başından itibaren ısrarla, Edith'in, bunu yapacağından haberdar olmadığını söyledi.

Davayla ilgili bir uzman Edith'in suçunun "çekici, bağımsız, inançsız bir kadın işçi olmaktı." diyor. Zamanın ahlaki kodlarına itaat etmediği için toplum onu hoş görmemişti.

Romancı ve oyun yazarı Edgar Wallace bu durumu şu satırlarla anlatmıştı:

"Eğer bu ülkenin tarihinde tek bir kadın, aleyhinde en küçük bir delil parçası bile olmadan tamamen, bilgisiz kamuoyunun önyargılarıyla asılmışsa, işte o kadın Edith Thompson'dur."

'Sıra dışı olmak istiyordu'

Edith (sağda) ile kız kardeşi Avis, Viktorya döneminin sonlarında 1890'larda doğmuşlardı

Edith Graydon işçi sınıfından çağdaşı olan kadınların beklentilerinin dışında bir hayat sürmek istemişti.

1893 yılının Noel günü doğu Londra'daki yoksul Manor Park mahallesinde bir ailenin beş çocuğundan birincisi olarak dünyaya geldi. En büyük kız çocuğu olarak kız kardeşi ve üç erkek kardeşinin bakımında annesine yardımcı oldu.

Okulunu bitirdikten sonra bu hırslı ve zeki genç kadın şapka toptancısı Carlton vand Prior'da iş buldu ve kısa sürede yükselerek şirketin satın alma bölümünün başına geçti.

Dava üzerine iki kitap yazan Laura Thompson "Görünüşte sıradan, ama sıra dışı olmak isteyen türden kadınlardandı" diyor.

1916 yılının Ocak ayında Edith bir gemicilik firmasında muhasebeci olarak çalışan Percy Thompson ile evlendi. Çift yine her ikisinin doğup büyüdükleri doğu Londra'daki Ilford semtinde, Kensinton Gardens sokağındaki 41 numaralı evi aldı.

Edith kocasından ve babasından daha iyi kazanıyordu ve 250 sterlinlik evin yarıdan fazlasını o ödemişti, ama evin tapusu Percy'nin üzerineydi.

Edith (sol sırada beşinci) Barbican merkezli Carlton and Prior şapka toptancısı çalışanları içinde hızla yükseldi

Yeni evli genç bir kadın olarak o dönemde Edith'ten ev işleri ve anneliğe odaklanması beklenirdi ama onun hayattan beklentileri başkaydı. Harika danseden biri olarak geldiği sosyal sınıfın pek erişemeyeceği Londra'nın en iyi otelleri ve dans salonlarına gidiyor, bir ok akşamı arkadaşlarıyla kent merkezindeki tiyatro, sinema ve lokantalarda geçiriyordu.

Yazar Laura Thompson "Çok modern bir kişilikti. Şehir kızıydı. Hırslıydı, çok şey istiyordu. Evinin sahibi olmak istemişti ve tapu kocasının üstüne olmasına rağmen bunu gerçekleştirmişti" diyor.

Zamanının toplumsal beklentileri ve adetlerine boyun eğmeyi kabul etmeyen Edith, sıradan bir "evli kadın" değildi. Üstelik bir de aşığı vardı; yakışıklı, çekici ve kendisinden sekiz yıl küçük biri.

'Üç koca kaybetmiş bir kadınla tanıştım'

Freddy bir süre 41 Kensington Gardens adresindeki evlerinde Percy ve Edith ile birlikte yaşadı

Frederick Bywaters, Edith'in küçük erkek kardeşlerinden biriyle ilkokulda aynı sınıfta okumuştu ve Graydon ailesiyle bu şekilde tanışmıştı. 13 yaşında ticari bir gemide mürettebat olmak için Londra'dan ayrıldı.

1921 yılında ailesini görmek için Londra'ya gelişinde, Percy, Edith ve kızkardeşi Avis Graydon ile birlikte Wight Adası'nda bir hafta tatil yapmaya davet edildi.

Haftanın sonuna doğru henüz 20 yaşına bile gelmemiş olan Freddy ile Edith arasında romantik bir ilişki doğmuştu bile. Freddy'nin birkaç haftalığına Thompsonlarda kalmaya davet edilmesiyle bu romantizm daha da gelişti. Sonunda eşine karşı şiddet kullanan Percy ile bir tartışma yaşayan Freddy, evden ayrılmak zorunda kaldı. Bu kavga sırasında Percy tarafından evin içinde bir taraftan bir tarafa savrulan Edith fena halde berelenmişti.

Freddy işi gereği Londra'dan sık sık ayrıldığından iki sevgili birbirlerine mektup yazıyorlar, Edith, mektupların okunduktan sonra imha edilmesini istiyordu.

