Gündem
BBC Türkçe

Saadet Partili vekiller Meclis'te nasıl bir muhalefet yürütecek?

Saadet Partisi, 24 Haziran seçimlerinde oy oranını Kasım 2015'teki yüzde 0,7 düzeyinden 1,36'ya yükseltti. Aldığı oy oranına göre Saadet'in istediğini elde edemediğini düşünenler var. Ancak TBMM'ye üç vekil göndermiş olmasını başarılı bulanlar da. Sinan O

26 Haziran 2018 22:12

1 Kasım 2015 genel seçimlerinde yüzde 0,7 oy alan Saadet Partisi (SP), 24 Haziran seçimlerinde yüzde 1,36 oy oranına ulaştı. Bu oranlar, SP yöneticilerince başarı olarak kabul ediliyor. Ancak 7 Haziran 2015'teki yüzde 2,1'lik oy oranı düşünüldüğünde ise "yüzde 1,36 ne kadar başarılı" sorusunun sorulmasına neden oluyor.

SP Genel Başkan Yardımcısı Atik Ağdağ, bu soruyu, "7 Haziran'da Büyük Birlik Parti ile ittifak halindeydik. 1 Kasım'da seçimlerine ise tek girmiştik. O nedenle mukayesenin 1 Kasım üzerinden yapılması doğru olanıdır" diye yanıtlıyor.

2016 yılında SP Genel Başkanlığı koltuğuna Temel Karamollaoğlu'nun oturmasıyla birlikte parti daha aktif bir politika izledi. 16 Nisan referandumunda 'Hayır' bloğundan sonra Cumhur İttifakı'nın büyük ortağı Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) tüm girişimlerine rağmen CHP ve İYİ Parti'nin dahil olduğu Millet İttifakı içinde yer alması bu partiyi de 24 Haziran öncesinde de tartışmaların odağına oturttu.

Seçimin kesin olmayan sonuçlarının yayınlanması sonrasında ise SP'nin aldığı oy oranı göz önünde bulundurularak "istediği sonucu elde edemedi" yorumları yapıldı.

Peki, bu oranlara rağmen CHP listelerinden 3 ismi TBMM'ye göndermesi, SP'nin adını bu seçimlerin en kazançlı partileri hanesine mi yazdırıyor?

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Genel Başkan Yardımcısı Atik Ağdağ, ortaya çıkan sonuç nedeniyle SP'nin kazanan taraf gibi sayılamayabileceğini söylüyor. Ancak SP'nin tüm şehirlerde oyunu ikiye katladığını anımsatıyor ve şöyle devam ediyor:

"Önemli bir kazanım hanesinde saydığımız şey ise kutuplaşma ve çatışmaya mahal verilmeyecek bir ittifak gerçekleştirilmiş olması. Bunun bugün için siyasi anlamda bir oy karşılığı olmayabilir ama ülkenin geleceğine büyük katkı sağladığını görmek gerekir. Bu nedenle kazananlar tarafında sayılmak faydalı olur."

Milli Gazete ve TV5 Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş da Ağdağ ile benzer ifadeler dile getirerek, SP'nin, kutuplaşma ve ötekileştirmeye karşı verdiği "mücadele ve fedakârlığın" önemli olduğunu savunuyor.

Milli Görüş çizgisini uzun yıllardır yakından takip eden Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül de "kaybeden taraf" tezine karşı çıkıyor. Gül'e göre SP, aksine "en kârlı" partilerden. Gül, bunu özetle şöyle açıklıyor:

"Saadet Partisi, Milli Görüş'ün dükkânını, sadece kapanmasın diye açan, Necmettin Erbakan'dan yadigâr bir parti halindeydi. İktidar da onların içinden çıktı ve bir tür 'fikrimiz iktidarda kendimiz yokuz' gibi bir görüntüyle hayatına devam ediyordu. Ancak bu seçimde başta iktidar partisi AKP olmak üzere seçime katılan tüm siyasi partilerin saflarına almak istedikleri parti oldu.

"Türkiye'deki tanınırlıklarını artırma, söz söyleme ve mesajını iletme oranını dikkate aldığımızda 15 yıl boyunca yapabildiğinin belki yüz katını yapma ve kendini tanıtma fırsat buldu. Hemen herkes tarafından saygınlığını ve popülerliğini artıran bir parti oldu."

Seçim sonuçlarının ilan edilmesiyle birlikte özellikle Cumhur İttifakı'na destek verenler tarafından "SP'nin oyları CHP'ye yaradı" söylemi geliştirildi. Hatta CHP'nin kırk yıldan fazladır milletvekili çıkaramadığı Elazığ'da bir vekillik kazanması, SP'den gelen oylara yoruldu.

Milli Gazete ve TV5 Genel yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş ise böyle bir oy dağılımını getiren seçim modelini SP ya da CHP'nin değil, iktidar partisi AKP'nin ortaya koyduğunu hatırlatıyor.

Kurdaş, modeli yok sayarak meseleye hangi partinin oyunun hangi partiye yaradığı yönünden bakıldığında bunun, "bir algı operasyonuna dönüştüğünü" belirtiyor. Kurdaş, "Ayrıca Saadet Partisi olmasa, İYİ Parti ve CHP'nin toplam oyu da Elazığ'da yine aynı milletvekilliğini çıkarıyordu" diyor.

