T24 Haber Merkezi
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgınının Türkiye'deki birinci yıl dönümünde yaptığı açıklamada, "Koronavirüs kısa bir zaman zarfında grip gibi sıradan bir hastalık haline gelmeyecek ama 2020'ye çöken kâbus, 2021'de devam etmeyecek. Çok geçmeden salgın şimdiki gücünü kaybedecek" dedi. Vatandaşlara yeni bir çağrıda bulunan Koca, "Karamsarlığı, belirsizlik ve bıkkınlık duygularını üstümüzden tümüyle atalım. Geleceğe ilişkin planlarımızla, hayata, yarınlarımıza bağlanalım. Aşı programı güzel bir şekilde yürüyor, tamamlandığında, vaka sayısı 5 ise 1'e inmiş, buna yaklaşmış olacak. Ağır hasta sözünü çok az duyacağız" diye konuştu.
Sağlık Bakanı Koca, Türkiye'deki ilk Koronavirüs vakasını açıklamasından tam bir yıl sonra yaptığı basın açıklamasında, "Size maskeleri tanımadığımız, yakın durmanın yakınlık ifadesi olduğu günlerimize geri dönmeyi tam olarak vadedemem ama oraya doğru yürüdüğümüzü görüyoruz. Bilimin hedefi ve insanlığın beklentisi bu" dedi.
Covid-19'ın bilim karşısında "hızlı bir yenilgi" aldığını belirten Bakan Koca, "Gevşeklik gösterirsek, aşının kontrolü ele almasını sağlayamaz, üzücü günler yaşarız. Bu ihtimal yüksek değil; umursanmayacak kadar düşük de değil. Tablonun ne kadar hızlı değiştiğini önceki aylardan biliyoruz" uyarısını yaptı.
Koca'nın açıklamasından satır başları şöyle:
Aziz vatandaşlarımız, ilk Koronavirüs vakasını açıklamamızın üzerinden tam bir yıl geçti. DSÖ'nün küresel salgın ilanı da yine bugündü. 10 Mart'ı 11 Mart'a bağlayan gece, huzurlarınıza çıkmış, zaman kazanmış olsak da virüsün ülkemize girişin kaçınılmaz olduğunu, durumu sağduyu içinde karşılamak gerektiğini, hazırlıklı olduğumuzu ifade etmiştim.
Covid-19 son yüz yıl içinde dünyanın aynı anda savaştığı, vaka ve kayıp sayılarının bu denli yüksek olduğu ilk salgındır. Salını, ortak düşmanın virüs olduğu küresel bir savaşa benzetmek mümkündür.
Can kayıplarıyla kalmadık, savaşlardaki gibi yaşama düzenimiz alt üst oldu. İş hayatı evlere taşındı, pek çok ülkede toplumsal huzursuzluklar, yoksulluk, işsizlik baş gösterdi. Maske takmadan dışarıya adım atılmayan, insanların birbirine yakın durmaktan bile kaçındığı bir dünyayı olsa olsa filmlerde düşünebilirdik.
Salgın 1 Aralık 2019'da Çin'in Vuhan kentinde başlamıştı. İlk haftalarda bu virüs hakkında çok az şey biliniyordu. Bugün her konuda bilgi sahibiyiz. Bilim, virüse karşı üstünlük elde etti. Aşı konusunda atılan adımlar uygarlığın yüz akı oldu.
Dünyada kullanımda olan yedi ayrı aşı var. Türkiye büyük bir yarışın olduğu aşı tedariği konusunda en hızlı davranan ülkedir. Çin'deki üreticiyle 50 milyon dozluk aşı anlaşmasını Kasım ayında yaptık. Siparişin ilk kısmını Aralık sonunda teslim aldık. Toplam 130 milyon doz aşı için iki ayrı üreticiyle anlaştık. Başından beri üç ayrı üreticiyle de görüşüyoruz. Bugün 10 milyon dozdan fazla aşı uygulandı. Yerli aşıyla ilgili gelişmeleri de düzenli olarak bildiriyorum, çok yakında 5 yerli aşı adayımız daha insan çalışmalarına başlayacak, yakın gelecekte kendi aşılarımızı kullanacağız.
Araştırmalar, bilim insanlarımızın seçtiği SinoVac aşısının her 100 kişiden 80'inden fazlasında etkili olduğunu, koruyuculuk gösterdiğini ortaya koydu. Aşısı yapılan ancak hastalığa yakalanan az sayıda kişi ise Covid-19'u hafif geçirmektedir. Koronavirüs kısa bir zaman zarfında grip gibi sıradan bir hastalık haline gelmeyecek ama 2020'ye çöken kabus 2021'de devam etmeyecek. Çok geçmeden salgın şimdiki gücünü kaybedecek.
Salgının bir yıl süren, saygıya layık sabrınızı daha uzun süre zorlamayacağını bilmenizi isterim. Size maskeleri tanımadığımız, yakın durmanın yakınlık ifadesi olduğu günlerimize geri dönmeyi tam olarak vadedemem ama oraya doğru yürüdüğümüzü görüyoruz. Bilimin hedefi ve insanlığın beklentisi bu.
