Dünya
Deutsche Welle

Rusya Suriye rejimi için devrede

ABD'nin çekilmesi, Türkiye'nin ertelenen harekâtı, YPG'nin Şam'a "bizi koruyun çağrısı" ve Suriye ordusunun Membiç'e girmesi… Suriye'deki iç savaş yeni bir dönemece girerken, Rusya'nın artan etkisini uzmanlarla konuştuk

28 Aralık 2018 19:08

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump'ın, ülkesinin askerlerini Suriye'den çekeceğini açıklaması sonrası yaklaşık sekiz yıldır iç savaşa sahne olan ülkeye nüfuz eden taraflar politikalarını yeniden değerlendirme sürecine girdi.

Suriye ordusuna bağlı birlikler ABD güçlerinin varlık gösterdiği alanlara doğru ilerlerken, Astana barış sürecinde farklı siyasetlerini savaşın bitmesi için ortak bir çatı altında birleştirmeye çalışan Ankara ile Moskova arasındaki görüşmeler bir kez daha öne çıkıyor.

Bu doğrultuda Türkiye'den Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, MİT Başkanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan oluşan bir heyetin Cumartesi günkü Moskova ziyareti, bu yeni süreçte özellikle Ankara'nın en büyük kaygısı olan PYD/YPG ile mücadelede bundan sonra nasıl adımlar atılacağına ışık tutacak gibi görünüyor.

Rusya'nın önceliği rejim

Moskova Devlet Üniversitesi'nde Rus dış politikası üzerine çalışmalar yapan Kerim Has'a göre, ABD'nin bölgeden çekilirken kontrol ettiği toprakları Türkiye'ye devretme gibi bir isteği bulunuyor.

Ancak Washington'ın etkisinin kırılmasının Rusya'nın nüfuzunu arttırdığı görüşünü savunan Has, ABD'nin neredeyse devre dışı kalmasıyla birlikte sahadaki gelişmelerin tam olarak Washington ve Ankara'nın öngördüğü şekilde gelişmeyebileceğini düşünüyor.

DW Türkçe'ye değerlendirmede bulunan uzman, "ABD Suriye'den çekilirken Rusya'nın ilk etapta önceleyeceği husus orada ABD'nin bu bölgeleri doğrudan veya dolaylı bir yolla rejime devretmesi olacaktır" şeklinde konuştu.

Türkiye'nin geçen haftalarda Fırat Nehri'nin doğusuna yapacağını söylediği, ancak erteleme kararı aldığı askeri harekâtın da bu denklemde Cumartesi günkü Moskova görüşmesinde taraflarca revizyona tâbi tutulması da muhtemel gözüküyor.

Nitekim ABD'nin bölgeden çekilmesiyle birlikte Rusya ile koordinasyon halinde kuzeye doğru ilerleyen Suriye ordusu, Cuma günü PYD/YPG kontrolündeki Menbiç kentinin kontrolünü ele geçirdiğini açıkladı. Bu gelişme YPG'nin Beşar Esad'a "Bizi Türk tehditlerinden koruyun" çağrısından sadece dakikalar sonra yaşandı.

ABD'nin, IŞİD'e karşı mücadele kapsamında büyük bir kısmı YPG bileşenlerinden oluşan Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) verdiği destekte Ankara ile karşı karşıya geldiği ve SDG birliklerinin bir dönem Menbiç'te konuşlu olması nedeniyle kentin taraflar arasında ihtilaf yarattığı hatırlandığında, rejim güçlerinin kontrolü ele geçirmesi önemli bir gelişme olarak öne çıkıyor.

"Türkiye'nin savaşı psikolojik"

Washington'da faaliyet gösteren düşünce kuruluşu Arab Center bünyesinde Suriye'deki iç savaş hakkında çalışmalar sürdüren Joe Macaron'a göre Türkiye'nin Fırat'ın doğusunda kalkışacağı bir askeri harekât söylemi daha çok ABD'nin Kürt gruplara desteğini azaltmak için "psikolojik bir savaştı".

Trump'ın çekilme kararının Türkiye için bir sürpriz olduğu değerlendirmesinde bulunan Macaron, Suriye'nin kuzeyine girmenin kolay olmayacağını ve Ankara için hem iç politikada hem de ekonomide büyük bir maliyetinin olacağı görüşünde.

DW Türkçe'ye konuşan Suriye analisti, "ABD kuzey Suriye'yi dışarıdan Türklere ve Suudilere teslim edemez ve durum Trump'ın düşündüğünden çok daha karmaşık. Suriye'nin kuzeyinde olacaklarla ilgili en büyük sözü Rusya söyleyecektir" ifadesini kullandı.

Moskova Devlet Üniversitesi'nden Has da bundan sonraki süreçte Türkiye'nin Suriye'deki varlığının büyük ölçüde Türkiye-Rusya ilişkilerine endeksleneceği görüşünde.

Fırat'ın doğusuna düzenlenecek bir harekâtla ilgili olarak Moskova ile eşgüdüm halinde hareket edilmesi gerektiğini düşünen akademisyen, "Türk ordusunun ne zaman oradan çıkacağının ve ne ölçüde bir askeri angajmana gireceğinin operasyon başlamadan önce Moskova ile netleştirilmesi gerekecek" şeklinde konuştu.

Ancak Has'a göre böyle bir eşgüdüm sağlansa bile mevcut şartlarda düzenlenecek bir harekât Türkiye'ye zarar verebilir. Akademisyen harekâtı Türkiye-Rusya-YPG ekseninde şöyle değerlendirdi:

"Türkiye günün sonunda bu bölgeleri rejime teslim edecekse o zaman karşımıza şöyle bir soru çıkacak: Türk ordusu tabiri caiz ise rejime niçin taşeronluk yapıyor? Türk ordusunun Fırat'ın doğusuna girmesi bir anlamda Moskova'nın PYD/YPG'ye sopa göstermesi demek. Bu da PYD/YPG'nin masaya Moskova'nın şartları ile oturması anlamına gelir. Bu Rusya'nın işine gelebilir ama bu durumda Türk ordusu Moskova açısından bir araç haline gelmiş oluyor."

Rusya güçlü ama yalnız

DW'nin görüştüğü her iki analist de ABD'nin çekilmesi sonrası Suriye sahasının Esad yönetiminin çıkarına olacak şekilde Rusya'nın etki alanına girdiği konusunda hemfikir. Ancak kazanan/kaybeden hesaplarının şimdiden yapılmaya başlandığı bir ortamda analistler hangi tarafın ne derecede kazançlı çıkacağını kestirmenin güç olduğu görüşünde.

Has'a göre yaklaşık yarım milyon insanın hayatını kaybettiği ve ülke nüfusunun yarısının yerlerinden edildiği Suriye'de sekiz yıllık iç savaş sonrası Esad'ın meşruiyeti konusunda ABD havlu atmış gibi görünüyor.

Bir yandan Arap Ligi tekrar Suriye'yi kabul etmeye hazırlanırken, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Şam ile tekrar diplomatik ilişki kurmayı planlıyor. BAE Şam'daki büyükelçiliğini altı yıllık bir aradan sonra Perşembe günü yeniden açtı.

"Bu anlamda Esad tekrar uluslararası arenada kabul görmüşken, Rusya tarafı da 2021 sonrası muhtemelen Esad'la yola devam edecek" diyen Has ekliyor: "Mevcut şartlarda bakıldığında Türkiye'nin de Şam yönetimi ile masaya oturması kendi çıkarları açısından uygun duruyor gibi geliyor."

Arab Center'dan Macaron da, bir süredir zaten bölgede güç simsarı olan Rusya'nın bu gücünün gün geçtikçe arttığını kabul etmekle birlikte, bunun artan rekabetle çatışmaları da beraberinde getirebileceği uyarısında bulunuyor.

Moskova ve Ankara'nın, Suriye'de sürtüşmeye girmenin çıkarlarına hizmet etmeyeceğinin farkında olduğunu savunan analist, ancak bu durumun önümüzdeki süreçte daha rekabetçi bir ortam olmayacağı anlamına gelmediğini düşünüyor ve Rusya'nın yalnız olduğunu söylüyor:

"(İşin) olumsuz tarafına bakacak olursak, ABD'nin çekilmesiyle birlikte İran, Türkiye ve İsrail'in çıkar çatışmalarını ve karmakarışık durumdaki Suriye siyasi sürecini dengeleme konularında Moskova yalnız kalmış durumda."

Çağrı Özdemir

© Deutsche Welle Türkçe

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle