Ancak Kuyaş, saltanatın kaldırılmasının meşruti monarşinin, yani parlamentolu monarşinin bitmesi anlamına gelmediğini de vurguluyor: "1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılırken çok büyük oranda lehte oy kullanılıyor mecliste ama o insanların önemli bir kısmı saltanat kaldırıldıktan sonra halifenin devlet başkanı olmasını bekliyor".
"Mustafa Kemal Samsun’a gitmeden bir ay önce, Nisan ayında yazılmış bir İngiliz istihbarat raporunda kendisinden 'cumhuriyetçi general' diye söz ediliyor" diyen Doç. Dr. Ahmet Kuyaş, Erzurum’da henüz kongre toplanmadan cumhuriyetten bahsedildiğini ekliyor.
"Çok güzel bir anekdot var, Süleyman Necati Güneri’nin anılarında. Mustafa Kemal, Erzurum çevresinde gezintideyken Albayrak Okulu öğrencileri onu görünce yanına gelerek 'Yaşasın cumhuriyet' diye bağırıyor. Bu hocalarının cumhuriyetçi olduğunu gösteriyor. Yani Mustafa Kemal’in 1919’da, başarıya ulaşıldığı takdirde cumhuriyete geçmek istediğine kesin gözüyle bakabiliriz."
Kuyaş, "Vahdettin’in politikasının cumhuriyetçilerin sayısını artıracağını ve Anadolu’dakilerin başarılı olmaları halinde, 1909’da olduğu gibi padişah değiştirmekle yetinmeyip tahtı da bir şekilde ortadan kaldıracaklarını düşünenler var" diyor.
Ankara Vahdettin’in kaçmasını istiyordu
Cumhuriyet'in ilk başbakanı İsmet İnönü (solda) ve Mustafa Kemal Atatürk
Saltanat kaldırıldığında İstanbul'un henüz Ankara yönetiminde olmadığını hatırlatan Kuyaş, saltanat kaldırıldığında İstanbul'da devlet kalmadığı için buradaki hükümetin istifa ettiğini ifade ediyor:
"Ama Ankara henüz İstanbul’a hakim değil. Mudanya Bırakışması’nda İstanbul’un işgalinin ancak barışın yapılıp onaylanmasından sonra biteceği söyleniyor. O nedenle İstanbul’un kurtuluşu 6 Ekim 1923’tür".
Kuyaş, Ankara’nın Vahdettin’in ülkeden ayrılmasını istediğini, bu yönde siyaset yürüttüğünü çünkü böylece "eski bir Osmanlı halifesini mahkeme etmekten kurtulduğunu" belirtiyor.
"1 Kasım’dan sonrası biraz garip. O güne kadar Ankara’da birçok kişinin 'hain' sıfatıyla söz ettiği Vahdettin, hala halife. Ama tabii o günlerde birçok nedenden ötürü saltanatla birlikte hilafet kaldırılmıyor.
"Eğer Vahdettin’in halifeliği kaldırılırsa tekrar 'Vahdettin Efendi'liğe' düşer ve o zaman tevkif edilip mahkeme edilmesi lazım vatan haini olarak. Ankara hükümeti bunu yapamıyor tabii. O nedenle Ankara hükümeti yanlısı olan gazetelerde çok sert ve imalı yayınlar yapılıyor. 'Bu hala hangi yüzle orada oturuyor', 'Halkın galeyana gelip sarayı başına yıkmasından korkmuyor mu' gibi sözlerle onu korkutuyorlar.
"O da İngilizlere 'Hayatım tehlikede' diyor ve sığınma talep ediyor. Bu çok parlak bir siyasal manevra. Üstelik bir İngiliz gemisine binerek kaçmış olması, ezelden beri hain olduğunun defacto kanıtı oluyor."
Kuyaş ayrıca ülkeyi terk eden Vahdettin’in yerine geçecek halifenin normalde taht sırasına göre göreve geleceğini, ancak halifenin Meclis tarafından seçildiğini vurguluyor:
"Her ne kadar sonuçta sırası gelen kişi seçilmiş olsa da bu durum meclisin halifeden üstün olduğu gösteriyordu."
"Mustafa Kemal meclis üstünde denetim istemiyor"
Önce saltanatın kaldırıldığını, sonra cumhuriyetin ilan edildiğini, bunu hilafetin kaldırılmasının izlediğini ve anayasanın en son hazırlandığını vurgulayan Kuyaş, "Çünkü anayasa yapılacak olursa üçte iki çoğunluk lazım. Bu iki taraf için de çok güçtü. Cumhuriyet için mecliste 158 kişi oy vermişti. Bunu unutmamak lazım. Bu rakam üçte ikinin çok altındaydı" diyor:
"Ziya Gökalp’in Büyük Taarruz’dan bile önce, Temmuz ayında yayımlanan bir makalesinde, 'Geçmişi ne kadar şanlı ve parlak olursa olsun saray düşmanlarla işbirliği yaptığı saptandığında bütün bu şanını, parlaklığı sıfırlamış olur" diyordu.
"Yani Ziya Gökalp Bey, zaferden evvel sarayı aradan çıkarmış zaten. Saltanatın kaldırılacağına ilişkin planlar ortaya çıktığında İstanbul basınında pek de ittihatçı falan olmayan Ahmet Emin Yalman gibi bir gazeteci bile bunu olumlu karşılıyor.
"Gerçi o günlerde yeni bir anayasa yapılıp halifenin zayıf bir devlet başkanı olarak varlığını sürdüreceğine dair düşünceler var ancak Mustafa Kemal bunu istemiyor. Çünkü o yine bir tür meşrutiyet olacaktı.
"Cumhuriyet olması; tarafsız, partisi olmayan bir devlet başkanından kurtulma yolu oluyor. Bu da artık tamamen parlamento üstünlüğünü sağlamış olan grubun, herhangi bir engel ve denetim olmadan istediği gibi politika yapmasını sağlıyor.
"Saltanat ve halifeliğin kaldırılması başka birtakım köklü reformlarda gördüğümüz muhalefeti yaratmıyor. Saltanatın kaldırılmasını istemeyenler bile bir süre sonra ‘Böyle de olur tamam canım’ diyor."