T24 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için, Onur Akın'ın yaptığı şarkının, Ahmet Kaya'nın "Dağlara doğru" parçasına benzediği söylenmişti. Akşam gazetesi yazarı Çiğdem Toker, "Evet iki parça, birbirine gerçekten benziyor. Ama şarkı şarkıya benzer. Kör gözüm parmağına intihal bir kenarda dursun... Eğer amaç; dillerden düşmeyecek, akıllarda kalacak bir beste yapmaksa, ortaya çıkacak ezginin, kendisinden önceki milyonlarca besteden birini andırması kaçınılmazdır. Marş da, makam da beste yaparken, sınırları içinde dolaşılması gereken kalıplardır çünkü" dedi.
Toker, dün yapılan (29 Mayıs 2010) CHP'nin MYK seçimlerinde seçilmesi beklenen ancak kurula giremeyen Gürsel Tekin için, "Tekin'in MYK dışı kalmasını , bir 'mağduriyet' değil Kılıçdaroğlu'nun 'stratejisi' olarak 'okumak' daha isabetli görünüyor" dedi.
Çiğdem Toker'in akşam gazetesinde "Şarkı şarkıya benzer, parti marşından 'blues' çıkmaz" başlığıyla (30 Mayıs 2010) yayımlanan yazısı şöyle:
Onur Akın'ın, Kemal Kılıçdaroğlu için yaptığı parçanın, Ahmet Kaya'nın 'Dağlara Doğru' şarkısından çalıntı olduğu iddia edildi.
Dün Milliyet internet sitesinde, bu haberin altında, her iki parçanın video klipleri vardı.
Evet iki parça, birbirine gerçekten benziyor.
Ama şarkı şarkıya benzer. Kör gözüm parmağına intihal bir kenarda dursun... Eğer amaç; dillerden düşmeyecek, akıllarda kalacak bir beste yapmaksa, ortaya çıkacak ezginin, kendisinden önceki milyonlarca besteden birini andırması kaçınılmazdır.
Marş da, makam da beste yaparken, sınırları içinde dolaşılması gereken kalıplardır çünkü.
Sezen'in, Sibel Can'ın okuması için verdiği 'Lale Devri', muhayyerkürdidir ve Selahattin Altınbaş'ın 'Duydum ki Unutmuşsun' şarkısının kız kardeşi gibidir.
Yıldız Tilbe'nin yürek paralayan 'Çabuk Olalım Aşkım' şarkısı da Şekip Ayhan Özışık'ın 'Seni Andım Bu Gece'siyle akrabadır.
Yaşar'ın çıkış albümündeki 'Kuşlar' parçası, 'İnleyen Nağmeler'e, sadece müzik ve makamıyla değil (nihavend); söz ve temasıyla da pek çok benzer.
Hatırlayalım; Kıraç'ın '100. Yıl Fenerbahçe' marşı, Sarper Özsan'ın 1 Mayıs'ına benziyor diye kıyamet kopmuştu. İkisi de marş formundaydı.
Daha eskilere gidip Musa Süreyya'nın 'Mülkiyeliler Marşı'nı (Ey Vatan Gözyaşların Dinsin), 'Yaslı Gittim Şen Geldim' (Leyla Saz) marşıyla arka arkaya söylemeyi deneyin. Sonuca şaşarsınız.
Özetle; nota sayısı yedidir. Bir de muradınız, parti seçmenlerini, taraftarları, pop müzik fanlarını coşkulandırmaksa; blues yahut atonal müzik tercih etme lüksünüz yoktur.
Fakat bütün bunlara rağmen...
Eğer bu alemde 'beste etiği' diye bir şey varsa, Candan Erçetin'in karnesi, beş yıldızı hak eder. 'Merak Ediyorum' şarkısını Georges Moustaki'nin Le Meteque'inden esinlendiğini vaktiyle açık açık kartonete yazmıştı.
Gürsel Tekin'in durumu, 'sert rövanşa' karşı tedbirdir
Şaban Dişli ile Dengir Fırat, AKP'nin genel başkan yardımcılarıydı. Her iki isim de 2008'de görevlerinden istifa etmek zorunda kaldılar. Peki neden?
Kılıçdaroğlu'nun, açıkladığı dosyaların yarattığı baskıya dayanamadıkları için.
Kılıçdaroğlu, Dişli'yi imar yolsuzluğu; Fırat'ı da hayali ihracatla suçlamıştı.
Aslında, iki isim hakkında da kesinleşmiş yargı kararı yoktu. Ancak bu durum, genel başkan yardımcılığından feragate engel olamadı. CHP MYK'ya seçilememesi 'şok' etkisi yaratan Gürsel Tekin...
Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi, bundan beş ay önce, Kadıköy Belediye Başkan Yardımcılığı görevi sırasındaki bir işlemi dolayısıyla Tekin'e 'evrakta sahtecilik'ten 2 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Dosya şu anda Yargıtay'da.
Tekin belki beraat edecek. Ama 'şok' geçirmeden, hatırlamakta fayda olan bir durum var: MYK'ya seçilmesi halinde, genel başkan yardımcısı olmasına kesin gözüyle bakılıyordu.
Bu olsaydı AKP, Kılıçdaroğlu'na karşı 'temiz ve dürüst yönetim' ilkesini, sorgulama hakkını kazanacaktı. Hem de en sert metotlarla...Başbakan Erdoğan'ın, Deniz Baykal'ın istifasından önceki son sözlerini hatırlayalım.
Dolayısıyla Tekin'in MYK dışı kalmasını , bir 'mağduriyet' değil Kılıçdaroğlu'nun 'stratejisi' olarak 'okumak' daha isabetli görünüyor.
Kayseri barlarında bir holigan (!)
2016 Avrupa Futbol Şampiyonası'na, Türkiye'nin ev sahipliği yapamayacak olmasına içerleyip kızanlar için iki samimi soru:
- Önümüzdeki ramazanda, oruç tutmadığı için kimsenin canının yanmayacağının kesin garantisini, memleketin her köşesi açısından verebilir miyiz?
- Aylardan ramazansa; Konya veya Kayseri'de oynanan maçtan çıkan bir İngiliz yahut Alman taraftarın, sevincini kutlamak için bar aramasını meşhur misafirperverliğimizle mi karşılarız?
İki sorudan birinin bile yanıtı hayırsa, Türkiye algısı açısından düşünmek gerekir. Bir de not: IMF, Geleneksel Sonbahar Toplantıları'nı, her yıl eylülün ikinci yarısında yapar. Toplantılara, 50'si Müslüman; 185 üye ülkeden binlerce insan katılır.
Fon, 2007'de eylül geleneğinin dışına çıkarak, Sonbahar Toplantısı'nı ekim ortasına kaydırmıştı. Çünkü o yıl ramazan, 11 Eylül'de başlıyordu.