Planladığımız şekilde, nüfusumuzun 50 milyonluk kısmının aşısını sonbahardan önce yaparsak, salgın üzerimizde ağır bir baskı olmaktan çıkacak. Vaka sayıları, kayıplar, şimdikiyle kıyaslanamayacak kadar azalacak. Dünya ölçeğinde verilen bu savaşta, başarı gösteren ilk cephelerden biri bu ülke olacak.
Aşı tamamlanıncaya dek elimizdeki tek silah tedbir. Maskeyle hastalığın bulaşma yollarını kapatmalı, sosyal mesafe ile kişisel sınırlarımızı korumaya almalıyız. Bir yıl boyunca bu sözlerin çok tekrarlandığını söyleyenler çıkabilir, haklılar, anlıyorum. Sayısız insan hastalığa basit ihmaller sonucu yakalandı.
Tedbirlere uymak için büyük çabalar sarf ettik, küçücük ofislerde, dolmuşta riskten uzak durmak sıradan zorluklar değil. Ağır hastaların neler yaşadığını bilmek, tablodaki vefat sayılarını gün gün takip etmek ve zamanla bunlara birer sayı gibi yabancılaştığını fark etmek dehşet verici bir şeydir.
2020'nin 17 Mart'ında ilk vefat haberini verdim. 89 yaşında, kronik rahatsızlıkları olan bir eczacıydı. O tarihten bu yana aramızdan ayrılan insan sayısı 30 bine yaklaştı. Toplam vaka sayımız ise 3 milyona yaklaştı. Bu bir yılın diğer bazı günlerini de anmak istiyorum. Türkiye Koronavirüs Bilim Kurulu, DSÖ hastalığı pandemi ilan etmeden önce, 22 Ocak'ta kuruldu. Kurul ilk rehberi 24 Ocak'ta hazır hale getirdi. Bu takdire şayandır. Türkiye, 4 Şubat'ta kendi ürettiği yerli tanı kitinin dağıtımına yaklaştı, test laboratuvarı sayısı 461'e yükseldi. Solunum cihazı ürettik ve ihtiyacı olan ülkelere de ulaştırdık. 10 Mart'tan itibaren maske dağıtıldı ve filyasyon ekiplerimiz sahaya indi. Filyasyona başvurmasaydık, tablo daha ağır olacaktı.
Sağlık çalışanlarımız, size layık sözleri bulmak zor. Hayatınızı riske attınız, hayatlar kurtardınız. Sizin sayenizde bir kez daha biliyoruz ki insan sağlığına hizmet eden meslekler iyiliğin ve insani vasıfların en çok görüldüğü mesleklerdir. Şükran duyuyoruz, yükünüz, yorgunluğunuz kısmen azaldı. Ama bugün de güvencemiz sizlersiniz. Milletim adına size bir kez daha minnettar olduğumuzu ifade ediyorum.
Azalmış olan kısıtlamalar kaçınılmazdı. Yaşlılarımıza, gençlerimize her birimize tüm kalbimle teşekkür ediyorum, ilk vakadan tam bir yıl sonra, bugün, size yeni bir çağrıda bulunmak istiyorum: Karamsarlığı, belirsizlik ve bıkkınlık duygularını üstümüzden tümüyle atalım. Geleceğe ilişkin planlarımızla, hayata, yarınlarımıza bağlanalım. Bunun için güçlü bir nedenimiz var, 13 Ocak'ta başlayan aşı programı güzel bir şekilde yürüyor. Aşı programı tamamlandığında, vaka sayısı 5'se, 1'e inmiş, buna yaklaşmış olacak. Ağır hasta sözünü çok az duyacağız.
1 Mart'tan itibaren kontrollü normalleşmeye geçtik, risk haritamız var. Mavi renk, düşük risk düzeyini temsil ediyor, sarı orta düzeyde risk anlamına geliyor. 41 ilimiz bu iki grupta, 39 ilimiz ise yüksek veya çok yüksek risk grubunda. Turuncu veya kırmızıyla gösterilen ülkeler bütün ülkeye de karşı sorumlu.
Bir yılda gördük ki, salgın hastalıklar sağlığımızı tehdit etmekle kalmaz, hürriyetimize de göz diker. Covid-19 hürriyetimize kısı koydu, bizi bir hayat tarzına mecbur kıldı. Normal hayata biraz daha yaklaşmamız, salgını geriletmemize bağlı. Gevşeklik gösterirsek aşının kontrolü ele almasını sağlayamaz, üzücü günler yaşarız. Bu ihtimal yüksek değil, umursanmayacak kadar düşük de değil. Tablonun ne kadar hızlı değiştiğini önceki aylardan biliyoruz.
Yorulmuş olduğunuzu, 'bu salgın bitse' dediğiniz biliyorum, bu ortak ve güçlü bir duygu. Covid-19 bilimin karşısında hızlı bir yenilgi alıyor diyebildiğimize göre, sıra duygularımızı onarmaya geliyor; umut kadar büyük bir güç yok, yolu kısaltan iyimserliktir.