Söyleşi

SABO: Murat Bjeduğ, Sabahattin Kurt kitabının hikâyesini anlatıyor

"Ablası, yıllarca beklediği Sabahattin Kurt kitabı eline ulaşmadan iki gün önce öldü..."

19 Mart 2018 03:00

Murat Bjeduğ'un, THKP-C lideri Mahir Çayan'la birlikte 30 Mart 1972'de Kızıldere'de öldürülen 10 isim arasında yer alan Sabahattin Kurt'a ilişkin kitabı Kasım 2017'de yayımlandı. "SABO" adı ve "Sabahattin Kurt Kitabı" alt başlığıyla yayımlanan kitap Ayrıntı Yayınları'ndan çıktı.

Uzun süredir T24'te Kızıldere olayları, yakın dönem sol tarih, 1968 süreci ve müzik üzerine yazan ve halen Saffet Alp kitabı üzerinde çalışan Murat Bjeduğ'la, SABO-Sabahattin Kurt Kitabı hakkında konuştuk.

- Uzun zamandır Kızıldere ve 68, bir de Nurhak olayları ile ciddi biçimde ilgileniyorsunuz. Neden?

68 dünyada çok önemli dönüşümlere kapıyı ardına kadar açabilmiş bir devrim kalkışmasıdır. Enternasyonalisttir ve ortada merkezi bir örgüt ya da kurmaylar, önderler, teorsiyenler, militer yapılar yoktur bu tarihsel olaylar silsilesinde. Bu yıl (2018) 50. yıldönümü ve ben de T24'te yazı dizisi ile 68'e magazinel bakış dışında, ileriye yönelik, salt insanlık için de değil tüm canlılar ve gezegenimizin geleceğine matuf  esin verici çıkarsamalar yapılabileceği iddiamı tartışmaya açmak amacıyla yazmaya başladım. Yazdıkça kazımak, kazdıkça da yazmak birbirinin müşevviki oldu, diyalektik bir işleyiş ve çok verimli bir çabayı sonuçlarıyla değerli kılıyor. Önümüzdeki günlerde Türkiye 68'ine başlayacağım.

- Kızıldere ve Nurhak ile 68 arasında nasıl bir ilişki var?

68'in Türkiye faslında 1971 yılında Nurhak, 1972 yılında Kızıldere ve Deniz'lerin idamı ile o kuşağın önde gelen isimleri, önder kadroları 68 ütopyası ya da idealleri için verdikleri mücadelede hayatlarından oldular. Yani 68 ile bu olaylar arasında doğrudan ve organik bir münasebet var. Dağ başlarında, idam sehpalarında hayata veda eden 68'liler o idealleri varlıklarında cisimleştirmiş, görünür kılmışlardı. Soyut somuta dönüşmüş ve ideolojiyi kitleselleştirerek maddi bir güç haline gelme evresindeydiler. O evre geçilebilseydi çok farklı bir dünya ve Türkiye'de yaşıor olacaktık. Kanlı imha işte o ütopyayı hedef aldı ve kanlı bir imha ile bastırma yoluna gidildi.

- Sabahattin Kurt, çok bilinmeyen bir isim. Siz nasıl ve neden SABO'yu tercih ederek başladınız çalışmalarınıza?

Evet. Çok yakın arkadaşları dışında devrimci sosyalist solun bile unuttuğu, hatta hiç bilmediği bir devrimci Sabo. Kızıldere denince ilginçtir Devlet de, sol da, Mahir Çayan ve arkadaşları, diye anıyor, niteliyor. Gerçek öyle değil; Mahir'in otoritesi ve önderliği tartışılmaz, ama Ertuğrul Kürkçü gayet net bir ifadeyle söyledi, o ismi akıllara gelmeyen, anonim sıfatla yadedilen topluluğu oluşturan devrimcilerin henüz sıraları gelmedikleri için önder değillerdi. Önderlik yetenek ve birikim yoksunluğundan değil. Mahir'in "Kesintisiz"lerini ilk tartıştığı isimlerden biri de Sinan Kazım Özüdoğru ki ağırlığınca altın değer. Kızıldere'den bir yıl önce öldürülen Hüseyin Cevahir de öyle. Ama ben tamamen fotoğraflarındaki masumiyetten ve sessizliğinden, tamamen sezgisel itkilerle Sabo'dan başlamaya karar verdim. Çok doğru yapmış olduğumu çalıştıkça, her geçtiğim merhalelede daha iyi anladım. 