Bu kez de "Bu kadar az oy oranına rağmen SP'ye neden bir algı operasyonu yapıldı" sorusu ortaya çıkıyor. Kurdaş'a göre AKP, Temel Karamollaoğlu ve SP'yi hedef göstermek suretiyle aslında kendi tabanını birarada tutma yoluna gitti.

Kurdaş, "Çünkü AK Parti içinde bir çözülme olduğu takdirde Saadet Partisi'nin Millet İttifakı'nda yer almasından kaynaklı olarak o zaman ciddi bir kopuşun meydana geleceği vaadi görünüyordu. Bu nedenle Saadet Partisi'ne defans uyguladı. Saadet Partisi'ni seçim öncesi yıpratma çalışmaları, 'evet biz söylemlerimizde haklıydık' demek için bugün de devam ediyor" diyor.

Kudüs TV Haber Müdürü Ramazan Bursa da ittifaktan CHP'nin faydalandığı şeklindeki yorumlara katılmıyor. Oyların dağılımı düzenleyen kanun maddesine bakıldığında da bunun görülebileceğini söylüyor.

Bursa, "Dolayısıyla o madde çerçevesinde dağılımı değerlendirdiğimizde Saadet Partisi'ni aşırı bir şekilde yıpratma amaçlı yürütülen bu propagandanın çok da doğru olmadığını görüyoruz. Hâlbuki Saadet Partisi, CHP'nin oylarından faydalandı. CHP listesinden koyduğu adaylardan bazıları Parlamento'ya gitti" diyor.

SP Genel Başkan Yardımcısı Atik Ağdağ da ittifak halinde olan partilerin oylarının birbirine fayda sağlamasının doğal olduğunu dile getiriyor. Saadet Partisi'nin oylarının direkt CHP'ye yaradığı tezini de "tamamen yalan" olarak niteliyor ve ekliyor:

"Bu konuda ilk haberi Anadolu Ajansı yaptı. Tamamen kurgu rakamlar üzerinden gittiler. Elazığ'da Saadet Partisi'nin yüzde 3,5 oy aldığını ve böylece CHP'nin milletvekili çıkardığını söylüyorlar ama bizzat kendi sitelerinde Saadet Partisi'nin Elazığ'daki oy oranı bunun yarısı."

Cumhur İttifakı, seçim propagandasında "SP'ye verilecek oylar CHP'ye gider" söylemi dışında Millet İttifakı'na HDP ile ortak hareket etme eleştirisi de getirdi. SP'nin cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu'nun cezaevinde tutuklu bulunan HDP'nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın tahliye edilmesi kanaatinde olduğunu söylemesi de eleştirilerin dozunu yükseltti.

SP Genel Başkan Yardımcısı Atik Ağdağ bu iki söylemin, SP'ye sahada yönelik "ağır, yeri geldikçe iftiraya varan bir kampanyasına" dönüştüğünü aktarıyor ve ekliyor:

"Sonuçlara baktığımızda bu propagandanın bize gelecek kitlelerde bir şekilde ölçü oluşturduğunu söylemek mümkün."

Kudüs TV Haber Müdürü Ramazan Bursa ise SP ile CHP'nin aynı ittifak içinde bulunmasının çok garipsenmediğini ama HDP üzerinden yürütülen kampanyanın etkili olduğunu düşünüyor. Bursa, "Selahattin Demirtaş'ın kampanyasını yürütmesi için serbest bırakılması yönündeki açıklamalar nedeniyle daha muhafazakâr bölgelerde zannedersem bunu anlatmakta zorluk çekmiş olabilirler" diyor.

Saadet Partisi de AKP de Milli Görüş çizgisinden geliyor ve hemen hemen aynı tabana hitap ediyor. Bu da CHP listelerinden Meclis'e giren SP'li milletvekillerinin, AKP'yle ortaklık kurup kurmayacağı sorusunu beraberinde getiriyor.

SP Genel Başkan Yardımcısı Atik Ağdağ bu beklentiyi cepheden reddetmiyor. Kendileri için AKP dahil herhangi bir partinin önemi olmadığını, "bir şey doğruysa yanında, yanlışsa karşısında duracaklarını" aktarıyor.

Ağdağ, "Bu itibarla AK Parti'nin önümüzdeki dönemde doğru bir adımını görürsek milletvekillerimiz o doğruya destek verirler ama bir yanlış olursa 'biz nasıl olsa bunlarla aynı taraftayız' anlayışıyla da yanlışlarına körü körüne de destek vermeyiz" diyor.

Kudüs TV Haber Müdürü Ramazan Bursa da mutlak bir ittifak ya da karşıtlığın SP'nin tarzı olmadığını aktarıyor ve AKP'yle bu nedenle mutlak ittifak olacağını düşünmediğini belirtiyor.

SP'nin politikasının "olayları konu bazlı değerlendirmek" olduğunu vurgulayan Bursa, özetle şunları aktarıyor:

"Bugün AK Parti'nin şiddetle eleştirdiği bir konuda Saadet Partisi'ni miting yaparken bulabilirsiniz ama başka bir konuda destek verdiğini de görebilirsiniz. AK Parti'nin Parlamento'ya getirdiği kanunlar Saadet Partisi'nin temel ilkeleriyle aynıysa bu vekillerin desteğini alacaktır, uyumlu değilse alamayacaktır."

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir