12 Eylül 2023 13:44
Saadet Partisi Grubu, “Deprem Bölgesi Raporu”nu TBMM’de açıkladı. Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, “Hızlı bir şekilde daha fazla konut yapımına başlanmalıdır. Geçici dönem için bölgeye daha fazla konteyner sevk edilmelidir, mevcut konteynerkentler kışa hazır hale getirilmelidir, eğitim faaliyetlerindeki eksiklikler hızlı bir şekilde çözülmelidir. Ağır hasarlı binaların yıkımına hız verilmelidir, yerinde ayrışma sorununa valilikler el atmalıdır, yerinde ayrışma değil döküm alanında ayrışma işlemine geçilmelidir. Ticari hayatın canlandırılması, şehirlerin normalleştirilmesi için devletin gerekli teşvikleri yapması gerekmektedir. İçme suyu sorunu hızlı bir şekilde çözülmelidir” dedi.
Saadet Partisi Grup Başkanı Selçuk Özdağ ve Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, partinin hazırladığı “Deprem Bölgesi Raporu”nu, TBMM’de düzenledikleri basın toplantısında açıkladı. Özdağ, 12 Eylül darbesinin yıl dönümü nedeniyle kısa bir açıklama yaptıktan sonra sözü Şahin’e bıraktı. Özdağ, “Partiler araçtır amaç değildir. Liderler yarı tanrı değildir fani insanlardır, Türkiye demokrasisini içselleştirmek mecburiyetindedir. Türkiye’de devleti ele geçirme çabalarının hepsini kınıyorum. İster silah ile darbe ile ister demokrasi kisvesiyle neyle yapılırsa yapılsın. 12 Eylül darbesinde 2 milyon insanımız heder edilmiştir. İnşallah bir daha kimse ordunun içinde cuntalaşmaz. 12 Eylül’ü bir kez daha kınıyor, 12 Eylül öncesi mücadele eden o gençlerde idama gidenleri, ölenleri ve öldürülenleri rahmetle anıyorum. 12 Eylül yıl dönümünde de keşke Kenan Evren 1 gün, 1 dakika, 1 saniye bile olsa sanık sandalyesine oturmuş olarak ölmüş olsaydı” dedi.
Daha sonra hazırladıkları deprem raporuna ilişkin açıklamalarda bulunan Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, yapıcı bir muhalefet anlayışla deprem bölgesinde bulunduklarını belirterek, 9 gün boyuncu Diyarbakır ve Elazığ hariç depremin yaşandığı 9 ili ziyaret ettiklerini söyledi.
Şahin, “Bu ziyaretlerdeki amacımız siyasi bir rant elde etmek değil, iktidarı köşeye sıkıştırmak değil. Bölgenin son durumunu bizzat takip etmek, sorunların çözümüne katkı sunmak, amacımız bu. Türkiye’de deprem sorununu asla siyaset malzemesi olarak görmüyoruz” dedi.
Şahin’in konuşmasından satır başları şöyle:
“Şehirlerimizin son durumunu, süreçten kaynaklanan sorunlarını bizzat yakından takip etmiş olduk. Bu ziyaretlerimizde önümüze çıkan en önemli tablo maalesef şehirlerimiz beton yığınlarına çevrilmenin bedelini ödüyor. Türkiye imar rantlarının, çarpık zihniyetlerin bedelini ödüyor. Biz yeni planlı şehirler inşa edeceksek önce zihniyet dönüşümüyle yola başlamış olmalıyız. Bu zihniyet dönüşümü olmadığında ülkeyi yönetenler hep kader diyecekler, oysa biz biliyoruz ki kader değil tedbirsizlik. TOKİ binaları yıkılmamış çünkü depreme dayanıklı yapılmış.
