Ergin, "Şöyle bakalım hadiseye. Geçen 30 Ekim tarihinde İzmir’de meydana gelen 6.9 şiddetindeki depremde toplam 117 vatandaşımız enkaz altında kalarak hayatını kaybetmişti. Türkiye’nin gündemi günlerce bu doğal felakete kilitlendi, kaybettiğimiz insanların yası tutuldu günlerce. Evet, ölüme uzanan sonuçlar üzerinden varsayımlarda bulunmanın çok rahatsız edici göründüğünü biliyorum. Ama yine de durumun ciddiyetini hissettirebilmek için bu yola başvurmaktan başka bir çare yok. Bir an 30 Ekim depreminden çok daha şiddetli bir sarsıntı olduğunu ve bunun üç katı insanın öldüğünü varsayalım. Bunu düşünmemize, varsayım kurmamıza falan ihtiyaç da yok. Önceki gün aslında buna yakın bir büyük felaketi yaşadık. Tam 341 insanımız hayata gözlerini kapattı Covid-19 yüzünden" ifadesini kullandı.
Ergin, yazısına şöyle devam etti:
"Kabul edelim ki, her gün bunun gibi bir büyük felaket meydana geliyor, ancak çoğumuz Covid-19’a kendimiz yakalanmadığımız sürece bizim çok uzağımızdaymış gibi davranıyoruz.
Gerçekte her gün bu ölüm olgusuyla birlikte yaşıyoruz. Kendi meşguliyetlerimiz içinde hayatlarımızı sürdürürken, her saat zarfında 10-15 vatandaşımız hastanelerin yoğun bakım ünitelerinde Covid-19 nedeniyle son nefesini verip ölüm raporu düzenlendikten sonra morga sevk ediliyor.
Kuvvetli bir ihtimal, bu yazıyı okumayı bitirdiğinizde ya da az bir süre sonra bir vatandaşımız daha Türkiye’nin herhangi bir köşesindeki bir hastanenin yoğun bakım servisinde bu nedenle hayatını kaybetmiş olacak.
Ve akşam turkuvaz tabloda yine rakamlar açıklanacak. Ölülerimiz o tablonun içinden son kez veda edecekler hepimize, salgından kayıpların kanıksandığı, olağanlaştığı ülkelerine...
Belki de 'Yasımızı tutmayı unutmayın' diye sesleniyorlardır, duyuyor musunuz?"