11 Aralık 2023 11:56
Yıldız Tar
Kobani davasında yargılanan HDP ve DBP’nin eski eş başkanlarından Sebahat Tuncel, esas hakkındaki savunmasını yaptı, “Yasin Börü’yü kullanıyorsunuz. Soruşturulsun, dedik. Reddedildi. Siz, özel yetkili mahkemenin özel yetkili heyetisiniz!” dedi.
Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) siyasetçilere, 6-8 Ekim 2014’te IŞİD’in Kobani’ye saldırılarını protesto eylemleri gerekçe gösterilerek açılan davanın duruşması, Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki Ankara 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Duruşma öncesi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Kadın Meclisi, Sincan Cezaevi önünde açıklama yaptı.
HEDEP Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, HDP ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski eş genel başkanlarından Sebahat Tuncel’in savunması öncesi yaptığı açıklamada, “Bugün Türkiye’nin birçok yerinden, Amed’ten, İstanbul’dan Ankara’dan kadın mücadelesi yürüten, feminist mücadele yürüten birçok kadın Sebahat Tuncel’in davasında dayanışma için gelmiş bulunmaktayız” dedi.
Türkoğlu, “Sebahat yoldaşımızın erkek egemen iktidarı nasıl yargılayacağının tanıkları olacağız” diyerek; Kobani davasını “kumpas davası” olarak niteledi, “Kobani davası, Kobani’de IŞİD’e karşı mücadele yürüten kadınlara karşı bir davadır” ifadelerini kullandı. Açıklamaya DBP Eş Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Çiğdem Kılıçgün Uçar da katıldı.
Kadın örgütü temsilcileri ve feministler açıklamanın ardından davayı takip etmek üzere duruşma salonuna geçti.
HDP eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı davada, siyasetçiler hakkında “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
Duruşmaya HDP’nin eski eş başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden SEGBİS yöntemiyle bağlandı. Demirtaş’ın görüntüsü salona yansıdığında izleyiciler, “Amed seninle gurur duyuyor” sloganları attı. Aralarında Sebahat Tuncel’in de olduğu kadın siyasetçileri ise izleyiciler, “Jin, jiyan, azadî” sloganları ve alkışlarla karşıladı. Tuncel, salona girdiğinde zafer işareti yaparak kadın örgütü temsilcileri ve feministleri selamladı, izleyicilere dönerek “Hoş geldiniz arkadaşlar” dedi.
Davanın bugün görülen duruşmasında HDP ve DBP’nin eski eş genel başkanlarından Sebahat Tuncel, esas hakkında savunmasını yaptı. Tuncel savunmasına davayı izlemek için gelen kadın örgütlerinin isimlerini sayıp, selamlayarak başladı. Tuncel’in savunmasından satırbaşları şöyle:
"Kürt halkı, Ortadoğu’daki tüm kültürlerin barış içinde bir araya yaşayabileceğini savunuyor. Biz bunu savunduğumuz için erkek egemen iktidar bize saldırıyor. Nefretin etrafında birleşenler, Kürtleri terörist ilan ederek demokratik bir cumhuriyeti ilan etmeyi engelliyor. Biz de buna karşı inatla sevginin etrafında birleşiyoruz. Onun için buradayız. Nefretin etrafında birleşenler bizi yargılıyorlar. Başından beri bu davanın siyasi bir dava olduğunu söyledik.
Savcı, 10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle yaptığımız bir açıklamayı mütalaasına koymuş. Yine 10 Aralık İnsan Hakları Haftası’ndayız. Ben o yazıyı okudum, 2015’te yapmışız açıklamayı. 2015’te söylediklerimizin ardından 2023’te hiçbir şey değişmemiş. O zaman da uyarmışız. Tek adam diktatörlüğü kurulacağını söylemişiz. Tam olarak öyle oldu. Yaşayanlar kadar ölüler de bu şiddetin hedefinde. Kadınların ölü bedenleri çırılçıplak soyularak meydanlara atılıyor, demişiz. Hasta mahpusların serbest bırakılmasını istemişiz. Hâlâ aynı sorun devam ediyor.
Vartinis davası düşürüldü, Sivas davası düşürüldü. Devletin savaş uçaklarıyla katledilen insanlar 28 Aralık’ta Roboski’de katledildi. Kürtlere cezasızlık uygulanıyor. İktidar, Filistin’in yanındaymış gibi davranıyor. Önce kendi evine bakacaksın. İsrail’in Gazze işgaline karşısınız ama Afrin’i kim işgal etti?