Buradaki tespitlerimiz bizim gözlerimize dayanan yani resmi verilere dayanmayan bizim gözlemlerimize, gözlemlerimiz sonucu oluşan kanaatlerimize dayanan bir bakış açısıdır. Öncelikle barınma sorununa değinmek isterim. Depremde evi yıkılmış olan vatandaşlarımıza devletin elini uzatması sosyal bir devlet olmanın bir gereğidir. Cumhurbaşkanı’nın bölgeye bir sözü var; ‘Bize 1 yıl süre verin.’ Bu 1 yıllık sürede geçmektedir. Bu 1 yıllık sürenin sonunda bölgedeki konut sorunu giderebilecek mi? İyi şeyler söylemek istedim ancak bölgede gördüğümüz tablo bölgedeki TOKİ inşaatlarının yeterli seviyede olmadığıdır. 180 bin inşaat başlandığı bilgisi verilmişti, bizim gözlemlerimizle bu sayı çelişkili bir sayı. Bölgede biz 180 bin inşaata başlandığı gözlemini yapamadık.
Depremzede vatandaşlarımızı zor bir kış bekliyor. Biz depremi siyaset üstü bir konu alarak ele almak istiyoruz ancak kimsenin de deprem bölgesinin hassasiyetleri üzerinden siyaset yapmasını doğru bulmuyoruz. Eğer ki iktidar yerel seçimlerden önce bu konutların bir kısmını teslim edip sonra geri dönüp ‘Ey vatandaş bakın biz yaptık geri kalanı da yapacağız’ gibi bir göz boyama siyaseti yapacaklarsa yapmasınlar. Bölgede çok sayıda şantiyeyi gezdik, iktidarın belirttiği gibi 180 bin konut inşaatını göremedik, 180 bin konuttan çok daha fazla bir konut sayısına ihtiyacı olduğu da gerçekliktir. Bölgede yapılan konut sayısı yeterli seviyede değildir bölgedeki vatandaşlarımızı büyük bir barınma sorunu beklemektedir.
İktidar, ‘yarısı bizden’ gibi bir kampanya ortaya koydu, yani 500 bin hibe veriyor, 500 bin kredi...Bize gelen şikayetler; bu meblağ ile bir evin karşılanamayacağı. İktidarın övünçle bahsettiği bu kampanyanın sahada bir karşılığı olmadığı vatandaşların önemli şikayetlerinden birisi.
Konteynerkentler...Gittiğimiz her ilde konteynerkentleri ziyaret ettik. Konteynerkentler kurulmuş ancak çok sayıda konteynere de ihtiyaç var. Onun için konteynerkentlerde birden fazla aile yaşamak zorunda kalıyor. Konteynerkentler maalesef kışa hazır değil. Temiz su sorunu önemli bir sorun olarak göze çarpmaktadır. Özellikle öğrencisi olan velilerimizin internet beklentisi var. Konteynerkentlerde güvenlik kamera sistemi olmadığı için asayiş sorunu baş göstermekte.
Eğitim faaliyetleri...Bölgede yıkılan okullar var, ağır hasarlı hale gelen okullar var. Kullanılamayacak hale gelen okulların öğrencileri başka okullara naklediliyor. Konteynerkentlerde anaokulu ve ilkokul hazırlıkları var, bu konuda yetkililerin biraz daha gayret etmesi gerekiyor. Konteynerkentlerden başka okullara gidecek öğrencilerimizin taşınma sorununda belirsizlikler var. Deprem bölgesindeki kamu görevlilerine tayin hakkı verildi. Bölgedeki nitelikli, tecrübeli öğretmenlerimizin tayinlerini aldırması nedeniyle deprem bölgesinde böyle bir nitelikli eğitim sorunu da var. Tecrübeli insan kaynağının başka bölgelere tayin aldırması önemli bir sorun. Üniversiteler açılacak. Üniversite öğrencileri geldiğinden yeterli sayıda KYK yurdu yok.
Şehirlerin normalleşmesi açısından ağır hasarlı binaların yıkılması, hafriyatların kaldırılması önemli bir başlık. Şehirlerimizin hemen hemen hepsinde ağır hasarlı binaların hala yıkılmadığını, şehirlerimizin bir şantiyeye döndüğünü üzülerek söylemek isterim. Örneğin Malatya’da 36 bin bina yıkılması gerekiyor, sadece şu ana kadar 5-6 bin bandında bina yıkılmış. Yıkım işlemlerine hız katılması gerekiyor.
