Cumhuriyet yazarı Mehmet Kongar, "Mahalle havası dediğimiz şeyin bu İslami alt-çevrelerle yeni bir şekil almış olduğuna inanıyorum" diyen Kongar, "Şerif Mardin'in daha 2007’de, benim 'Dinci Oligarşi' dediğim düzene 'Dinsel Otokrasi' diyor ve mahalle baskısının, AKP’ye de boyun eğdirebileceğini, Türkiye’nin İran’a dönüşmesi olasılığının bulunduğunu söylüyordu" dedi.
Kongar şöyle devam etti: "Şerif Mardin'in Fark etmediği süreç, AKP/ Erdoğan iktidarının 'Dinsel otokrasiyi' sadece aşağıdan yukarı 'mahalle baskısı' ile değil, yukardan aşağı doğrudan siyasal baskı yoluyla kuracağıydı!" ifadesini kullandı.
Kongar'ın "Şerif Mardin ve mahalle baskısı 1" başlığıyla yayımlanan (29 Eylül 2017) yazısı şöyle:
Şerif Mardin, gerek yaşam biçimi gerekse sahip olduğu özgürlükçü siyasal, felsefi ve akademik değerler açılarından Siyasal İslam İdeolojisine uygun bir kişiliğe sahip değildi.
Sanıyorum, yanlış varsayımlarla başladığı ve yanlış bir paradigmaya oturttuğu Said Nursi çalışmasıyla Türkiye’de Siyasal İslam iktidarının ideolojik yapı taşlarını döşemiş olması onu da rahatsız ediyordu.
Nitekim AKP’nin artık iktidara tam el koyduğu dönemi yansıtan günlerde, 15 Mayıs 2007 tarihinde Vatan gazetesinin kitap ekinde yayımlanan Ruşen Çakır’la yaptığı konuşmada Siyasal İslam’ın tehlikelerine şöyle işaret ediyordu:
“...Siyasal İslam, iktidara tam sahip olduğu zaman bayağı ağır şartlar yaratan bir rejimi de kurabilir...”
“...İslam’ın iktidarı tam olarak ele geçirmesi durumunu, liberal bir ortamın devam ettirilmesi olarak göremiyorum...”
Daha sonra, “Mahalle İslamı”, “Mahalle Baskısı” kavramını, Osmanlı’daki İslam anlayışı üzerinden tanımlıyor ve büyük bir tehlikeye işaretediyordu:
“...Türkiye’de ‘mahalle baskısı’ diye bir şey var. Jön Türkler’in en çok korktuğu şeylerden biri de oydu.
‘Mahalle baskısı’ bilinmeyen ve sosyal bilimce ifade edilmesi çok zor olan bir havadır.
Bu havanın AKP’den bağımsız olarak Türkiye’de yaşadığına inanıyorum. Dolayısıyla bu havanın gelişmesine müsait şartlar oluşursa o zaman AKP de bu havaya boyun eğmek zorunda kalacaktır...”
Aslında Mardin’in “Mahalle baskısı” için, “bilinmeyen” ve “ifadesi zor olan” nitelemeleri yanlıştır:
Pek çok kez vurguladığım gibi, “Mahalle baskısı” Grup Dinamiğini inceleyen Sosyal Psikolojinin en temel kavramlarından biri olan “Grup baskısı”nın bir tezahürüdür.
Üstelik daha İbn Haldun tarafından bile “Asabiyyet” kavramı ile tanımlanmıştır!
***
Mardin daha sonra, 2007 yılında, İran örneği üzerinden, adeta günümüzde yaşadığımız sorunları anlatıyordu:
“...Buna örnek olarak daha çok İran’da ortaya çıkmış olan ve bugün Ahmedinecad’ın devam ettirdiği sistemi gösterebiliriz.
O dinsel otokrasinin çevreyle, mahalleyle, ona destek veren insanların ortaya çıkardığı havayla da çok ilişkisi var.
O havanın İran devriminde çok etkili olduğuna inanıyorum.
Bu hava Türkiye’de de çıkabilir bir gün. 10-20 sene öncesine kıyasla daha az şansı var ama bugün o havayı pompalayan başka şeyler, tuhaf oluşumlar,kendiliğinden olan birtakım olaylar var. Bazı İslami alt-çevreler ortaya çıkıyor.
Bunda günümüzün gelişmiş imkânları da etkili oluyor.
Mahalle havası dediğimiz şeyin bu İslami alt-çevrelerle yeni bir şekil almış olduğuna inanıyorum.
Bu yeni şekil AKP’yi döver.
Demek istiyorum ki eğer böyle bir hava gelişirse AKP ona biat etmek zorunda kalabilir...”
***
Görüldüğü gibi, Mardin, daha 2007’de, benim “Dinci Oligarşi” dediğim düzene “Dinsel Otokrasi” diyor ve mahalle baskısının, AKP’ye de boyun eğdirebileceğini, Türkiye’nin İran’a dönüşmesi olasılığının bulunduğunu söylüyordu.
Fark etmediği süreç, AKP/ Erdoğan iktidarının “Dinsel otokrasiyi” sadece aşağıdan yukarı “mahalle baskısı” ile değil, yukardan aşağı doğrudan siyasal baskı yoluyla kuracağıydı!