Dünya
Deutsche Welle

Ruhr Kitap Fuarı'na Türkiye damgası

Tükiye’den yine birçok usta kalemi konuk edecek Ruhr Kitap Fuarı, kapılarını ziyaretçilere açtı. Fuarın açılışına ise Türkiye’deki gazeteci ve aydınların durumu damgasını vurdu.

30 Nisan 2016 20:39


Ruhr Kitap Fuarı, 29 Nisan Cuma akşamı düzenlenen açılış törenini ile 11'inci kez ziyaretçilere kapılarını açtı. Törende fuarın bu yılki Onur Konuğu, belgesel yönetmeni ve gazeteci Osman Okkan’a Almanya ve Türkiye’deki kültür yaşamına katıkılarından ötürü ödülü takdim edildi.

Fuarın bu yılki ana teması yaşanan mülteci dramlarına ithafen “Kaçma, Sığınma ve Hasret” olmasına rağmen, törende Türkiye’deki aydın, sanatçı ve gazetecilerin durumu ön plana çıktı. Açılışta gösterimi yapılan kısa biyografik belgeselinde öne çıkan Osman Okkan’ın 1970’lerde Almanya’nın ARD kanalı için yaptığı Almanya'daki ülkücü gençlerin örgütlenmesine dair haberinin ardından Türkiye tarafından 'terörist' ilan edilip, Türk vatandaşlığından çıkarılması ve MİT tırları nedeniyle yargılandığı davadan ötürü yurtdışına çıkış yasağı bulunan gazeteci Can Dündar'ın geceye bizzat katılamaması, fuarın açılış törenine damgasını vurdu. Ve Türkiye'deki gazeteci, sanatçı ve aydınların geçmişle günümüzdeki durumunun karşılaştırılmasına neden oldu.

Darbe dönemlerinin farkı

Programın açılış konuşmasını da yapan Osman Okkan’ın kadim dostu Zülfü Livaneli, DW Türkçe’ye verdiği röportajda Türkiye’de kültür, sanat ve gazeteciliğin baskı altında olduğunu vurguladı. Bir zamanlar kendi şarkılarının dinlenmesinin de yasak olduğuna değinen Livaneli, „Aydınların şu an maruz kaldığı baskıların geçmişten en büyük farkı, bunun seçilmiş bir hükümet tarafından yapılıyor olması“ dedi. Livaneli sözlerini şöyle sürdürdü: "Seçilmiş bir iktidarın bunları yapması çok kötü. Çünkü askeri darbe diyor ki; ‚ben zaten demokrasiyi, insan haklarını, her şeyi askıya aldım'. Darbe, adı üstünde geliyor. Ama ‚ben demokratik olarak seçildim, halkın iradesini temsil ediyorum’ diyen insanların bunu yapması, tamamen bir zulüm haline geliyor. Çünkü demokrasi çoğunluk diktatörlüğüne dönüştüğü zaman dünyanın en kötü rejimi haline geliyor.“

'Cehaletin örgütlendiği dönem'

AKP hükümeti döneminde 'cehaletin örgütlendiğini' ve 'yönetici kadrolarında yürek ve beyin soyluluğu olanların yer almadığını' kaydeden Livaneli, şu anki baskıların daha uzun süreli olduğuna dikkat çekti. Livaneli „Askeri darbe geliyordu 2-3 sene dayanamıyordu. Çünkü Türkiye’deki klasik faşizmin diyelim, dayanacağı 3’üncü saç ayağı eksikti. Askerlerin 2-3 yılda gitmesinin sebebi; ordu ve sermaye bir araya geliyordu ama üçüncü saç ayağı; vicdan, yani din eksik kalıyordu. Türk ordusunun laik olması din ile birleşmesini engelliyordu. Ama şu anda ilk defa dinin, sermayenin ve ordunun bir araya geldiğini görüyoruz. Dolayısı ile daha uzun süreli gidiyor tabi. Ama bir gün gene halkın oyları ile değişecektir bu iş. Bunun başka bir yolu yoktur zaten“ diye konuştu.

Dündar'dan Merkel'e sitem

Törene bir Skype bağlantısı ile katılan Can Dündar da Türkiye’de gazetecilerin mesailerinin büyük bir kısmını yazı işlerinden çok adliye ve mahkeme salonlarında geçirdiğini kaydetti. Her gün bir baskın veya yeni açılan dava haberi ile uyandıklarını belirten Dündar, Almanya Başbakanı Angela Merkel’e de sitem etti. Türkiye ve Almanya hükümetlerinin Türkiye’deki baskıları görmemek için neredeyse bir söz birliği etmiş gibi olduklarını ifade eden Dündar „Sayın Merkel’in ağzından ‚Türkiye’de basın özgürlüğü önemlidir’ cümlesini duyabilmek için 4’üncü ziyaretini beklememiz gerekti“ diye konuştu.