Gittiğimiz her ilde her vatandaşımızın bize şikayet olarak sunduğu bir konu; yerinde ayrışma. Yıkım işlerini alan firmalar demirlerinden yararlanmak için binanın olduğu yerde söküp ondan sonra hafriyatları döküyor. Bu işlemi uzatıyor, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyor, asbest sorununu getiriyor. Firmalar bu ayrışmayı döküm alanlarında yapmalıdır.
İçme suyu sorunu...Birçok şehrimizde karşımıza çıkan bir sorun. Gerek deprem anından kaynaklı gerekse süreçte yapılan yıkım, hafriyat gibi işlemler nedeniyle altyapının zarar görmesi ve birçok şehrimizde içme suyu önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Hatay’da, Malatya’da, Adıyaman’da...Okulların açılmasıyla birlikte bulaşıcı hastalıkların daha hızlı yayılabileceği önemli bir faktör.
Şehirlerde yıkılan iş yerleri, yaşanan göçler, Türkiye genel ekonomik gidişatı gibi sebeplerle deprem bölgesindeki ticari hayat canlı değildir. Malatya’daki bir esnafımızın sözü benim için önemliydi; ‘Biz bu toprakların evlatlarıyız, şehrimizi terk etmek istemiyoruz, direniyoruz, ancak sayın vekilim, başkanım böyle giderse göç etmekten başka çaremiz kalmayacak.’ Esnafımızın direnme gücü kırılıyor, teşviklerin ve iyileştirilmelerin artması gerekiyor.
Hatay ilimizde yaşanan göç konusuna özellikle dikkat çekmek istiyorum. Şehrimizin tarihi stratejik konumu açısından bu göç sorunu önemli bir sorun. Depremin yarattığı psikoloji, şehrimizin ekonomik imkanlarının kısıtlı olması gibi sebeplerle maalesef Türk vatandaşlarımız şehirden göç etmekte, şehrin demografik yapısı bozulmaktadır. Hatay ilimizin konumundan dolayı hızlı bir şekilde normalleştirilmesi, ekonomik imkanlarının iyileştirilmesi, şehirden göç eden vatandaşlarımızın hızlı bir şekilde tekrar şehre dönüşünün yolunun açılması gerekmektedir.
Malatya Bostanbaşı bölgesi...Siyaset yapmıyoruz, siyaset üstü görüyoruz dedik. Bostanbaşı 10 yıl öncesine kadar tarım arazisi olan bir yer, sulak bir arazi, yeşil kayısı bahçelerinin olduğu bir yer. 10 yılda o tarım alanları yok ediliyor, bölge imara açılıyor, bölgedeki yeni yapılan binaların önemli bir bölümü ya yıkılmış ya ağır hasarlı durumda. TOKİ binaları yıkılmazken son yıllarda deprem yönetmeliğine göre yapılmış bu binalar nasıl ağır hasarlı hale gelir. Bu izinler nasıl verilmiştir, yüksek katlara kim izin vermiştir, yapı denetim firmalarının belediyeyle ilişkisi var mıdır? Bütün bu konuların devletin yetkili kurumlarının yakından araştırılması gerekir.
Yapılan toplu konutların yeterli seviyede olmadığını özellikle vurguladık. Hızlı bir şekilde daha fazla konut yapımına başlanmalıdır. Geçici dönem için bölgeye daha fazla konteyner sevk edilmelidir, mevcut konteynerkentler kışa hazır hale getirilmelidir, eğitim faaliyetlerindeki eksiklikler hızlı bir şekilde çözülmelidir. Ağır hasarlı binaların yıkımına hız verilmelidir, yerinde ayrışma sorununa valilikler el atmalıdır, yerinde ayrışma değil döküm alanında ayrışma işlemine geçilmelidir. Ticari hayatın canlandırılması, şehirlerin normalleştirilmesi için devletin gerekli teşvikleri yapması gerekmektedir. İçme suyu sorunu hızlı bir şekilde çözülmelidir.”
TIKLAYIN - Toz toprak arasında yaşam savaşı; "Bizim hayatımız, depreme kadarmış"
© Tüm hakları saklıdır.