Gündem

Sedat Ergin: Baro başkanlarının Ankara’ya girişte karşılaştıkları polis engellemesini AYM’nin hak eksenli içtihadı ışığında değerlendirmek çok zor olmasa gerek

26 Haziran 2020 08:33

Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, Anayasa Mahkemesi'nin "Ali Rıza Özer ve Diğerleri Başvurusu" kararına atıfta bulunarak,  baro başkanlarının Ankara'ya girişte karşılaştıkları polis engellemesi ve kötü muamelenin bu içtihat ışığında değerlendirilebileceğini savundu. 

Ergin, "AYM’nin 'Ali Rıza Özer ve Diğerleri Başvurusu' kararı, Türkiye’de gösteri özgürlüğünün sınırlarının genişliğini gösteren, bu alandaki hukuksal ölçütleri sıralayan temel bir referans metindir.Kararın önemi, AYM’nin gösteri özgürlüğü başlığında verdiği ihlalleri AİHM’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) toplanma hakkına ilişkin 11’inci maddesini yorumladığı muhtelif içtihatlarına yapılan geniş atıflar üzerinden gerekçelendirilmesidir. Bu yönüyle AİHM’nin bütün bu içtihatlarını içselleştirerek bütünleyen bir metin olarak karşımıza çıkıyor." düşüncesini dile getirdi. 

Ergin, "Kararın dikkat çekici noktalarını şöyle özetleyebiliriz: AYM, öncelikle toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ortak fikirleri savunmak ve başkalarına duyurmak imkânını koruduğu için 'ifade özgürlüğünün özel bir biçimi' olarak alıyor. Temel bir hak olması açısından 'dar bir şekilde yorumlanmaması gerektiğini' belirtiyor. AYM, bu çerçevede çoğulculuk, hoşgörü ve başkalarının inançlarına saygıyı demokratik toplumun vazgeçilmez özellikleri olarak vurgulayarak şöyle diyor: 'Çoğulcu demokrasilerde, her durumda çoğunluğun fikrinin üstünlüğünün ileri sürülemeyeceği gibi, azınlık veya muhalif fikirlerin korunması ve bunların ifade edilmesinin güvence altına alınması demokratik ilkelere saygının bir göstergesidir" ifadesini kullandı. 

Ergin yazısında şunları kaydetti: 

AYM’ye göre, toplanma hakkının amacı, şiddete karışmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Kararda, “Bunun dışında toplantının veya gösteri yürüyüşünün hangi amaçla yapıldığının bir önemi yoktur” deniliyor. AYM, bu noktada devletin gösteri hakkı konusunda “Pozitif yükümlülük” altına olduğunu, bu çerçevede “gösteri yürüyüşünün barış ve güven içinde yapılmasını sağlamak amacıyla uygun önlemleri alma görevi bulunduğunu” hatırlatıyor.

AYM’nin bakışında bütün yollar devlete dönük sabır ve hoşgörü beklentisine çıkıyor: “Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kalabalıkların toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir”.

AYM, işte bütün bu kriterleri sıraladıktan sonra 2012 yılı mart ayında Ankara’da düzenlenmek istenen gösterinin İçişleri Bakanlığı tarafından yasaklanmasını, 27 Mart 2012 akşamı İzmir’deki göstericilerin Ankara’ya gitmelerinin engellenmesini, aynı akşam yapılan oturma eylemi ve gösteri yürüyüşünü polisin dağıtmasını, keza ertesi günü yapılan müdahaleleri de Anayasa’da güvence altına alınan toplanma hakkının ihlali olarak görüyor.

Bu hafta baro başkanlarının Ankara’ya girişte karşılaştıkları polis engellemesi ve maruz kaldıkları muameleyi, aktardığımız AYM’nin hak eksenli bu içtihadı ışığında değerlendirmek çok zor olmasa gerek...

Yazının devamı için tıklayın