Bu ülkeyi mafya düzenine dönüştürdüler. Türkiye’yi uyuşturucu rotasına dönüştürdünüz. Barış istedi diye, bir tweet attı diye insanları alıyorsunuz. Mafya cirit atıyor ortalıkta. Çeteler elini kolunu sallayarak geziyor. Gazetecileri tutukluyorsunuz. İktidar ortağı mafya lideriyle görüntü veriyor. Düzen yok, kural yok, hiçbir şey yok. Bütün katliam davaları artık zaman aşımına uğruyor. Bütün bunlar değişmeden Türkiye’ye demokrasi ve insan haklarının gelmesi mümkün değil.
Yasin Börü’yü kullanıyorsunuz, HÜDA-PAR da bu davada müşteki. Bizim arkadaşlarımız Meclis’te kaç kere önerge verdi, soruşturulsun dendi. Engellendi. Biz ısrarla soruyoruz: Kim, demokratik gösterileri provoke ederek insanların yaşam hakkını elinden aldı. Devlet o zaman neredeydi? Niye görevini yapmadı? İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı bizim karşımızda müşteki. Devlet orada, Kürtler burada.
Biz kadınlar olarak yıllarca savaşa karşı eylemler yaptık. Özel alan politiktir, kadına yönelik şiddete hayır dedik. Bir de savaşa hayır dedik. Savaşın kadınlar için çok daha korkunç boyutları var. Kadın bedeni bir savaş alanına dönüşüyor. Dün, İsrail askerlerinin Hamaslıları soyduğu görüntüleri gördük, Türkiye’de benzer şeyler yaşandı. Bu, erkeklik gösterisidir. 18 bin insan yaşamını yitirdi Filistin’de. Yahudi halkı da dahil halklar, savaşa hayır diyor. Tıpkı Kobani’de olduğu gibi sokağa çıkan, ‘savaşa hayır’ diyen herkesi selamlıyorum. Bu direniş, bu dayanışma IŞİD vahşetini yenilgiye uğrattı. Ve inanıyorum ki halkların dayanışması, Filistin’deki savaşı da durdurmayı sağlayacak.
Bu cumhuriyeti birlikte kurduk, 1921 anayasasını birlikte yaptık. Sonra 1924 anayasasında bizi yok saydınız. O günden beri savaş sürüyor. Kürtlere karşı insanlık suçu işlenmiştir. Asimilasyon, insanlık suçudur. Yurttaşlık haklarımız yok.
Hakkımızdaki dosyalarda ne var biliyor musunuz? KCK dosyaları da bu davayla birleşti. Ben hepsine baktım, ne yapmışız diye. Konuşmuşuz. Kürt sorunu hakkında konuşmuşuz. Kadınların yaşadıkları hakkında konuşmuşuz.
Bu davanın neden kumpas davası olduğunu arkadaşlarımız anlattı. Bu dava bir kere başlamamış bir dava. CMK ne diyor? Kimlik tespiti yapılır, iddianame okunur, dava başlar. Bu davada kimlik tespiti yapılmadı. Çete üyesi çıkan Bahtiyar Çolak yönetiyordu ilk duruşmada. Kimlik tespiti yapılmadı. Bu dava daha başlamamıştır. Siz, bu hukuksuzluğu devam ettiriyorsunuz. Buraya birisini getirdiniz, kavga gürültü içerisinde iddianameyi okudu. Ama duymadık bile. Reddi hakim talebinde bulunduk. Çete üyesi çıkan biri gitti. Diğerleri buradasınız. Aynı kararlara imza attınız. Reddettiğim bir heyet karşısında konuşmamayı da düşündüm. Ama halkımıza karşı sorumluluğumdan dolayı karşınızda konuşuyoruz. Dava devam ederken Bahtiyar Çolak’ın “Atadedeler Çetesi” üyesi olduğu ortaya çıktı. Normal koşullarda bu kadar şüpheli bir durumda bu iddianameyi geri göndermeniz, sizin el çekmeniz lazımdı. O cübbenin onuru için el çekmeniz lazımdı. Cübbe giymeyince benim gibi bir yurttaşsınız. Size o onuru cübbe veriyor. O cübbe onuru için çekilmeniz lazımdı ama çekilmezsiniz. Çünkü siz özel yetkili mahkemenin, özel yetkili heyetisiniz.
Sayın başkan, dava başladığından beri maskenizi çıkartmadınız. Pandemi bitti, yüz yüzelik ilkesi gereği yüzünüzü gösterin. Siz maskeyi indirmiyorsunuz ama erkeklik gösterisi yapıp, bağırıp çağırıyorsunuz. Bizim yıllarımız bu erkek egemen sistemle mücadeleyle geçti. Sadece devlete, sisteme karşı değil kendi yoldaşlarımıza karşı bile mücadele etmişiz biz, size karşı mı etmeyeceğiz?
