Gündem

Savcı, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen ceza istedi: Hakan Aygün için karar bekleniyor

15 Mart 2021 16:15

T24 Ankara

Gazeteci Hakan Aygün hakkında, "Ey IBAN edenler" ifadesini içeren sosyal medya mesajı gerekçe gösterilerek açılan davanın karar duruşması yarın yapılacak. Savcılık, Aygün hakkında, Anayasa Mahkemesi'nin, bir ay tutuklu kalması nedeniyle hak ihlaline uğradığına karar vermesine rağmen, ceza talebinde bulundu. Mahkemenin, savcılığın talebine mi yoksa Anayasa Mahkemesi kararına göre mi hareket edeceği, kararla birlikte belli olacak.

Aygün, 31 Mart 2020'de sosyal medyadan paylaştığı mesajları gerekçe gösterilerek tutuklandı. "Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik" ve "halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama" ile suçlanan Aygün, 6 Mayıs 2020'de görülen ilk duruşmada tahliye edildi.

Bodrum 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde süren yargılamada, karar aşamasına gelindi. Aygün, bu süreçte, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, 1 ayı aşkın süre tutuklu kalan Aygün için "hak ihlali" kararı verdi.

12 Ocak 2021 tarihli kararda, Aygün'ün tutuklanmasının 'hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının' ihlal edildiğine karar verdi. Aygün'e 40 bin lira manevi tazminat ödenmesi gerektiğinin vurgulandığı kararda, paylaşımların kamu düzeni açısından ne şekilde somut bir tehlikeye sebebiyet verdiğinin anlaşılamadığı belirtildi. Kararda, "Savcılık, bu paylaşımların sosyal medya ortamında birçok kişi tarafından beğenilmesine değinmişse de bunun herhangi bir şekilde kamu barışını somut olarak tehlikeye sokan bir durum olarak kabulü mümkün değildir" denildi.

Ancak savcılık, bu karara rağmen, esas hakkındaki görüşünde, Aygün'ün "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçundan cezalandırılmasını talep etti.

Aygün'le ilgili kararın, yarın Bodrum 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülecek duruşmada çıkması bekleniyor.

Karar duruşması öncesinde Expression Interrupted'dan Cansu Pişkin'e konuşan Aygün, dijital materyallerin incelenmesine ilişkin hazırlanan raporda, suçlama konusu paylaşımı yaptığına dair bir kanıt bulunmadığını belirtti. Gözaltı ve dava sürecinde yaşadıklarını anlatan Aygün, "Delil bulunmadığı halde savcılık, o tweeti atacağım kanaatinde olduğunu belirterek, kanaatten ceza istedi" dedi:

"Diyanetin suç duyurusuyla tutuklanan ilk gazeteci oldum"

"IBAN ayeti başlıklı bir paylaşım nedeniyle hakkımda suç duyurusunda bulunuldu. Yandaş medyada ve sosyal medya mecralarında çıkan haberlerle, gözaltı/tutuklanma kampanyası başlatıldı. Saldırılara cevaben, söz konusu tweeti benim atmadığımı söyledim. Bu yalanlamayı yaparken de bana küfür ve ölüm tehditleriyle saldıran trollere yanıt olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın pandemi nedeniyle sadece merkezi idarenin verdiği IBAN adresine yardım yapıldığı, İBB'ye yapılmaması yönündeki açıklamalarını laik devlette Diyanet bu işlere karışamaz diye eleştirdim. Keza, bana hakaret ve küfürle saldıranların da ahlaksızlıklarını ve bu söylemle asla Müslüman sayılamayacaklarını ilan ettim.

"Sonuçta beklediğim gibi teknemden gözaltına alındım. Ev ve tekne baskınlarıyla, 2 bilgisayarım, 1 ipad'im, çok sayıda hard diskime 10 ay el konuldu. Türkiye tarihinde Diyanet'in suç duyurusuyla tutuklanan ilk gazeteci, belki de ilk vatandaş oldum."

"Savcı kanaatten ceza istedi"

"İlginçtir, polisin ilk dijital tutanağında da cezaevindeyken tutukluluğuma itirazla gelen ilk iddianamede de yer almayan IBAN tweeti yüzünden 37 gün tutuklu kaldım. Yani IBAN tweetinden ötürü değil, onu bulamayınca bana yapılan saldırılara verdiğim yanıtlardan ötürü tutuklandım. Ne zamanki tahliye edildim, savcılık ek iddianameyle IBAN tweeti yüzünden tekrar tutuklanmamı istedi.

"Karar duruşmasına giderken de 10 ay sonra gelen el konulan dijital materyallerin kriminal raporunda, IBAN tweetine dair bir delil bulunamadığı belirtilmesine karşılık, savcılık bu kez benim o tweeti atacağım kanaatinde olduğunu belirterek, kanaatten ceza istedi.

"Çünkü, dava sürecinde Anayasa Mahkemesi, IBAN tweetini attığımı reddetmemden de yola çıkarak, kabullendiğim ve tutuklanmama neden olan cevabi-savunma amaçlı tweetlerimde suç unsuru bulunmadığına ve dolayısıyla tutuklanmamın hak ihlali olduğunu net bir şekilde karar verdi.

"Ve savcılığın elinde kala kala atmadığını söylediğim ve attığım saptanamayan IBAN tweetinden ötürü mahkûmiyet talebi kaldı. Oysa, ben o tweeti de attım desem, Anayasa Mahkemesi muhtemelen IBAN tweetini de ifade özgürlüğü olarak kabul edecekti.

"Polis geldiğinde gözaltı kararı yoktu"

"Polis evimi teknemi basıp beni gözaltına aldığında, fark ettim ki o ana kadar yakalama kararı bile yoktu. Ben karakolda ifade verdikten sonra, gece yarısına doğru savcının evine gidilip yakalama ve gözaltı kararı imzalatıldı. Savcılık aşamasında adliyede yaşadığım davaya ilişkin dışardan müdahaleleri ise, bu dava süreci bittiğinde ayrıntılı olarak kamuoyuyla paylaşacağım.

"Sonuçta, pandemi önlemlerinin ilk alındığı günde tutuklandığım için 37 günlük cezaevi maceramın 23 günün elektriksiz, tv'siz hücreye atılarak geçirdim. Cezaevine bana tutuklama kararı üzerine karakola getirilen eşyaları götürmem polis marifetiyle engellendi. Tek don tek kazak gitmeme izin verildiğinden, kısıtlı banyoda yıkayıp, çırılçıplak çarşaflara sarınıp soğuktan korunmaya çalıştım.  Çünkü karantina var denildi. Ama bana tamamen hücre cezalılarına verilen kısıtlamalar uygulandı. Cezaevi yönetimine defalarca ben hücre cezalı değilim, sadece karantina diye beni hücreye attınız. Faranjitim azdı. İlaç yok, revire çıkma pandemi nedeniyle yok. Güya karantinayla korumaya alıyorlar ama beni karantinada öldürecekler! Çay-kahve içebilmek için Sıcak su istiyorum, elektrikli ısıtıcı istiyorum şeklindeki tüm taleplerim reddedildi. Açık görüşme olmadığı ve avukatla telefonla görüşmek de yasak olduğu için, 1 ay boyunca avukatımla görüştürülmedim. Zaten hücrede ışık yok, zar zor görüp elle yazabiliyorum. Bilgisayar getirtme talebim de reddedildiği için, kardeşime elle yazdığım mektuba ekleyerek avukatıma suçlamalara ilişkin savunmalarımı haftalar sonra iletebildim."