Görevden alınıp yerine kayyım atanmasının ardından tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Selçuk Mızraklı’nın “terör örgütü üyesi olmak” iddiasıyla 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davada karar çıktı. Mızraklı, hakkında 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezası verildi.
Serbest bırakılan itirafçı Hicran Berna Ayverdi'nin verdiği ifade doğrultusunda 140 gündür tutuklu bulunan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı hakkında "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla açılan davanın karar duruşması görüldü. Diyarbakır 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, hakkında 7 yıl 6 ay ile 15 yıl arasında hapis cezası istenilen Mızraklı katılmadı. Mızraklı'nın avukatları Zülal Erdoğan, Mehmet Emin Aktar, Cihan Aydın ve Muhsin Bilal duruşmada hazır bulundu.
Duruşmayı, Mızraklı'nın eşi Zeynep Mızraklı, Aşağı Saksonya Mülteci Kurulu üyesi Doktor Gisela Penteker, Almaya Sol Parti Ortenau Kenti Yerel Meclis üyesi Lukas Maria Ossewald, Almanya Sosyal Demokrat Parti Milletvekili ve BM Mülteci Komisyonu Başkanı Bernhad Von Grünberg, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Mehmet Şerif Demir, HDP milletvekilleri Musa Farisoğulları, Semra Güzel, Necdet İpekyüz, görevden alınan Nusaybin Belediyesi Eş Başkanı Semire Nergiz ile çok sayıda kişi takip etti.
Savcı ceza istemini tekrarladı
Ses ve Görüntü Bileşim Sistemi (SEGBİS) kaydının yapılmasıyla başlanan duruşmada, iddia makamı önceki duruşmada verdiği ceza mütalaasını tekrarladı.
"Yeni bir 17-25 aralık vakası çıkarsa demedi demeyin"
Savcının ceza istemli mütalaasına karşı Mızraklı’nın avukatları savunma yaptı. Avukat Cihan Aydın yaptığı savunmasında şunlara dikkati çekti: “İddia makamı bu hatadan geri dönmeli. Görevi kötüye kullanıyor. Şikayette bulunacağız. Siz de mütalaaya dayanarak karar verseniz sizi de şikayet edeceğiz. Bu tam bir duruşma değil. Tarih yazacak, taleplerimizi sunduk yerel mahkeme dikkate almadı diyeceğiz. İnanıyoruz ki kararınız hazırdır. DTK meselesinde birden bire ara kararlarınızdan vazgeçtiniz. DTK meselesi ilerde herkesin başına iş açacak bir yere gidiyor. Buna siz de dahilsiniz. Bugün DKT’yi illagalize etseniz, DTK ile çalışanları da terörize etmiş olursunuz. Yarın öbür gün 17-25 Aralık vakası çıkarsa demedi demeyin. AKP'nin çözüm sürecinde Diyarbakır’daki çalıştayına DTK adına Seydi Fırat davet ediyorlar. 19 Ocak 2012’de Meclis Başkanı Cemil Çiçek yeni Anayasa çalışması için DTK’ya davet gönderiyor. 2012’de beraber iş yapacaksınız günü gelince bir taraf terörist bir taraf vatansever olacak. Bu yeni bir 17-25 Aralık’a gebe. Gidişat iyi değil. Halen ısrarcıysanız buyurun devam edin.
"HSK’ya şikâyette bulunacağız"
Müvekkil 2017 yılında şüpheli olarak UYAB’a kaydı yapılıyor. Ne zaman dinlemiş 2009’dan beri dinlemişler. Tipik bir tele kulak meselesi. Başınıza iş açacak. Siz ancak şüpheli hakkında dinleme yaparsınız. Sen yapmadın ama yapanları delil olarak dosyaya koydun. Mahkemeniz bir karar vermek zorunda. Ya kabul ederseniz ya reddedersiniz. Açık bir hukuksuzluk var. Savcıya yaptığım uyarıya sizde yapıyorum HSK’ya şikayette bulunacağız. 2009 da dinlediğiniz hakkında bir soruşturma yokken dinliyorsunuz. Adaletin yer değiştirmemesi lazım. Terazi bozulmaması lazım.
"İfade verdiği ortaya çıktı, beraat etti"
Bir tane tanık var. 2019 tarihli Yargıtay kararında diyor ki, 'sanık hakkında gizli tanık kitap ifadelerinin başka delillerle desteklenmedikçe' eylemlerin örgütsel faaliyetleri olarak değerlendiremeyeceğini açıklamış. Hicran Berna Ayverdi teslim oluyor. 29 Mayıs 2016'da 108 kişi hakkında ifade veriyor. Ama bizim müvekkilimiz bunların içinde yok. Niye durup dururken arada 3 yıl geçtikten sonra Ayverdi getirilip ifadesi alınıyor. Bu kadın 3 yıl sonra hangi vaatlerle ifade verdi. Geçen hafta beraat etti. Tanığın hangi gerekçeyle beyan verdiğini tespit etmeniz gerekirdi. Gerek duymadınız. Bu formata başka bir ifade var mı bakın. 3 tane jandarma görevlisi, bir tane sonradan sicili konmuş savcı ve kim olmadığı belli olmayan bir katip. Niye buna itibar ediyorsunuz. Bu kadın hangi yolla ifadeye çağrıldı. Tüm sorularımıza karşı geveledi. Bir şey söylemedi. Öğretilmiş ifadeler verdiği ortaya çıktı. Ancak savcı bunun üzerine iddianame hazırladı. Biz adaleti, hukuku bu şekilde mi koruyacağız. Tanık ifadesini çöpe atın yoksa hepimiz tehlike altına gireriz.
