Kültür-Sanat

Sessiz bir geçmişten sesler...

Afrika kökenli Türklerin hikayelerinin yer aldığı "Sessiz Bir Geçmişten Sesler: Afrika Kökenli Türk Olmanın Dünü ve Bugünü Projesi" renkli ve bilinmeyen bir tarihe ış

29 Ağustos 2008 03:00

Tarih Vakfınca yürütülen "Sessiz Bir Geçmişten Sesler: Afrika Kökenli Türk Olmanın Dünü ve Bugünü Projesi" kapsamında, çoğunluğu ülkenin batı bölümündeki illerde yaşayan 100 Afrika asıllı Türk ile sözlü tarih görüşmesi yapıldı. Proje Koordinatörü Gülay Kayacan, Beyoğlu'ndaki Karşı Sanat Merkezinde düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye'de farklı toplumsal ve kültürel grupların yaşam deneyimlerinin günün teknolojileri kullanılarak kaydedilmesi, bu şekilde resmi tarih yazımında görünürde olmayan, sessiz kalan alanların gün yüzüne çıkarılması amacıyla projeyi yaptıklarını söyledi.

Afrikalılar Dayanışma, Kültür ve Yardımlaşma Derneği işbirliğinde yürütülen projenin 2007 Ekim ayında başladığını, Ağustos ayında tamamlandığını dile getiren Kayacan, projenin Türkiye'de kültürler arası diyaloğun güçlendirilmesi, kültürel hakların korunması ve farklılıklara saygı kültürünün gelişmesine destekleyecek nitelikte olduğunu ifade etti.

Kayacan, projeyle ülkede yaşayan farklı toplumsal katmanlardaki Afrika kökenlilerin bugünkü kültürel, toplumsal ve iktisadi konumlarının tarihsel perspektifle araştırıldığını, Türkiye'nin batısındaki Aydın, Balıkesir, İzmir, Muğla ile Marmara'da sadece İstanbul'da toplam Afrika kökenli 100 Türk ile "sözlü tarih görüşmesi" yaptıklarını bildirdi. İzmir'de sözlü tarih atölyelerinin yapıldığı proje kapsamında bu atölyelere 30 gönüllünün katıldığını, yaşam öykülerinin 98'inin görüntüsünün çekildiğini, 2'sinin de ses kaydının yapıldığını anlatan Kayacan, görüşme yapılanlardan 47'sinin kadın, 53'ünün erkek, 40'ının 70 yaş üzerinde, 42'sinin 45-69, 14'ünün 19-44 ve 4'ünün 10-18 yaş aralıklarında olduğunu söyledi.

Gülay Kayacan, görüşmelerin 62'sinin kentlerde, 38'inin köylerde, en çok görüşmenin Muğla ve İzmir'de gerçekleştiğini belirterek, meslek dağılımında ise Afrika kökenli Türklerin daha çok tarım işçisi veya çiftçi olduğunu, ancak okuyan kesimin astsubay, ebe, hemşire, veteriner, öğretmen, milli güreşçi ve müzisyen olduğunu bildirdi.

Osmanlı dönemi de incelendi

Projede, Osmanlı Devleti'nde kölelik, köle ticaretine ilişkin Türkçe, İngilizce ve Fransızca kaynaklar, Anadolu'da siyahların sosyokültürel yönlerini konu alan edebi metinler ile 1892-1907 tarihleri arasında İzmir'deki yerel gazetelerin tarandığını anlatan Kayacan, "Farklı kentlerdeki yaşam alanları incelendiğinde Afrika kökenli olmaktan dolayı bugüne taşınmış ortak bir kültürel motiften söz etmek mümkün görünmüyor" diye konuştu.

Kayacan, görüşme yapılanlardan sadece 21'inin köken anlatısını "kölelikle" ilişkilendirdiğini, geriye kalanının "köle", "kölelik" tanımlarını kullanmadığını ve kullanılmasından da hoşlanmadıklarının gözlendiğini ifade etti.

Gülay Kayacan, yaşlı kuşağın kendisini "Arap" olarak tanımladığını, kentte yaşayan yeni kuşağın ise "Afrika" kökenli olarak tanımlama yaptığını, bu tanımlamanın eğitim düzeyi ve yaşanılan mekanın kır veya kent olmasıyla ilişkisinin olduğunu dile getirdi. Kayacan, "Türkiye'de Afrika kökenlilere yönelik, Amerika'dakine benzer bir ırk ayrımcılığı hiç bir zaman olmamıştır. Bunun tarihi, dinsel, ekonomik ve toplumsal nedenlerini vardır" dedi.