T24 - Brüksel'i ziyaret eden Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, dün (25 Mayıs 2010) NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen'le görüşmesinin ardından başladığı tahrik edici açıklamaları bugün (26 Mayıs 2010) de AB'deki temaslarında sürdürdü. AB Komisyonu Başkanı ile görüşen Sarkisyan, Yukarı Karabağ ile ilgili olarak Türkiye'nin sürece müdahil olmasının "Azerbaycan'a yardım etmediğini" savundu. Sarkisyan dün de NATO Genel Sekreteri ile görüşmesi ardından düzenlediği basın toplantısında Ermenistan'ın sahip olduğu ordunun "kendilerinden 10 kat büyük ülkeleri bile imrendirecek güçte" olduğunu ifade etmişti.
AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile görüşen Sarkisyan, düzenlenen ortak basın toplantısında, Yukarı Karabağ'daki sözde seçimleri tanımayan AB'ye sitem ederek, Türkiye aleyhine sözler kullandı.
Sarkisyan, "Ermenistan, meşru Yukarı Karabağ hükümetinin katılımıyla (Azerbaycan'la Minsk Grubu önderliğindeki) müzakerelerde nitelikli yeni bir evreye geçilebileceğini düşünüyor. Geçen pazar günü parlamento seçimlerinde birçok ülkeden davet edilen çok sayıda gözlemci, seçimlerin olumlu şekilde 'gerçekleştirildiği' sonucuna vardı. Bu sayede Yukarı Karabağ halkı, tüm komşularıyla medeni ilişkiler geliştirebilecek demokratik modern devletini kurmuş oldu" dedi.
Serj Sarkisyan, "Etkili bir mekanizmaya rağmen (Minsk Grubu) dışardan büyük oğlanı getirmek faydasız. Sürece faydası yok. Türkiye, Azerbaycan'a yardım etmiyor, tam aksine (sürece) müdahil olmaya çalışarak Azerbaycan'ın bölgede olumlu rol oynama yeteneğini zayıflatıyor" ifadesini kullandı.
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'ın AB'nin sözde Yukarı Karabağ seçimlerini tanımayacağını açıklamasını "garip bulduğunu" söyleyen Sarkisyan, Yukarı Karabağ'ın ya demokratik yollarla seçilmişlerce ya da "mıntıka komutanlarınca" yönetileceğini iddia etti.
Sarkisyan, AB'den bir an önce vize kolaylığı ve ortaklık anlaşması talep etti.
AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ise Türkiye ve Ermenistan'ın ilişkilerini normalleştirme sürecini güçlü bir şekilde desteklediklerini belirterek, iki ülkenin imzaladıkları tarihi protokollerin ardından onay sürecinde kaybettikleri ivmeyi yeniden yakalamalarını istedi.
Barroso, iki ülkenin diyaloğu sürdürerek protokolleri makul bir sürede, önkoşulsuz olarak onaylamalarını talep etti.
Yukarı Karabağ'daki sözde seçimlerin anayasal ve yasal dayanağı olmadığını ima ederek AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Ashton'ın açıklamasına destek veren Barroso, "Yukarı Karabağ sorununa Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu önderliğindeki resmi müzakerelerle barışçıl çözüm bulunmasını desteklemeye devam edeceğiz. Herhangi bir çözüm yerlerinden edilmiş insanların geri dönmesi, mülkiyet hakları, kendi geleceğini belirleme hakkı, güvenlik garantileri ve askeri güçlerin çekilmesi gibi tüm temel sorunları içermelidir" dedi.
Barroso, protokollerle ilgili bir soru üzerine, "Ermenistan Cumhurbaşkanı'na 'Türkiye adına konuşamayacağımızı' zaten söylemiştim. (AB olarak) Ne Türkiye adına, ne Ermenistan adına konuşabiliriz. Yapabileceğimiz ve gerçekte yaptığımız Türkiye'ye ve Ermenistan'a gerçek uzlaşma için yapıcı bir ruhla, sabır ve esneklik göstererek çaba göstermeleri çağrısında bulunmak. Türkiye ve Ermenistan'la özel ve kamuoyu önündeki tüm temaslarımızda bunu söylüyoruz. AB'nin gösterebileceği en yapıcı yaklaşım bu" diye konuştu.
'Ordumuz, bizden 10 kat büyük ülkeleri bile imrendirecek güçte'
Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, dün (25 Mayıs 2010) NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, "kendilerinden 10 kat büyüklükteki ülkeleri bile imrendirecek güçte bir orduya sahip olduklarını" söylemişti.
Sarkisyan, "Ermenistan, Ankara'nın Yukarı Karabağ sorununun çözümüne müdahil olmasına asla izin vermeyecek" diyerek Türkiye'yi "ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinin tamamen başarısız olması için her gün çaba göstermekle" suçlamıştı.