Thompson'larla akrabalık ilişkisi olmayan yazar Laura Thompson "Bunlar çok önemli belgeler" diyor:

"Duygularını çok derinlemesine ifade ediyorlar, Edith'i kağıt üzerine görüyor gibi oluyoruz."

Edith'in kardeşi Bill Graydon (Üçüncü sırada sağdan ikinci) ilkokulda Freddy Baywaters ile (Dördüncü sırada sağdan dördüncü) aynı sınıfta okumuştu

Mektuplardan birinde Edith günlük hayatın sıradan olaylarını anlatırken birden bire seks, kürtaj ve intiharla ilgili düşüncelerini anlatmaya başlıyor.

Sık sık gerçek hayatla hayal dünyası arasında gidip geldiği görülüyor, bazen yazdıkları bayağı karanlık yerlere kayar gibi görünüyor. Roman okumaya çok düşkün olan Edith bazen kendisini bir roman karakteri gibi düşlüyor ve o rol içerisinde Percy'den kurtulmaktan, yemeğine küçük cam parçaları karıştırmak gibi şeylerden söz ediyor.

Bir mektubunda şu satırlar var:

"Dün üç koca kaybetmiş bir kadınla tanıştım. Ama savaşta değil. İkisi boğulmuş biri de intihar etmiş. Oysa birinden bile kurtulamayan birileri var. Her şey ne kadar adaletsiz. Pazar günü Bess ve Reg yemeğe geliyor."

Bir diğerinde ise şöyle diyor:

"Kırık lambanın cam kırıkları beni bayağı umutlandırmıştı ve epeyce de kullandım hem de toz halinde değil, iri parçalar halinde ama hiçbir etkisi olmadı. Sana o telgrafı çekmeyi çok istiyordum ama yok. Hiçbir sonuç vermedi."

Davayı onlarca yıl inceleyen Londra Üniversitesi'nden Profesör Rene Weis, bu satırların "işlek bir romantik hayal gücünden" başka bir anlam taşımadığına inanıyor.

Ancak kağıda döktüğü Percy'den kurtulma hayalleri Edith'in idam edilmesinde büyük rol oynadı.

Freddy Percy'yi neden öldürdü?

Freddy, Percy'yi Belgrave Caddesi'ndeki bu noktada öldürmeden önce bir bahçede gizlenerek bekledi

3 Ekim 1922 günü Edith ve Percy, Picadilly Circus'daki Criterion Tiyatrosu'nda The Dippers adlı bir komedi seyretmeye girmişti. Oyundan sonra metroya binerek Liverpool Street istasyonuna gittiler oradan Ilford trenine yetiştiler.

Belgrave Caddesi'nden evlerine doğru yürürlerken, önlerine biri fırladı ve Percy birkaç dakika sonra yerde hareketsiz yatıyordu.

32 yaşındaki muhasebeci boynundan çok sayıda bıçak darbesi almıştı. Gün ışığı olsaydı kanının 13 metreye kadar yayıldığı görülebilecekti.

Cinayet soruşturması hemen başlatıldı.

Edith'in anne ve babasını ziyaret ettiği sırada gözaltına alınan Freddy Ilford polis karakoluna götürüldü

Percy'nin erkek kardeşi polise Freddy ile konuşmalarını tavsiye etmişti.

Freddy'nin, annesinin evindeki odasında arama yapıldı ve Edith'in aşk mektuplarının ilk kısmı bulundu. Artık Edith de zan altındaydı.

Polis Edith ile Freddy'nin Ilford karakolunun koridorlarında karşılaşmasını sağladı. Edith'in o anın etkisiyle suçlamaları kabul etmesini umuyorlardı. Ama Edith Freddy'yi gördükten sonra "Neden yaptı bunu? Ben böyle bir şey yapmasını istemedim. Allahım, Allahım ne yapabilirim? Gerçeği söylemeliyim" diye feryat etti.

Freddy'nin, son çalıştığı Morea gemisindeki kamarası da arandı ve bir kutunun içinde Edith'in mektuplarının kalan kısmı da bulundu.

Freddy, Percy'yi bıçakladığını inkar etmiyordu. Fakat Percy'nin kendisine vurduğunu, kendini korumak için onu öldürdüğünü iddia ediyordu. Edith'in de suçlandığı kendisine söylendiğinde "Neden? Bayan Thompson'un benim ne yapacağımdan haberi yoktu" demişti.

Edith ve Percy 1916 yılında evlendikten sonra Essex'teki Westcliff'te balayına çıkmıştı

Edith'in mektuplarının detayları mahkeme başlamadan önce gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlandı. Savunma, kendisini büyük bir fırtınanın göbeğinde bulmuştu.

