Rus uçağının düşürüldüğü 24 Kasım’dan beri bıçak sırtında yaşayan Rusya’daki Türkler ve Türkiye’deki Ruslar, dün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ağzından çıkacak birkaç yumuşak sözle hayatlarının kolaylaşabileceği umudunu taşıyordu.
BBC Türkçe'de yer alan habere göre Putin, geleneksel basın toplantılarının 11'incisinde 1400 Rus ve yabancı gazeteciden 32’sinin toplam 47 sorusuna üç saat 10 dakika yanıt verdi. En çok zaman ayırdığı konulardan biri Türkiye oldu.
Putin konuştukça, onu dikkatle dinleyen Rusya’daki Türkler arasında umutlar azaldı, “bavulları toplama zamanının yakında gelebileceği” kaygısını yaşayanlar çoğaldı.
Artan sınır dışı baskısı
Putin, “Mevcut Türkiye yönetimi ile anlaşmamız zor ya da pratikte imkansız” diyerek, "Türk hükümeti içinde ABD'lilerin bir yerini yalamak (yalakalık etmek) isteyenler varsa bilemem” sözleriyle, Türkiye özür dilemedikçe Erdoğan ile uzlaşmaya kapalı olduğu mesajını tekrarlamış oldu.
İlerleyen bölümlerde "Düşmanca bir hareket yaptı ama Türkiye düşmanımız değil" demesi, önce söylediği ağır sözlerin etkisini hafifletmedi.
Putin için, görünen hedefte “Türkiye yönetimi” var ama, uygulanan yaptırımların olumsuz sonuçlarından en çok yakınanlar, hayatı iki ülke arasında bölünenler.
Çünkü Haftalardır Rusya federal TV kanallarının Türkiye’yi hedef tahtasına oturtan yayın bombardımanı, özellikle taşrada yerel yönetimlerin Türk şirketleri, öğrencileri ve vatandaşları üzerinde artan denetim ve sınır dışı baskısı gündemde.
Putin’in Türkiye ile ilgili sorulara vereceği yanıtlar, kullanacağı ton, hatta jestleri ve mimikler, Rusya’daki Türklerin umutlanması için “işaret fişeği” gibi algılanacaktı.
Daha önce Ukrayna’dan Gürcistan’a kadar farklı ülkelerle yaşanan gerginliklerin halka yansımasının, Putin’in kullanacağı tonla inip çıktığı biliniyordu.
Rusya’da fiilen “tek kanaat önderi” olarak Putin hangi yönü gösterirse, kamuoyunun tepkisi o yönde gelişiyordu.
İlk günkü kadar öfkeli
Rus jetinin düşürülmesi olayına kadar Erdoğan ve Putin Suriye politikası konusunda fikir ayrılıkları yaşasa da, ekonomik alanda işbirliğini destekliyordu.
Putin 24 Kasım’da uçağın düşürülmesinin üstünden üç haftadan fazla süre geçmesine rağmen, ilk günkü kadar öfkeli konuştu. Hatta bu kez argo sözcükleri de kullanarak, tonunu sertleştirdi.
Kommersant gazetesinin Kremlin muhabiri Andrey Kolesnikov, Putin’in 3 Aralık’ta Federal Konsey toplantısındaki konuşması için, ““Putin’in Erdoğan’a yaklaşımı uçağın düşürülmesinden sonra değişmekle kalmadı; bu güne kadar, her gün, hatta her saat sürekli değişiyor. Ve tabii ki iyi yönde değil” diye yazmıştı.
Dün Putin’deki sertleşme eğiliminin aynen devam ettiği görüldü.
Bunun sonucunda üç haftada “bahar havası”ndan “kara kış”a dönüşen ilişkilerde Rusya’nın politikası oldukça netleşti:
'Sıfır tolerans'
İlişkiler yolundayken Rusya’daki Türkler büyük ölçüde “ayrıcalıklı ülke vatandaşı” muamelesi görüyordu.
Turistik ziyaretlerde vize olmaması, ticari amaçla gelenlerin bile turist gibi serbest giriş yapmaları, çalışma ve oturma izinleri konusunda görece hoşgörü, şirket denetimleri ve para transferleri konusunda rutin zorluklardan fazlasının yaşanmaması gibi durumlar, kriz ile birlikte bir anda bitti.
Artık Türk şirketleri ve vatandaşları, her konuda “sıfır tolerans” uygulanan bir ülke kategorisine sokuldu.
Turist vizesiyle girmek isteyen işadamları gerekli hükümler uyarınca ülkeye sokulmadı, girenler deporte edilmeye başlandı, Moskova’dan yükselen Türkiye karşıtı dalga Türk şirketleri üzerinde denetimleri ve “kusur bulma” çabalarını arttırdı. En ufak bir eksiklik, yaptırım nedeni oldu. Yani daha önceki “hoşgörü” politikası, yerini “sıfır toleransa” bıraktı.