Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’a yönelik olarak, “Köşeni ve gazeteni o 'Jüri' dediğin 'sosyal medya' jürisi yönetiyor O jüriden uzaklaştığında hem gazeten, hem eklerin, hem köşen harika oluyor." görüşünü savundu.
Hakan'ın pazar günkü yayımlanan yazısını eleştiren Uluç, "Ama ipin ucu kaçtı Ahmet Hakan.. Sosyal medyaya hoş görünmek için 'Masumiyet Karinesi'ni ayaklar altına alıp, peşin hükümler vermek vicdanını yaralamış olmalı ki, 'sosyal medya jürisi' yaratarak yaptıklarına hukuksal bir maske takma gereği duydun.." yorumunu yaptı.
Yazının devamı için tıklayın
Hakan pazar günü kaleme aldığı yazıda "Artık bizim hukukta jüri sistemi var" ara başlığının altında şu ifadeleri kullanmıştı:
"Malum, bizde Anglosakson mahkemelerinde olduğu gibi jüri yok. Ama bir süredir adı konulmamış bir jüri sistemine geçmiş bulunmaktayız. Bizdeki jürinin adı şudur: Sosyal medya jürisi!
Halil Sezai’yi tutuklatan bu jüridir. Kadın göbeğine yazı yazan adamı içeri tıktıran bu jüridir. Sabah salınanı öğleden sonra küt diye gözaltına aldıran bu jüridir. Trafikte bir kadına saldıran magandayı palas pandıras yakalatan bu jüridir. Maymuncu sosyal medya fenomenine bile bu jüri sayesinde işlem yapılmıştır. Daha nice örnekler var da... Yerim dar.
Sosyal medyada “Falanca tutuklansın” cümlesini TT’ye yerleştirerek çalışmalarını sürdürür bizim jüri. “12 öfkeli adam” değil de binlerce öfkeli adamdan söz ediyorum. Pardon! “Adam” demeyelim, “İnsan” diyelim. Evet, evet... Binlerce insan... TT tamamsa... Jüri de kararını vermiş oluyor.
Hâkimlerimiz artık kararlarını verdikten sonra “Peki jüri ne diyor bu konuda” diye şöyle etrafı kolaçan ediyorlar. Ve jürimizin verdiği karar doğrultusunda kararlarını değiştiriveriyorlar.Benim açımdan bir sorun yok. Sonuç olarak kamu vicdanı ayaklanıyor ve hukuk da kamu vicdanının bu ayaklanması karşısında adım atıyor. Ama hukukumuz açısından durum nedir, işte işin o kısmı epey muğlak. Ve de sorunlu.
Benim kestirmeden varabildiğim sonuç şu: Kamu vicdanının ayaklanmasına gerek bırakmayacak bir hukuk sistemi kurmamız gerekiyor galiba. Bütün mesele ise şu soruda gizli: İyi ama nasıl? Neyse işin bu kısmını da Adalet Bakanlığımız, hâkimlerimiz, savcılarımız ve hukukçularımız çözsün."