Laura Thompson "Çok cazip bir çifttiler. Neredeyse film yıldızları gibi bir havaları vardı. Edith'in müthiş bir erotik elektriği vardı" diyor.

6 Aralık 1922 günü Edith ve Freddy Old Bailey adliyesinin tıklım tıklım dolu mahkeme salonuna getirildiler.

Mahkeme binasının dışı da kalabalıktı.

Dokuz gün süren yargılamanın sonlarına doğru, adliye binası önünde, mahkeme salonunda erkenden aldıkları yerlerini karaborsadan, o zamanın bir haftalık ortalama ücretini aşan fiyatlara satanlar sıralanmıştı.

Freddy Adli Tıp soruşturmasını izlerken Freddy cinayetle ilgili olarak gözaltına alınmadan önce yapılan Adli Tıp soruşturmasını böyle izlemişti
 

O sırada genç bir muhabir olan ve mahkemeyi izleyen yazar Beverley Nichols, davanın "Hristiyanların aslanlara atıldığı Roma İmparatorluğu dönemini' anımsattığını söylemişti.

1973 yılında BBC'nin bir radyo programına katılan Nichols "Mahkemenin dinleyici sıralarında tiyatro izlemeye gelmiş gibi bir sürü insan vardı. Sosyeteden birçok kadın, skandal meraklıları, hepsi de, mahkemeye bir oyunun galasını izlemeye gelmiş gibiydi" diyordu.

'Kibirli ve bencil bir genç kadın'

Old Bailey adliyesi önünde sabahın erken saatlerinde kuyruk bekleyenler
Old Bailey adliyesi önünde sabahın erken saatlerinden itibaren kuyruklar oluşuyordu
 

Savcılık makamı en önemli deliller olarak tanımladığı aşk mektuplarını mahkeme salonunda okuttu. Dinleyici sıralarından öyle sesli tepkiler geliyordu ki sonunda jüri üyelerine mektup metinlerini kendilerinin okuması talimatı verildi.

Davanın zamanlaması da önemliydi.

Londra Üniversitesi'nden Profesör Rene Weis, Birinci Dünya Savaşı'ndan daha yeni çıkmış olunmasının da Edith'e karşı oluşan nefrette payı olduğunu düşünüyor.

"Britanya'nın savaşta kocalarını kaybetmiş kadınlarla dolu bir ülke olarak tarif edildiği günlerde, Edith mütevazı bir aileden gelmesine karşın güzel bir evi, parası, iyi bir kocası olan partilere, yemeklere tiyatrolara giden, kısacası herşeyi olan kibirli ve bencil bir genç kadın olarak görüldü. Hem de bakın ne yapmıştı. İyi bir koca ona yetmemişti."

"Kamuoyu Freddy'ye hayran oldu ve Edith'ten şiddetle nefret etti. Genç bir adamı baştan çıkararak kocasının ölümüne ve genç adamın kesin görünen idamına yol açan olayları o başlatmıştı."

İdam edildiğinde oy verme hakkı bile yoktu

Londra Müzesi'nden Holloway Hapishanesi görüntüsü
Edith 29 yaşında idam edildiğinde henüz İngiltere'de kadınların oy hakkı yoktu
 

Kamuoyunda oluşan Edith nefretini, sık sık savcılıktan yana müdahalelerde bulunan Yargıç Shearman'ın da paylaştığı anlaşılıyor.

Yargıç en sonra jüri üyeleri için davayı özetlediği konuşmasında -ki Jüride iki kadın olduğu halde onlara 'Beyler' diye hitap etmişti- Edith'in evlilik dışı ilişkisiyle ilgili olarak "Aklı başında herkes gibi sizlerin de böyle bir durum karşısında tiksinme hissettiğinizden eminim" demişti.

Edith aleyhindeki deliller en iyimser tanımlamayla bile çok zayıftı. Percy'ye yapılan otopside cam kırığı izleri aranmış ama böyle bir şey bulunamamıştı. Görgü tanıklarının anlattıkları Edith'in, kocasının bıçaklanacağından önceden haberdar olmadığı yönündeki ifadesini doğrular nitelikteydi.

Avukatının umarsızca engellemeye çalışmasına rağmen Edith mahkemede ifade vermek istedi.

Laura Thompson "Bu bence masumiyetinin bir işaretiydi. O kadar emindi ki bunu yapmak istemişti" diyor.

Fakat Edith korkunç bir hata yapmıştı. Savcılık, onun mektuplarında geçen satırları manipüle ederek, olmayan senaryolar yaratmış, zamanlamalarla ilgili yanlış bilgilerle Edith'i suçlu göstermek için her şeyi yapmıştı.

