3 yıldır tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, öykü kitapları “Seher” ve “Devran”ın ardından yeni romanını da bitirdiğini açıkladı. “Yazmayı bu koşullara inat, direnmenin ve hapishaneyi alt etmenin bir yolu gibi düşünüyorum hep” diyen Demirtaş, “Ve o cehennemde, öyküyü bitirmeyi başarmışsam rahat uyuyordum. O gece yenilen ben değil hapishane oluyordu. Güzel bir duygu velhasıl” ifadelerini kullandı.
Evrensel'in haberine göre Demirtaş, Yeni e’nin ekim sayısında Kübra Yeter’in edebiyata ve cezaevindeki yazma deneyimlerine dair sorularını yanıtladı.Yazdığı her öyküden sonra bir daha asla yazamayacağı hissine kapıldığını vurgulayan Demirtaş, “Üç kitap yazmış olmama rağmen (Romanı da bitirdim) gerçekten bir daha tek bir cümle yazamayacak gibi, edebi açıdan tükenmiş hissediyorum. Yine de bazen minicik bir fikir aklıma gelince kaleme sarılıveriyorum” dedi.
Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü: “O anda yazmasam bir daha yazamayacağımı biliyorum. Genelde geceleri sabaha kadar yazıyorum. Özellikle yazın, geceleri bile oda fırın gibi oluyor, sivrisinekler sıcaktan bayılıyor. Ben normalde de çok terleyen biriyim, bu koşullarda üzerimde şort, boynumda havlu şıpır şıpır terlerken Baran’ın Beşiği, Ardiye, Gün Olur Devran Döner gibi içinde kar ve soğuğun olduğu öyküleri yazdığımı hatırlıyorum.”
"Edebiyat ikiyüzlülüğü kaldırmaz"
Demirtaş Yeni e’ye verdiği röportajda edebiyatın diliyle siyasetin dili arasındaki farka da değindi: “Edebiyatın dili estetik, derinlikli, zanaatkarca olmalı. Edebiyat ikiyüzlülüğü kaldırmaz, neyseniz osunuzdur. Kelimeleriniz, vurgularınız, karakterleriniz, kurgunuz veya konunun kendisi yazarın ne mal olduğunu ortaya koyuverir. Hele hele duruşunuza, birikimlerinize, deneyimlerinize, kalıbınıza asla uymayacak şeyler yazmaya kalkmışsanız hemen sırıtır. Siyaset öyle değil ama. En dandik görüşleri, en rezil yalanları ustalıkla dile getirebilme faaliyetidir.”
Siyasetteki kirliliğe, kepazeliğe çok kafa yorduğunu belirten Demirtaş, “Yeni bir dil, üslup, biçim yaratmaya çalıştım. Ancak kolay olmuyordu tabii. Yine de kendi çıtamı kendim koydum, rakiplerimizin düşük çıtasını esas almadım. Ne kadar oldu ya da ne kadar anlaşıldı, bilemiyorum artık. Fakat dil açısından değil de ilgi alanı açısından ele alınca edebiyat ve siyaset ilişkisi bende çok yoğun ve direkttir” dedi.