Gündem

AKP MYK'sında İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek için verilen Hırvatistan örneğini Zenska Soba anlattı

“Sağ kanattan siyasetçiler İstanbul Sözleşmesini yanlış yorumluyor”

11 Ağustos 2020 10:10

Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme tartışmaları sürüyor. Kadın örgütleri, İstanbul Sözleşmesi'nin arkasında dururken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, AKP’nin 13 Temmuz’daki MYK toplantısında söylediği belirtilen Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan’ın sözleşmeden çekildiği  bilgisini Hafıza Merkezi araştırdı. 

Hafıza Merkezi'nden Banu Tuna, Hırvatistan'da cinsel haklar ve cinsel şiddet mağdurları için çalışan sivil toplum kuruluşu Zenska Soba ile konuştu. 

Zenska Soba'nın verdiği bilgiye göre Bulgaristan ve Macaristan, sözleşmeyi imzalamakla birlikte hiçbir zaman onaylamadı. Hırvatistan ise sözleşmeyi çekince ile onaylandı ve yürürlükte.

Hafıza Merkezi'nden Banu Tuna'nın Zenska Soba yaptığı söyleşide şu ifadeler yer aldı:

''Hırvatistan, 2013 yılında Sözleşmeyi kabul etti ancak özellikle Katolik Kilisesi’nden etkilenen STK’ların desteklediği, sağ kanattan parlamenterler tarafından sunulan cinsiyet kavramı ve tanımının yanlış yorumlanması nedeniyle onaylanması Nisan 2018’i buldu. Hırvatistan hükümeti, Sözleşme’yi, “toplumsal cinsiyet ideolojisinin dahil edilmemesi gerektiği, anayasal düzeni ve evlilik tanımını etkilememesi gerektiği” koşullarını içeren bir “yorumlayıcı ifade” ile onayladı. Sözleşme Ekim 2018’de yürürlüğe girdi. Aslında yorumlayıcı açıklama, hükümetin sağ kanat hareketinin yanlış yorumlanmasına yanıt vermesiydi.

''Sözleşmenin Hırvatistan'da onaylanmasından bu yana ileriye doğru adım atılmadı''

Onaylanmasından bu yana, ileriye doğru önemli tek bir adım atılmadı. Sözleşmenin devlete yüklediği yükümlülüklerden biri olmasına rağmen, ülke genelinde tecavüz mağduru kadınların, kız çocuklarının veya erkeklerin ihtiyaçlarıyla orantılı sayıda kriz merkezi açılmadı. ‘Zenska Soba’, hâlâ tüm ülkede cinsel şiddet mağdurlarına hizmet veren tek kurum. 

Sözleşmenin onaylanmasından sonra, ilgili bakanlık her ilçedeki sığınma evlerinin sayısını artırmak yerine “transit konaklama” tesisleri kurmaya başladı. Bu süreç bile henüz idari aşamada, uygulamaya geçmedi. Sonuç olarak, neredeyse 20 yıldır cinsel şiddet mağdurlarıyla ilgilenen bir kuruluş olarak, siyasi irade eksikliğinden, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin hükümet tarafından kabul edilmemesi ve öncelik haline getirilmemesinden şikayetçiyiz. 

''Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet mağdurlarının durumu aynı''

Sözleşme onaylanmış olmasına rağmen, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet mağdurlarının durumu aynı kaldı. Sığınma evlerinin sayısı artmıyor, aile içi şiddet mağdurlarının ücretsiz tedavi edileceği merkezler yok, Cinsel Şiddet Protokolü ve Aile İçi Şiddet Protokolü’nün uygulanmasında eksiklikler var, cinsiyete dayalı şiddet hala iltica için geçerli bir neden olarak onaylanmadı. 

Sözleşme, cinsel şiddetin bildirilmesine kanunlar ve uygulamalar bakımından daha iyi çerçeve çizilmesine katkıda bulunan kapsamlı bir belge. İlk kez cinsel şiddeti tanımakta, cinsel şiddetin ve biçimlerinin sağlam bir tanımını yapmaktadır. Cinsel şiddet sorununu yeterince kavrayamayan failin ve sistemin sorumluluğunu vurguluyor. Cinsel şiddet travmasıyla mücadelede, mağdurlara uzmanlaşmış hizmetlerle yeterli destek verilmesini istiyor, mevcut hizmetlerin arttırılmasını öneriyor. Bu hizmetleri hukuk danışmanlığı, psiko-sosyal destek, psikoterapi, tıbbi konsültasyon ve muayeneler olarak sıralayabiliriz.''