"Kuyuya tükürmeyin belki bir gün siz de su içersiniz"
Yüz tavşandan bir at çıkmaz, yüz kuşkudan da bir delil çıkmaz. Siz bu haliyle bir karar verirseniz yüz tavşandan at yapmış olursunuz. İsterseniz adaleti kurun isterseniz asın. Kuyuya tükürmeyin belki bir gün siz de su içersiniz.”
"Verilen kararlara göre Kürtlerin olmadığını görüyoruz"
Mızraklı’nın avukatlarından Mehmet Emin Aktar ise müvekkillerinin bir daha SEGBİS’le duruşmaya katılmayacağını beyan ettiği sözlerini hatırlatarak, savunmasına başladı. Adil yargılama ilkelerine dair maddeleri hatırlatan Aktar, savunmasında şunları kaydetti: “Yargının bağımsız yargılama ilkesi verilse bile mahkemenin tarafsız olamayacağı açık. Bu dava 2017 de başladı ve tutuksuz olarak devam etti. Müvekkil sonra tekrar tutuklanarak yargılandı. DTK faaliyetleri ve Hicran Berna Ayverdi'nin beyanları üzerine tutuklandı. Savcı suç işlediği duyumu alırsa soruşturma başlatır. İki iddianame açısında herhangi bir suç ihbarı yok. Bütün iddianamelerin neden açıldığı belirtilir. Ancak müvekkiliniz hakkında soruşturmanın ne zaman ve neden başlatıldığı belirtilmiyor. 2010 yılında teknik ve fiziki takip üzerine kurulmuş ilk iddianame. Mail adresinde takip edilmeye yönelik karar da alınmış. Korsanvari tarzda bir şahsın mailene girdiğinizde özel yaşam hakkını ihlal etmiş olursunuz. Cumhuriyet Savcısı adli takiplerin sonlandırılmasını 2013'te kararlaştırmış. Ama 2014'te yapılan yeni soruşturma üzerinde 10 Temmuz 2010 tarihinde şüpheli olduğu belirtilmiş. Karar rağmen dinlenilmeye devam edilmiş. Ve 4 yıl sonra yeni bir soruşturma konusu yapılmış. Bu suçtur. Mahkemelerde Türk milleti adına karar veriliyor. Kürtler de var mı diye soruyoruz ama verilen kararlara göre Kürtlerin olmadığını görüyoruz.
"600 km uzaklığa gönderildi, savunma hakkı engellendi"
Müvekkilim 600 km uzaklığa gönderildi. Neden gönderildi? Burada cezaevi mi yok? Mahkeme sırf bu yüzden tahliye kararı verebilirdi. Güvenlik gerekçesiyle duruşmalara getirilmedi, sevk ederken kaza olamaz mıydı? Savunma hakkı engellendi. Mahkeme Diyarbakır'da biz burada müvekkiliniz 600 km uzaklıkta. Yüz yüzelik ilkesini ihlal ettiniz. SEGBİSLE dinlediniz bir karar vereceksiniz. Bu adil değil. Siz bir yargılama faaliyeti yapmadınız. Delilleri tartışmadınız.
"Kemik kadro tanık"
İkinci iddianamede 1 Kasım 2019'da hazırlandı. Savcı iddianameyi Hicran Berna Ayverdi'nin teşhisine dayandırdı. Hiçbir beyana yer verilmedi. Biz itirafçının beyanlarını kendimiz getirdik. Normal şartlarda ifadelerinin dikkate alınmaması gerekiyor. İtirafçının görgüye dair bir bilgisi yok. Kemik bir kadro tanık. Ne zaman ihtiyaç duyulursa ifade veriyor.
"Politik bir yargılama"
Bu politik bir yargılamadır. Buna karşı avukatların mücadele etme şansı yok. Osman Kavala hakkında verilen karar da gördük. Siz bana diyorsunuz ki savunma yapın ki kararımız meşru olsun diyorsunuz. Bu karar meşru, hukuki ve adaletli değil. Bugün tahliye kararı verin aydınlığa adım atalım. Bugün yanlış yapıyorsunuz. Selçuk Mızrakılı’yı birkaç yıl tutabilirsiniz ama bir toplumu yargılamış olursunuz.
Müvekkil tutuklandığı güne kadar belediyenin karşısında Lise Caddesinde eyleme katıldı. Görevden alınmış olmasına karşı direnmesi tutukluluğuna neden oldu.
"Kürtlerin kendi yöneticilerini seçme hakkına sahip olmadığını göstereceksiniz"
Selçuk Mızraklı hakkında verdiğiniz karar Kürtlerin kendi yöneticilerini seçme hakkına sahip olmadığını göstereceksiniz. Yoksa kaçma şüphesiyle bunu açıklayamazsınız. Siz bir karar vereceksiniz. Vicdanınız rahatsa verin. Toplumu güvende hissettirecek bir karar verin. Taktir sizin. Hala bir umut olsun istiyorum. Kentin iradesine vurulan kelepçenin kaldırılmasını istiyoruz.”
9 yıl hapis cezası
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, DBB Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı'ya “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla 9 yıl 4 ay 15 gün ceza vererek hükmen tutukluluğuna karar verdi.
Açıklamaya izin verilmedi
Duruşma sonrası HDP Milletvekillerinin adliye önünde yapmak istediği açıklamaya izin verilmedi. Polis milletvekillerini kalkanlarla ablukaya aldı. Yaşanan uzun süreli gerginliğin ardından vekiller, açıklama yapmadan adliye önünden ayrıldı.(MA)