Politika

Selvi: Erdoğan, 'Başbakan kim olacak' tartışmasından rahatsız

Yeni Şafak'ın Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi'ye göre Gül'ün AKP'nin başına geçmesi Erdoğan'ın kararına bağlı

16 Temmuz 2014 12:33

Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın parti içerisinde "Başbakan kim olacak" tartışmasının açılmasından rahatsız olduğunu söyledi.

Erdoğan'ın Köşk seçimlerinin neticelenmesini beklediğini belirten Selvi, Abbdullah Gül'ün AKP'nin başına geçip geçmeyeceği konusundaki belirsizlikte ise Başbakan'ın tercihinin belirleyici rol oynayacağını ifade etti.

Abdulkadir Selvi'nin Yeni Şafak gazetesinde "Gül kapıyı açık tuttu" başlığıyla yayımlanan (16 Temmuz 2014) yazısı şöyle:

Her yerde Cumhurbaşkanlığı seçimi konuşuluyor.

Her yerde Başbakan kim olacak diye soruluyor.

Bu soruların cevabını aramak üzere Meclis'teydik.

AK Parti grubu vardı.

Önce bakanlar geldi. Kimi hızlı adımlarla, kimi etrafında kalabalık bir heyetle grup toplantısına girdi.

Başbakan ise yanında bakanlar, grup başkanvekilleri ve milletvekillerinden oluşan kalabalık bir heyetle geldi.

Kimi zaman grup toplantısına girerek kimi zaman kuliste sohbet ederek nabız tutmaya çalıştık.

Selahattin Demirtaş'ın vizyon belgesini açıkladığı sıralarda bir grup gazeteci Başbakan'ın başdanışmanı ve AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan ile konuşuyorduk.

Çözüm süreciyle bağlantılı olarak Demirtaş'ın adaylığı soruldu.

'Selahattin Demirtaş'ın adaylığı normalleşmenin başarısıdır. Türkiyelileşme çabaları önemli' dedi.

Kürt hareketinin silahlı değil, siyasi mücadeleyi tercih ettiği, bölünmeye değil, birliğe, Kandil'e değil Ankara'ya talip olduklarını gösteren her adım olumlu karşılandı.

Ancak Demirtaş'ın da toplumun kendisine açtığı bu krediyi iyi değerlendirmesi gerekiyor.

Çözüm sürecini asrın projesi olarak görüyorum.

Tarihten ve inancımızdan çıkardığı dersler ışığında Kürtlerle Türklerin bir araya geldiğinde büyük hizmetler edeceklerine inanıyorum.

BDP'liler çözüm sürecini AK parti ile götürüyorlar. En fazla AK partililerle temas ediyorlar. CHP ve MHP'ye bakıldığında AK Parti'nin Kürt sorunun çözümü konusunda hiçbiri ile kıyaslanamayacağını görüyorlar. Bugün çözümün arkasındaki en güçlü siyasi iradeyi temsil ediyor AK Parti.

Anlamakta zorlandığım bir nokta var. En ağır eleştirileri Başbakan Erdoğan'a yöneltiyorlar. Özellikle de Selahattin Demirtaş.

Ben Selahattin Demirtaş'ın bir gün MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli'yi eleştirdiğine tanık olmadım.

Kılıçdaroğlu söz konusu olunca sempatik cümleler kuruyor. CNN-Türk'te Şirin Payzın'ın proğramında birlikteydik. Kılıçdaroğlu'na, CHP'nin çıkaracağı Cumhurbaşkanı adayını destekleme teklifinde bulunduklarını açıkladı.

Kürtlere zulmeden CHP ve MHP ile sempatik, çözüm sürecinin mimarı Erdoğan'a gelince agresif bir dil kullanmak.

Sizce de bu işte bir tuhaflık yok mu?

Elbette ki anlarım bölgede en büyük rakipleri AK Parti. Elbette ki biri iktidar diğeri muhalefet. Ama bu dil, BDP'yi, Kürt düşmanı olan ulusalcı beyaz Türklerin yanında konumlandırıyor.

AK Parti grubu bitti. Başbakan gitti biz tekrar kulise döndük.

O sırada Kılıçdaroğlu kalabalık bir heyetle gruba doğru gidiyordu.

Hem de tıpış tıpış...

Bir gün önce kürsüleri yumruklamıştı, 'Tıpış tıpış sandığa gideceksiniz' diye.

Grup toplantısı'nda da kürsüye çıktı. Yine CHP seçmenini tehdit etti.

'Tıpış tıpış sandığa gdeceksiniz?'

Muhalefet liderleri seçim sürecini germek için ellerinden geleni yapıyorlar ama Erdoğan'ın seçim stratejisi, 'Pozitif bir kampanya' üzerine oturuyor.

Küçük taş atmalar dışında Başbakan'ın bu üslubunu sürdüreceği söyleniyor.

Ekmeleddn İhsanoğlu'na daha önce, 'Vazo' benzetmesi yapmıştı. Dün de,'İthal aday' dedi. O kadar.

AK Parti'de esas merak edilen Ekmeleddin İhsanoğlu ya da muhalefet liderlerinin ne yapacağı değil. Karşı mahalleyi izliyorlar ama asıl ilgi içeriye.

Cumhurbaşkanı Gül'ün ne yapacağı merak ediliyor.

Gül'ün, TOBB'un iftarında,' Bundan sonra da milletime hizmet etmeye devam edeceğim' sözü kulislerde siyasete açık kapı olarak değerlendiriliyor. Cumhurbaşkanı, Kütahya gezisinde, bugünkü şartlarda gelecekle ilgili siyaset planının olmadığını söylemişti.

O günkü şartlarda ne vardı? Başbakan Erdoğan,'Koşan,terleyen Cumhurbaşkanı'profili ortaya koymuştu. Başbakan'ın da kendisiyle uyumlu olması gerektiğinin altını çizmişti. 'Tüm yetkilerimi kullanırım' demişti. Cumhurbaşkanı Gül bu açıklamayı 18 Nisan 2014 tarihinde yapmıştı.

Bir gün sonra Köşk adına gazetecileri arayan kaynak, 'Bu günkü şartlar' ın altını çizmişti.

Görünen o ki, 'Bugünkü şartlarda' ve Cumhurbaşkanı'nın pozisyonunda bir değişiklik söz konusu. Gül'ün, TOBB'un bu tür organizasyonlarında ve veda ziyaretleri sırasında siyasete göz kırpan mesajlar vermeyi sürdürmesi bekleniyor.

Dikkatle takip etmekte yarar var.

Ben Erdoğan'ın şimdiye kadar ki çizdiği gelecek vizyonunda birinci önceliğinin Abdullah Gül olduğu sonucuna varmadım.

Ama bu süreç AK Parti açısından kritik bir süreç. Öyle kolay kolay ve sancısız olarak atlatılacağa da benzemiyor.

Erdoğan cumhurbaşkanı seçildikten sonra doğal olarak, Gül partinin başına geçecek mi, kim Başbakan olacak sorularının cevabı aranacak. Gül'ün kararı kadar Erdoğan'ın kimi seçeceği de önem taşıyacak. Ancak Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimi neticelendirilmeden, Başbakan kim olacak tartışmasının açılmasından rahatsız.