Dündar diğer yandan kendi davasında gördükleri uluslararası destek ve dayanışma için Alman meslektaşlarına, gazetecilik örgütleri, yazar ve akademisyenlere teşekkür etti. Bunun hükümetin geri adım atmasına yardımcı olduğunu kaydeden Dündar „Belki bugün size buradan ulaşabiliyorsam, hapishanede değilsem, biraz da bu ulusal ve uluslararası dayanışma sayesinde“ diye konuştu.

Bilgi eksikliğini giderme görevi

Can Dündar ile lise yıllarından itibaren tanışan, belgesel projelerinde Dündar’ın arşivinden de sık sık yararlanan Osman Okkan da DW Türkçe’ye verdiği demeçte, Cumhuriyet yazarlarından Hikmet Çekinkaya ve Ceyda Karan’a verilen hapis cezalarına dikkat çekti. Okkan, Türkiye’de açılan bu tarz yüzlerce davanın demokrasinin geleceği açısından alarm verici olduğunu kaydetti. Buna karşı çok bilinçli olmak ve kalıcı bir mücadele vermek gerektiğini kaydeden Okkan, „Buradaki Alman dostlarımızın da önem vermesini istiyoruz“ diye konuştu.

Belgeselleri ile yıllarını Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Nazım Hikmet, Hrant Dink ve daha birçok güçlü kalemin Almanya’da tanıtımına adamış olan Okkan da Alman kamuoyuna tepkiliydi. Komedyen Böhmermann krizine atıfta bulunan Okkan „İçeriği tatsız ve zevksiz de olsa Almanya’da bir komedyenin, komedi tarzında bir çalışmasından ötürü kovuşturmaya uğraması ne kadar gereksiz ise Türkiye’de aslında yüzlerce insanın bu yüzden kovuşturulduğunu göz ardı etmek de Almanya gibi bir topluma yakışmıyor. O açıdan sanırım bu bilgi eksikliğini gidermek konusunda büyük görevlerimiz var“ diye konuştu.

Bununla birlikte Okkan, Türkiye’nin yakın tarihine dair dört bölümlük belgeselin tamamlandığının da müjdesini verdi.

Ramy ve Sura

Bir öğrenci girişimi olarak başlayıp 11 yıl içinde profesyonel bir fuara dönüşen Ruhr Kitap Fuarı’nın organizatörü Fikret Güneş yazar kataloğuna bu yıl eklenen iki önemli isme dikkat çekti. Genelde Türk yazar ve Türkiye ile bağlantılı Alman yazarları konuk eden fuarın bu yılki konuk listesinde ilk kez Suriyeli iki yazar da eklendi. Güneş, 1989 doğumlu Ramy Al-Asheq ve 1980 doğumlu Sura Alloush adlı yazarların fuara konuk edilmesine ilişkin „Özellikle Ramy ve Sura’yı seçmememizin nedeni, Abwab, yani kapılar adlı bir gazete çıkarmaları. Buraya gelen mültecilere Arapça, Almanya’da yaşam, sistem ve olup bitenler hakkında bilgi veriyorlar. Bizde onların sesine yer vermek, festivali mültecilere de açmak istedik“ diye konuştu.

Toplumdaki mülteci algısının genelde yoksul ve belli meslek grubundan insanlardan oluştuğundan yakınan Güneş, onlar arasında sanatçı, aydın, sinemacı, gazeteci birçok kişinin bulunduğunun göz ardı edildiğini kaydetti. Güneş, „Sığınmacılar arasında hatrı sayılır ve biraz da yaptığı işlerden dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalmış yazar ve gazetecilere bir platfom sunmak istedik“ diye konuştu.

29 Nisan-8 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen fuarda Ramy Al-Asheq ve Sura Alloush ile birlikte Türk edebiyatının usta kalemleri de Ruhr bölgesinin farklı şehirlerine misafir olacak ve edebiyat severler ile buluşacak. Romanlardan öykü kitaplarına ve iki dilli (Almanca ve Türkçe) çocuk eserlerine kadar fuarda 40 bin kitap sergileniyor. Farklı şehirlerde 20’yi aşkın edebiyat etkinliği okurları bekliyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle