Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu, Binali Yıldırım'ın genel başkan seçildiği AKP 2. Olağanüstü Kongresi'yle ilgili olarak, "Veda, vefa, geçiş, hizmet yolunda görev değişimi, bayrak yarışı, şu bu, hepsi işin sadece zarif bir yanı; olup bitenin üzerine atılmış şık bir siyaset şalı" dedi. "Biz Erdoğan'ı değil, Başbakan'ı muhatap alırız' diyen Avrupa kurumlarının tepe isimlerine tanık olmadık mı?" diye soran Babaoğlu, "Dışarıya Cumhurbaşkanı bakacak ve dışarısı da (hoşuna gitsin gitmesin) Türkiye'ye baktığında Cumhurbaşkanımızın dünya vizyonu ve idealleriyle yüzleşmekten kaçınamayacak!" diye yazdı.
Haşmet Babaoğlu'nun, "Yeni dönem... Dünya gözlerini Beştepe'den kaçıramayacak" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
"Veda, vefa, geçiş, hizmet yolunda görev değişimi, bayrak yarışı, şu bu...
Hepsi işin sadece zarif bir yanı; olup bitenin üzerine atılmış şık bir siyaset şalı.
Fakat şu açık...
Hem Ak Parti için, hem de Türkiye için bir gün öncesinden dahi farklı, yeni, yepyeni bir dönemde olduğumuzu söyleyelim.
Belli ki...
Milletin "Yeni Türkiye" talebinin üzerinde yükselen AK Parti en çabuk eskiyen kavramın "yeni" olduğunu biliyor ve her sıkıntı veya tıkanıklıkta kendini tazelemeyi becerebiliyor.
***
Gelelim yeni döneme...
Dün kongre boyunca çeşitli haber kanallarında siyasiler, akademisyenler, gazeteciler konuştular, yorumladılar; biliyorsunuz.
Hemen hepsi bu kongreyi Başkanlık veya Partili Cumhurbaşkanı dönemine geçiş dönemi olarak değerlendirdi.
Meclis aritmetiği içinde çok zor olsa da yeni anayasa yapımından da söz ettiler.
Giden ve gelenden çok; kongrenin "ruh"undan ve yeni hükümetin karakterinden çok bunları anlattılar.
Haksız mıydılar? Hayır! Yerden göğe kadar haklıydılar.
Fakat tam da bu yüzden; bu bitmek bilmeyen tekrarlar yüzünden bir iki yorumu izleyip sonrasını zaplamış olabilirsiniz.
Çünkü yeni dönem sadece bunlardan ibaret değil. Olamaz.
***
Yeni Türkiye için sadece Türkiye'ye bakmak yetmiyor; hele bundan sonra imkânsız.
Dünyaya bakmak gerekiyor.
O halde partinin yakın geçmişini değerlendirirken birbirimizi ve kendimizi kandırmaya devam edemeyiz.
Başkalarını bilmem ama benden bunu beklemeyin...
Geçen dönemde Türkiye'nin lideriyle icracı makamları arasındaki temel farklılıklardan birinin doğrudan "Dünyada Türkiye'nin yeri" ve uluslararası ilişkilerimiz noktasında ortaya çıktığı açıktır.
Suriye sorunundan, AB'yle ilişkilerimize; uluslararası ekonomik gelişmelerin değerlendirilmesinden mülteciler sorununa çok önemli konularda görüş ve inisiyatif farklılıkları yaşadık.
Bu yüzden "Biz Erdoğan'ı değil, Başbakan'ı muhatap alırız" diyen Avrupa kurumlarının tepe isimlerine tanık olmadık mı?
İşte bu bakımdan yeni dönem en kaba haliyle şöyle anlatılabilir...
Dışarıya Cumhurbaşkanı bakacak ve dışarısı da (hoşuna gitsin gitmesin) Türkiye'ye baktığında Cumhurbaşkanımızın dünya vizyonu ve idealleriyle yüzleşmekten kaçınamayacak!