Sözcü gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, AKP’nin 7 Haziran seçimlerinde de kullandığı “OHAL uygulamasını biz kaldırdık” söylemine atıfta bulunarak, “2002 yılında OHAL’i 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer kaldırdı” dedi.
Öztürk ayrıca, 12 Eylül 1980'deki darbe döneminde 17 bin memurun görevden alındığına dikkat çekerek, "15 Temmuz darbe kalkışması sonucu kamudan atılanların sayısı şimdiden 60 bin kişiye ulaştı. Daha bu sayı artacaktır" ifadelerini kullandı.
Saygı Öztürk’ün bugün (22 Temmuz 2016) yayımlanan “Vur emri’ ve uzun gözaltı dönemi” başlıklı yazısı şöyle:
Olağanüstü Hal'i en iyi Güneydoğulu vatandaşlarımız bilir ve bu yönetim biçimine “OHAL” der. Getirilecek “OHAL”le, içinde bulundukları “Bu hal” arasında hemen hiç fark yok. Örneğin 14 Mart'tan bu yana Şırnak'ta, Yüksekova'da, Nusaybin'de sokağa çıkma yasağı devam ediyor. Eldeki yetkilerle yetinilmeyip şimdi OHAL'i tüm ülkeye yaydılar.
Bunu terörle mücadele için değil, Fethullahçıları temizlemek adına getirdiler. Zamanında itibar edilmiş olsaydı devletin elinde il il, ilçe ilçe, 120 sayfalık isim listesi yer alıyordu. Bunun gereği yapılırdı. Ne mi oldu? “Böyle bir yapılanma yoktur” raporlarıyla Fethullah Gülen beraat ettirildi, soruşturmalar düşürüldü.
OHAL'i kaldıran Sezer oldu
Hükümet yetkilileri şimdi “Olağanüstü hal uygulamasıyla bir şey olmayacak” diyor. Öyle değil. İsteseler sizi bulunduğunuz ilden başka bir il'e sürerler. Size de her gün Emniyet'e gidip imza atma zorunluluğu bile getirebilirler. Gerektiğinde araçlarınıza el koyabilirler. Dahası, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin, anayasaya aykırılığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne dava bile açılamaz.
AKP'liler, miting meydanlarında “Olağanüstü Hal uygulamasını biz kaldırdık” diye övünüyordu. Hayır, hayır OHAL'i kaldıran AKP değil. İşin doğrusu şu: Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in başkanlığında 2002 yılının Ağustos ayında toplanan Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) Diyarbakır ve Tunceli'de uygulanan OHAL'in kaldırılması gündeme geldi. Askerler devam etmesini, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ise kaldırılmasını istiyordu. Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, OHAL sonrasına göre hazırlık yapılması için “son kez” bu yetkinin kullanılmasını önerdi. MGK kararında da “son kez” denildi.
57. Hükümet döneminde TBMM'ye gönderilen tezkerede de iki il'de OHAL'in son kez uzatılması öngörüldü ve TBMM'den de bu şekilde geçti. 3 Kasım'da seçimler yapıldı. AKP Hükümeti 18 Kasım 2002'de kuruldu. OHAL'in süresi de 28 Kasım'da doldu. Sonuçta, OHAL'i iddia ettikleri gibi AKP hükümeti değil, 57. Hükümet kaldırdı. Ama “kaldırdık” diye övünenlerin şimdi “OHAL'i getirdik, hem de tüm Türkiye'ye yaydık” diye övünürlerse sakın şaşırmayın.
Darbe döneminde 17 bin
12 Eylül 1980 darbesinden sonra devletten 17 bin memurun görevine son verilmişti. 15 Temmuz darbe kalkışması sonucu kamudan atılanların sayısı şimdiden 60 bin kişiye ulaştı. Daha bu sayı artacaktır. Ama bunlar yapılırken ülkesine, milletine bağlı memurların arada kaynamaması en büyük dileğimizdir.
OHAL'in tüm yurtta ilan edilmesinin nedeni, “memur operasyonu”nu gerçekleştirmek. Mahkeme kararlarıyla onların dönüşü de kapatılıyor. “Okyanus Ötesindeki Vaiz” kitabımın sayfalarını çevirdikçe, elde ettiğim belgeleri okudukça, daha kısa süre öncesine kadar “devlette böyle bir yapılanma olmadığı” belirtiliyor. Peki, devletin ilgili birimlerini, savcılıkları, mahkemeleri kandıranlardan hesap sorulmayacak mı?
Devlet memurluğuyla bağdaşmayan tutum ve davranışlar içinde olan, örgüt mensupları tabii ki ayıklanmalı. Ama bunları son 14 yıldır devlet kadrolarına yerleştirenler, kumpaslar kurmalarına seyirci kalanlar, devlet içinde devlet olmalarına yıllarca ses çıkarmayanlar kimlerdi acaba? Hadi, onları anladık da “gözbebeğimiz”, “Peygamber ocağı” dediğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bunların sızmalarına, gizlenmelerine yardımcı olanlar, general yapanlar kimler? Bunları ortaya çıkarmayacak mısınız?
OHAL’le neler değişecek?
Olağanüstü Hal'e kamu düzeni ciddi şekilde bozulduğu için geçildi. Yani Türkiye “huzur adası” değilmiş. Peki bundan sonra neler olacağına bakalım: İller arasında koordinasyon sağlanması için İçişleri Bakanlığı'nda ilgili bakanlıkların temsilcilerinden oluşan Olağanüstü Hal Koordinasyon Kurulu kurulacak.
Çıkarılacak Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) hakkında anayasaya aykırılık iddiasıyla iptali için dava açılamayacak.
Valiler sokağa çıkmayı sınırlayabilecek, yasaklayabilecek, gazete, dergi vb. yayımlanmasını ve dağıtımı durdurulabilecek. Ruhsatlı da olsa silah taşınmasına izin verilmeyecek. Kişiler bölge dışına çıkarılabilecek. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasaklanabilecek.
Kolluk kuvvetlerinin silah kullanma yetkileri (teslim ol emrine uyulmaması vb. hallerini de kapsayacak şekilde) artırılacak. Silah kullananlar haklarındaki soruşturma işlemi tutuksuz yapılacak. Gözaltı süreleri artırılacak.
Belediyelerin karar ve işlemlerinin yürürlüğe girmesi il valisinin onaylaması koşuluna bağlanacak. Devlet memurlarına disiplin cezası verme konusunda valilerinin yetkileri artırılacak.
Hadi bakalım şimdi bunlarla övünün…