Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, “Boğaziçi oligarşisi yıkılacak; yerine çoğulcu, demokratik ve ABD Konsolosluğu'na kırmızı hatla bağlı olmayan ‘buralı’ bir yapı kurulacak. Bu dönüşümün sancılarını yaşıyoruz.” görüşünü savundu.
Kaplan yazısında, “Boğaziçi Üniversitesi'ni 1971'e dek Amerikalı rektörler yönetti.Aradan geçen 40 yılda ise kapalı devre işleyen belirli bir zümre, aslında oligarşik ama sözde demokratik yollarla üniversiteyi yönetti. 'Yüzük' hep o elit zümrenin tekelinde kalacak şekilde el değiştirdi. "'Demokratik üniversite' anılarım' yazımda kendi kişisel tarihimden örneklerle anlatmaya çalışmıştım.Her oligarşik yapıda olduğu gibi hesap verilebilirliğin en az, imaj yönetiminin en zirve olduğu bu yönetimler boyunca başörtüsü yasağı gibi nice antidemokratik uygulama hayata geçirildi ama o 'özgürlük' imajı yıkılamadı.” düşüncesini dile getirdi.
Kaplan, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yasal yollardan rektör atamasına karşı çıkış, bu steril işleyişi bozacağı içindir. Maalesef İslam'ın önerdiği bakış açısına değil de liberal mantralara kendini kaptıran bir kısım Boğaziçili dindar öğrenci de bu furyaya destek oldu. Olsun, tek ve esas yoldaşlarının, kardeşlerinin kim olduğunu hayat zaten onlara gösterdi. Çünkü aradan daha bir ay geçmeden okulun ortasında Kâbe'nin temsilinin nasıl ayaklar altına alındığına şahitlik ettiler. Bir kısım Boğaziçili öğrenci ise söz konusu pisliğin bir sanat eseri olduğunu, bunu sergilemenin demokratik hak olduğunu iddia ediyor. Acaba aşağılanan simge bir haç, eşcinsel siyasetin simgesi gökkuşağı ya da Atatürk figürü olsaydı aynı tepkileri verecekler miydi; merak konusu!" ifadesini kullandı.