Siz, yalan ifadeler üzerinden, ‘bu bir kadrodur’ diyen yalancı tanık üzerinden bizi cezalandırmaya çalışıyorsunuz. Sağcıların, AKP’nin, MHP’nin kadrosu olunca sorun olmuyor da; HDP’nin kadrosu olunca mı sorun oluyor?
“Bu halkın çocuklarını kurda kuşa yem ettiniz. Taybet anne, Cemile, Hatun anne… Biz bunları konuştuğumuz için yargılanıyoruz. Kürt halkının çocuklarının cenazelerini kutularda veriyorsunuz. Kimin yası tutulabilir, kimin tutulamaz? Bütün mesele bu. Bu ritüeller topluma dair değerlerdir. O ritüele katılmak, onun toplumla bağını kurar. Siz, bu davada bizi yıllardır burada tutarak yas tutma hakkımızı da elimizden aldınız. Ne acımızı, ne sevincimizi yaşatmadınız. Bu, özel olarak devletin uyguladığı bir şiddet yöntemidir. Toplumla bağımızı koparmak için 8 yıldır tutukluyuz. Yakınınızı gömememe, çocuklarınızın, sevdiklerinizin güzel anlarında eşlik edememek çok acı. Sayın heyet, umarım sizin başınıza gelmez.
Savcı bey HDP’yle yetinmemiş, HEP’ten bugüne bütün partileri PKK’nin kurduğunu iddia etmiş. Bu, bir zihniyet. Kürtlerin siyaset yapma hakkını elinden alma zihniyeti. Türkiye’de normal yasalar olsa, bu kumpas davasında yargılanmazdık. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP), birden ortaya çıkan kurumlar değildi.
Kürt siyasi hareketinin, Türkiye sosyalist hareketiyle, demokrasiden özgürlükten yana olanlarla her zaman diyaloğu olmuştur. Biz Türkiye’deki bütün sol, sosyalist, muhalif siyasi partilere, kadın derneklerine, yöre derneklerine, ekoloji derneklerine, LGBTİ örgütlerine tek tek gittik. Bütün halklarla, inançlarla görüştük. Daha demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir yaşama ihtiyacımız olduğunu anlattık ve dinledik. Siyasi partiler, toplumun ihtiyaçlarına cevap olmuyordu. HDK, bir müzakere zemini olarak kuruldu. Parti temsilcileri dışında bireylerin katılımını, gençlerin ve kadınların katılımını önceledik. Bütün bunları bir yerden dayatmayla değil, kolektif olarak yaptık. Öyle iddia edildiği gibi talimatla filan kurulmadık. Farklılıklarımızla bir arada yürüme meselesini esas aldık.
HDK olarak HDP’yi aslında bir seçim partisi olarak düşünmüştük ama 2015’te öyle bir şey oldu ki, HDP organik bir siyasi partiye dönüştü. Yerel seçimlerde HDP eş başkanıydım, 51 ilde miting yaptım. O zaman toplumda yeni bir siyasete ihtiyaç olduğunu gördüm. Gittiğimiz her yerde kendi kitlemiz dışında binlerce insan geliyordu. Siz böylesi bir yapının talimatla iş yapabileceğini düşünüyor musunuz? Biz bir kelime için bile saatlerce tartışıp, birlikte karar alıp yazıyoruz.
HDP niye umut oldu? Çünkü herkese alan açtı, kendi sözünü söyleyebileceği bir zemin oluşturdu. AKP’nin çözüm masasını devirdiği 2015’te kamu görevlilerinde bile HDP umut yaratıyordu. Toplumsal barışı inşa edecek bir müzakere partisine ihtiyaç vardı, hâlâ var. Bu kumpas davasının nedeni çözüm sürecinin konuşulmasını engellemek. Bu kumpas davasının nedeni HDP’nin kapatılması. Ama biz Kürtler, parti kurmaya çok alışığız. Her kapatıldığında yeni bir parti kuruyor, birlikte yaşamakta ısrar ediyoruz. Yeni parti kurduk, HEDEP. Kısaltması kabul edilmeyince adı DEM olmuş. DEM, Kürtçe’de zaman demektir. Barışın ve çözümün hâlâ zamanıdır.
2011’den beri bizim bütün milletvekillerimiz devletin Cihatçı gruplarla ilişkilerini yasama faaliyeti yoluyla sorguladı. Sanki bir toplantıda, talimatla harekete geçmişiz gibi bir algı yaratılıyor. Kobani bizim zaten gündemimizdeydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye’deki Cihatçı gruplarla ilişkisi gündemimizdeydi. Savcının, iktidarın ve ana muhalefetin ‘talimatla tweet attılar’ ifadeleri kocaman bir yalandan ibaret. Savcının mütalaası, irademize yönelik bir saldırı. Talimatla iş yaptılar diyorlar, bu HDP’ye emek veren on binlerce insanın, HDP’nin arkasında duran milyonlarca insanın iradesine saldırıdır. Devletin Kürt’e kini bitmiyor. Bu yargılama, halkların bir arada yaşama umudunu ortadan kaldırma davasıdır.
Her gün kadınlar katledilirken, kadınların temel güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi bir gecede kaldırılmışken; kadınların verdiği mücadele çok kıymetli ve anlamlı. Biz kadınlar içine doğduğumuz erkek egemenlikli, kapitalist sistemin değişmesinin tüm toplumun, erkeklerin de hayatında devrimsel değişimlere yol açacağına inanıyoruz. Kadın, erkek eşitliğinin ortadan kaldırılarak kadınların erkekler tarafından tahakküm altına alınmasına, emeğinin ve bedeninin sömürülmesine neden olan ve beş bin yıllık merkezi uygarlık sistemi tarafından yürütülen bu sistemin değişmesi için mücadele ediyoruz. Kadınların yürüttüğü eşitlik ve özgürlük mücadelesi erkekler, erkek egemen sistemler, ulus devletler tarafından hedef alınmıştır. Bugün mahkemenizde HDP’nin eş başkanlık ve eşit temsil uygulamalarının yargılamaya konu edilmesinin iktidar ve ortakları açısından stratejik bir konu olduğunu görüyoruz. Kürt özgür kadın hareketinin yargılanmasının esas nedeni bağrında taşıdığı toplumsal değişim gücü ve enerjisidir.
Hem emek sömürüsü hem de kadın bedeni üzerindeki baskı ve sömürü devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi kadınların kazanımlarının çok da güvencede olmadığını gösteriyor. Tayyip Erdoğan, bir gecede iptal etti. Şimdi gözlerini 6284’e diktiler. Kadınların mücadele ederek kazandığı nafaka hakkı tehlikede. Erkek egemen zihniyet ve yapı fırsat bulduğunda bütün kazanımlarımızı geri alabilir. Kadının konumunu en eski sömürge olarak tanımlayabiliriz. Kadınları, sınırları çok kolay belirlenmeyen bir sömürge olarak tarif edebiliriz.
Kadının doğası karanlıkta bırakıldıkça, tüm toplum doğası da karanlıkta kalacaktır. Kadının eve kapatılma, sömürgeleştirilme tarihinin açığa çıkarılması; tüm toplumun gerçeğinin açığa çıkarılmasını sağlayacaktır. Kadının statüsünün açığa çıkarılması, sorunun bir yönünü ifade eder. Daha önemli olanı, kadın kurtuluşudur. Kadınlık, biyolojik değil sosyolojik bir olgu olarak kavranmazsa; kadın sorunu da çözülemez. Kadının gizlenen, çarpıtılan tarihine karşı kadınlar kendi hakikatini aramaya, direnmeye devam etmiştir. Bugün yargılanmamızın temel nedenlerinden biri budur.
Tarihsel gelişmelere baktığımızda kadınların eşitlik ve özgürlük yolculuğunun çok kolay geçmediğini görüyoruz. Dünyanın her yerinde kadınlar, erkek egemenliğine karşı mücadele etmiş; yasayla, polisle karşılaşmıştır. Şimdi bizde olduğu gibi. Siz de Kürtlerin kurduğu bütün kadın örgütlerini yargılama konusu yapıyorsunuz.
Ne iddia makamı, ne Mahkeme heyeti, ne iddianame, ne de mütalaada Kürt siyasetçilere dönük herhangi bir somut kanıt yoktur. Mahkemenin bir hedefi var elbette, günümüz cadıları olan Kürt kadınlarını cezalandırmak. Türkiye yargısı, ne yazık ki iktidarın siyasi müdahalelerine açık hale getirilmiştir. Gezi davasından, basın davalarına, Tahir Elçi davasından, HDP kapatılma davasına bütün davalar iktidarın etkisiyle yürümektedir. Türkiye’de muhaliflere yönelik siyasi yargılamalarda yargıçlar, iktidarın önlerine koydukları siyasi kararları vermek için yarışıyor. Bunu yapmayanlar da sürgün ediliyor. Bu da kolay iş değil çünkü cesur yargıçlar lazım. Sizden önceki dönemde FETÖ yargıçları da Kürtleri yargılıyordu. Şimdi siz, onların delilleriyle devam ediyorsunuz bizi yargılamaya. O dönem FETÖ’cüler yaptı diyorlardı. Şimdi FETÖ’cüler yok. Niye KCK dosyaları hâlâ bu davada? Niye DTK dosyaları hâlâ burada?"
Sebahat Tuncel’in savunması yarın da devam edecek.
© Tüm hakları saklıdır.