Murat Bjeduğ

- Bu kadar unutulmuş, bilinmeyen bir insan ve ölümünün üzerinden 45 yıl geçmiş. Zor olmuştur belge, bulgu, bilgi toplamak. Biraz bahseder misiniz?

Çok zor oldu. Ertuğrul ağabeyimden, daha o zaman mebus değildi, Bianet'i yönetiyordu, çok yardım aldım. Doğru yönlendirmeler yaptı. Sabo'yla başlamam için de, en naifimizden başlıyorsun, diyerek, beni her aşamada teşvik etti. Önce aileden Semih ve ardından da Sevinç Kurt'a ulaştım. Van'a ve İzmir'e gittim. İki ayrı şehirde yaşıyorlardı çünkü. Sonra Niksar'a ve Kızıldere'ye, o meşum eve gidip dolaştım, insanlarla konuştum. Sabahattin, Van Gevaşlıdır. Akrabalarına, arkadaşlarına ulaştım. Sabahattin'in annesi ve babası Kızıldere olayından sonra aralıklarla ama kahırlar çekerek vefat etmişler. Küçük kızkardeş Sevgi Kurt da Van' da bir trafik kazasında 1993 yılında vefat etti. Sevinç Kurt 4 ay evvel Van'da rahmetli oldu. Yani aileden sadece Semih Kurt hayatta şu an. Bana çok yardımcı oldular. Semih Kurt ile Tokat'ta buluşup Kızıldere'ye birlikte gittik.

- On insanın öldürüldüğü o evi görmeye mi?

MB: Hem evi görmeye, hem de Sabahattin'in mezarını yaptırmaya. Ama maalesef mezarı bulmak mümkün olmadı, yeri belli değil çünkü. Bir kayıt da yok, ama tahminen 300 metrekarelik bir kimsesizler bölümünde olduğunu sanıyorum. İki gün aradık, resmi kurumlar nezdinde de girişimlerde bulunduk, ama sonuç alamadık. Fakat işin peşini bırakmış değilim. Sabo'nun mezarını yaptırmadan azrail canımı alamayacak.

- Kızıldere'deki o eve vardığınızda neler hissettiniz? Zor olmalı o an.

Ben hıçkırıklara boğulacağımı sanıyordum, ama birdenbire göğsümde bir gurur patlaması yaşadım. İnsanlığın varacağı en üst asalet mertebesine varmışlardı o insanlar. Ölenler dövüşerek öldüler, mantrasını hiç sevmiyorum. Bu soylu intiharı göze alan o on devrimciye matem tutmak da dâhil daha ödemekle mükellef olduğumuz çok borcumuz var ve ben kendi payıma borcumu ödemek için çabalıyorum. Asla ödenemeyecek bir borç bu biliyorum. Ama ben de ON'lar için yapabileceklerimi yaptım, demenin huzurunu, mutluluğunu yaşamak hayatıma anlam ve değer katıyor, pahası ölçülemeyecek bir değer bu. 

- Çalışırken yaşadığınız ve paylaşmak istediğiniz bir bir anınız var mı?

Var. Kızıldere' ye giderken dağ yolunda bir trafik kazası geçirdik. Devasa bir iş makinası üzerimize çıktı geçti. Son anda ezilmekten ve uçuruma kayıp yuvarlanmaktan kurtulduk. Semih Kurt, Kızıldere şehitlerine üç kişi daha eklenecekti az daha, dedi ki çok yerindeydi bu yorumu. Sonra dönerken akşam üzeri Kızıldere'de durdurulduk, bir anda yirmi civarında namlunun üzerimize doğrultulmuş vaziyette olduğunu görünce de korkmadık ama irkildik tabii. Ama beni en çok üzen şu oldu. Sevinç Abla yıllarca bu çalışmalarımın kitap haline gelmesini heyecanla bekledi. Kitap çıktı müjdeyi verdim ve kargoyla Van'a yolladım. Kitap eline geçmeden iki gün önce Sevinç Abla Van'da aniden öldü. Bunu ömrümün sonuna kadar unutamayacağım. Hâlâ içim yanıyor. Kitap ulaştığında Sevinç abla artık toprak altındaydı.

- Çalışmalarııza devam ediyor musunuz?

Ediyorum. On yıllarca da devam edecek bu gayretlerim, çabalarım. Saffet Alp Kitabı bitti. Teknik aşaması tamamlanıp matbaaya gitme aşamasında. Çok yakında çıkacak.