11 Aralık günü jüri karar vermek üzere çekildi. İki saat sonra karar verilmişti. Korku içindeki Edith, mahkeme salonuna neredeyse taşınarak getirildi ve jürinin kendisini ve Freddy'yi suçlu bulduğu açıklandı.

Freddy'nin mahkeme salonundaki uğultunun içinde "Jüri yanılıyor. Kadının suçu yok" diye bağırdığı duyuldu.

İdam kararını açıklayan Yargıç Shearman'ın peruğunun üzerine İngiltere mahkemelerinde adet olduğu üzere siyah bir örtü atıldı.

Edith salondan hücrelere götürülürken acı bir çığlık attı.

'Hiçbir şansı yoktu'

Edith Thompson
Edith idam edilmeden bir gün önce anne babasıyla görüştü
 

Freddy'nin asılmamasını talep eden bir dilekçe bir milyonu aşkın imza toplarken, Edith'i savunan pek çıkmamıştı.

Laura Thompson, "Kadınlar ondan hoşlanmamıştı çünkü onları korkutmuştu. Erkeklerin hoşlandığı türden kadınlardan olduğunu düşünüyorlar ve tehdit olarak görüyorlardı. Ona acınamazdı" diyor ve ekliyor:

"Hiçbir şansı yoktu."

Dönemin gazetelerinde yayınlanan köşe yazılarının çoğu Edith'i suçlayıcı ve aşağılayıcıydı. O dönemde kendisini feminist olarak tanımlayan gazeteci yazar Rebecca West bile Edith için "Zavallı, şok edici bir pislik parçası" nitelemesi kullanmıştı.

İdamından sonra kadınlar İçişleri Bakanı William Bridgeman'a mektup yazarak, cezanın infazını onaylayarak kadınların onurunu savunduğu için ona teşekkür etmişti.

Thompsonların evi
Thompson'ların yaşadığı evin eşyaları açık artırma ile satıldı
 

Edith cezaevinden yazdığı mektuplarda yok olmak üzere olan bir kadının ızdırabını yansıtıyor. Anne ve babasına yolladığı bir notta şöyle diyor:

"Bugün her şeyin sonu gibi. Düşünemiyorum. Yalnızca bomboş, kalın bir duvar karşısındayım ve gözlerim de düşüncelerim de bunu delip geçemiyor gibi. Bu cezanın benim önceden de, olduğu sırada da katılmadığım, bilmediğim bir şey için verildiğini anlamaya gücüm yetmiyor."

Bu hükümden önceki 10 yıl boyunca kadınlara verilen ölüm cezalarının tümü hapis cezasına çevrilmişti ama Edith adına yapılan başvurulan reddedildi.

Laura Thompson "Edith'in idam edilebilmesi için İçişleri Bakanlığı'nın hukuku eğip bükmekte gösterdiği gayret gerçekten çok dehşet verici" diyor.

Thompson'a göre, Edith'in kocasından başka biriyle olmuş olması "genel ahlaka bir saldırı", dolayısıyla da "evlilik kurumuna zarar verme" tehlikesi taşıyan bir durum olarak görüldü.

Anne ve babasıyla gömüldü

Edith'in mezarı
 

1923 yılının Eylül ayında Thompsonların evindeki eşyalar için yapılan müzayede büyük ilgi gördü.

Açık artırmayı izleyen müzayede görevlilerinden biri "Listede satılmayan tek bir şey kalmadı çünkü insanlar arkadaşlarına bu evden bir şeyler aldıklarını göstermeye can atıyordu" dedi.

Edith ve Freddy'nin 1980'e kadar sergilenen mumyaları Madame Tussaud'un Mumyalar Müzesi'nin en ilgi gören şahsiyetleri oldu.

Profesör Rene Weis yıllarca Edith hakkındaki hükmün -ölmüş bile olsa- bozulması için uğraştı. Bu Edith'in annesinin vasiyetiydi. Yıllar sonra 2018 yılında anne ve babasının yanına gömülmüş olmasına sevinerek "En azından şimdi onlarla beraber" diyor.

Yazar Laura Thompson, İngiltere'de idam cezasının kaldırılmasının üzerinden 50 yıl geçmiş bile olsa Edith'in kaderinin bugün hala önem taşıdığını düşünüyor.

"İnsanlara hiçbir şeyin değişmediğini, önyargıların her zaman varolduğunu ama şekil değiştirdiklerini hatırlatmak önemli" diyor.

"Bu hikayeden alınacak korkunç bir ders var. Önyargı taşıdığınız insanlar hakkındaki en kötü düşüncelerinizi bile bir kere daha düşünün. İptal kültürüyle yaşıyoruz. Edith gerçekten de bu anlamda 'iptal edildi'. Bu toplumun direnmekte büyük güçlük çektiği çok tehlikeli bir içgüdü."

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir