Ruşen Çakır
(Vatan, 13 Temmuz 2012)
1) Numan Kurtulmuş’un AKP’ye geçecek olması şaşırtıcı mı?
Kurtulmuş’un AKP’li olması bazılarının göstermek istediğinin aksine eşyanın tabiatına aykırı değil. Aslında Kurtulmuş’un Refah Partisi (RP) döneminde R. Tayyip Erdoğan liderliğindeki “yenilikçi” hareket içinde yer alması şaşırtıcı olmazdı. Ancak o, Necmettin Erbakan faktörü nedeniyle gelenekçilerle birlikte hareket etti, hatta yenilikçilerin önündeki en güçlü engellerden biri oldu. Kurtulmuş, Milli Görüş hareketini Erbakan’ın denetiminde yenileme ısrarı nedeniyle AKP/SP ayrışmasında da Saadet’i tercih etti, fakat burada çok acı deneyimler yaşadı. Onun SP’den ayrılmak zorunda kaldıktan sonra HAS Parti’yi kurmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. Siyasete ara verebilir ve bir süre sonra kaldığı yerden devam etmek istiyorsa AKP’ye katılabilirdi. Genel seçimlerin sonrasında HAS Parti’de ısrar etmesiyse daha büyük bir hataydı. Kısacası eşyanın tabiatına aykırı olan aradaki HAS Parti macerasıydı. Bu nedenle Kurtulmuş’un iktidar partisine katılmasının son derece doğal olduğunu ve kısa bir süre içerisinde AKP’ye uyum sağlayacağını söyleyebiliriz.
2) Peki AKP Kurtulmuş’a uyum sağlayabilecek mi?
AKP’nin, Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkmasının ardından tam bir “Erdoğan partisi” haline geldiği doğrudur ama bu harekete yıllarını vermiş onca şahsiyetin hiçbir konuda söz ve oy hakları olmadığını düşünmek de yanlıştır. Nitekim Kurtulmuş’un transferi söz konusu olduğunda Hüseyin Çelik, Ekrem Erdem gibi üst düzey isimler alenen rahatsızlıklarını dile getirmekten çekinmediler. Erdoğan’ın bu süreçte itiraz ve kaygıları dinleyeceği ama son kararı bizzat vereceği, yani Kurtulmuş’u partisine kazandıracağı kesin gibi.
3) Kurtulmuş, Erdoğan cumhurbaşkanı olursa başbakan mı olacak?
Şurası doğru: Erdoğan tüzüğü uygulamaktan vazgeçmezse AKP’nin birçok kurmayı kenara çekilmek zorunda kalırken Kurtulmuş, Süleyman Soylu gibi yenilerin önü epey açılacak. Bununla birlikte Erdoğan’ın, Kurtulmuş’a parti içinde ve genel olarak siyasi hayatta sunacağı pozisyonlarda eski yol arkadaşlarını gözetmemesi söz konusu olamaz. Bu nedenle Kurtulmuş’u bir tür “Erdoğan’ın veliahtı” gibi görenler yanılıyor. Erdoğan sonrası AKP’de, başta Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi bu partiyi yoktan var eden isimler doğal olarak daha fazla öne çıkacaktır. Öte yandan Kurtulmuş konusunda Erdoğan nedeniyle bugün sessiz kalanların, onun Köşk’e çıkması halinde parti içi iktidar mücadelesi verecekleri, bu bağlamda Kurtulmuş’la da rekabet edecekleri muhakkaktır.
4) HAS Parti’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
HAS Parti kısa sürede dikkat çekici bir performans sergiledi. Partinin yarattığı olumlu imajda Kurtulmuş’un ender rastlanır nezaketinin etkisi de yüksekti. Fakat HAS Parti’nin ilgi çeken bazı politikalarının arkasında Kurtulmuş’tan çok, farklı deneyim, birikim ve geçmişlere sahip birbirinden ilginç kadroları bulunuyordu. Hatta Kurtulmuş’un aşırı temkinli üslubu nedeniyle bu politikaların pratiğe geçmesinde bir tür fren olduğu, partinin dinamizm kazanmasının önünü aldığı söylenebilir. Ancak Kurtulmuş’un (belki bazı arkadaşlarını da yanına alarak) AKP’ye katılması halinde HAS Parti’nin önünün açılacağı asla söylenemez. Bu noktada özellikle Kurtulmuş’u eleştirip, kendi deyimiyle onunla “vedalaşan” Mehmet Bekaroğlu’nun nasıl bir yol izleyeceği önemli olacak. Ne var ki başından itibaren “Numan Kurtulmuş partisi” olarak algılanan HAS Parti, o olmadan yoluna bir süre belki devam edebilir ama ömrünün uzun olacağını sanmıyorum.
5) Saadet Milli Görüş’ün liderliğinde yalnız mı kaldı?
İlk bakışta böyle görünüyor ancak Kurtulmuş’un AKP’ye geçmesinin SP’ye çok fazla getirisi olacağı söylenemez. Çünkü HAS Parti’nin doğuşuna yol açan süreçte Milli Görüş’ün tüm parçaları hayli yıprandı. Ardından Erbakan ailesi içinde yaşanan çıkar çekişmeleri SP’yi çok olumsuz etkiledi. Bir sonraki seçimlerde düşük bir oy oranı alması halinde SP’nin iyice marjinalleşeceğini ve Milli Görüş geleneğinin, kısmen de olsa AKP üzerinden varlığını sürdüreceğini öngörebiliriz.