Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, Milliyet gazetesinden muhabir Cihat Aslan ve foto muhabir Can Erok'un hazırladığı “Marmara’nın Katilleri” yazı dizisinin kendisini etkilediğini belirterek, "Bu yazı dizisi, hepimize Kocaeli’nden Bursa’ya, Balıkesir’den Çanakkale’ye, oradan İstanbul’a kadar bir bütün olarak Marmara havzasında bugün büyük bir çevre katliamının yaşanmakta olduğunu anlatıyor, bütün kanıtlarıyla birlikte." değerlendirmesini yaptı. Ergin, "İki meslektaşımızın bir hafta içinde gözleriyle tanıklık ettikleri bu gerçekleri bu yerleşimlerde bütün kademelerdeki kamu görevlileri, yerel yönetim sorumluları görmüyorlar mı? Çevre Bakanlığı böyle bir felakete neden müdahale etmiyor?" diye sordu.
Ergin yazısında, "Bu yazı dizisini okuduğumda Marmara’daki son müsilaj felaketi sırasında yetkili makamlardan sıkça duyduğumuz, atıksularla ilgili denetimlerin artırıldığı, gerekli önlemleri almayan tesislere ceza kesildiği, bazılarının kapatıldığı şeklindeki açıklamaları, bu yöndeki haberleri hatırladım. Bazı önlemlerin alındığı aşikâr. Ancak arkadaşlarımızın geçen hafta sahadan çektikleri bu korkutucu fotoğrafa bakınca, alınan önlemlerin cılız kaldığına, ciddi bir caydırıcılık yaratmadığına ve “eski düzen”in aynen devem ettiğine hükmetmek gerekiyor. Bu yazı dizisi, hepimize Kocaeli’nden Bursa’ya, Balıkesir’den Çanakkale’ye, oradan İstanbul’a kadar bir bütün olarak Marmara havzasında bugün büyük bir çevre katliamının yaşanmakta olduğunu anlatıyor, bütün kanıtlarıyla birlikte." ifadesini kullandı.
Ergin şunları kaydetti:
"Felaketin bir boyutunda sanayi tesislerinin ve diğer işletmelerin -önemli bir bölümünün- atıksularını ileri biyolojik arıtmadan geçirmeden çaylara, derelere bıraktıkları gerçeği yer alıyor. Bazı durumlarda ise arıtma tesisi bulunmakla birlikte, bunların her zaman düzenli bir şekilde çalıştırılmadığı ortaya çıkıyor.
İki meslektaşımızın bir hafta içinde gözleriyle tanıklık ettikleri bu gerçekleri bu yerleşimlerde bütün kademelerdeki kamu görevlileri, yerel yönetim sorumluları görmüyorlar mı? Çevre Bakanlığı böyle bir felakete neden müdahale etmiyor? Kirliliğe yol açan bu tesislerin sahipleri, yöneticileri, akşamları gözlerini kapadıklarında vicdanen rahat uyuyabiliyorlar mı?
Yoksa herkes suyun rengindeki değişimin fark edilmesini önleyen bir renk körlüğüyle mi malul? Yoksa hepsi masum da uzaylılar mı boya atıyorlar bu çaylara, derelere? Ya da o malum dış mihraklar mı dersiniz?"