T24 - Türkiye Cuma günü uluslararası sendikal hareket açısından çok önemli bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Küresel Sendika Federasyonları (Global Union Federations) toplantısı İstanbul’da düzenlendi ve pek çok ulus-ötesi federasyonla Türk-İş ve DİSK’e bağlı sendikalar bir araya geldi.
Emek, eşyanın tabiatı gereği evrenseldir. Ancak dünyada 1970’lerin sonundan beri sermaye git gide artan bir serbestide dolaşırken, deregülasyon (kuralsızlaştırma) politikalarıyla bunun önü açılırken ve özelleştirmeler sonunda gelip “kamu hizmeti” addedilen alanlara kadar dayanmışken, emek küresel ölçekte serbestçe dolaşamıyor. Bilakis, gelişmiş ülkelerin göçmen işçi adaylarının önüne diktiği ulus-devlet duvarları kalınlaşıyor.
Dolayısıyla emeğin küresel dayanışması, ki 2011 itibariyle bu halen çok zayıf bir düzeyde, ücret karşılığı emeğini satarak yaşayan insanlar için (yani dünya üzerindeki insanların ezici çoğunluğu için) hayati öneme sahip. İstanbul’daki konferans bu bağlamda, tüm zorluklara ve engellemelere karşın ilmek ilmek örülmeye çalışılan küresel sendikal dayanışma için son derece önemli bir etkinlik oldu.
Konferansın sonunda tüm katılımcı küresel sendikaların imzasını taşıyan bildiride Türkiye’nin ILO ve BM’nin işçi organları düzeyinde sürekli eleştirildiği, yerine getirmeyi taahhüt ettiği insan hakları ve işçi hakları standartları konusunda hakkında olumsuz kanaatlerin olduğu hatırlatılarak “Konferansın iki günü boyunca, Türkiye’deki pek çok üyemizin haklarına karşı yapılmış ve açıkça belgelenmiş bir dizi ihlali dinledik. Bu hak ihlallerinin modern ve demokratik bir ülkede yeri yoktur” denildi.
“Uluslararası sendikal hareket Türkiye hükümetinden bu temel hakları garanti altına alacak yasal düzenlemeleri yapmasını ve hayata geçirmesini beklemektedir” ifadesine yer veren bildiri şu somut talepleri seslendirdi:
“Hükümet ve özel sektördeki işverenlerin bu hakları bastırmasına, bu hakları kullanmak isteyen ve koruyan işçiler ve sendika yöneticilerini sürekli olarak tehdit altında bulundurulmasına bir son verilmelidir. Bu kapsamda emniyet güçlerinin uyguladığı fiziki şiddet de durdurulmalıdır. Ayrıca evrensel bir insan hakkı olan sendikaya üye olma hakkını kullanmayı seçen işçilerin sistematik olarak işten çıkarılmasına bir son verilmelidir”.
Anayasal hak: Ateşten gömlek
Türkiye’de pek çok işyerinde, çalışanın anayasal hakkını kullanarak istediği sendikaya üye olması (bazen de salt herhangi bir sendikaya üye olması) işten atılması için yeterli olabiliyor. Özel sektörde örgütsüzlük çok yaygın. Hele ki bazı sektörlerde durum içler acısı (söz gelimi medya). Çalışanlar kimi zaman yeterli bilinç düzeyinde olmamaktan, kimi zaman baskı ve tehditlerden, bazen de işçi olduklarının farkında olmamaktan ötürü sendikal örgütlenmeden uzak duruyor.
(Bu “işçi olduğunun farkında olmama” durumu üzerine apayrı bir yazı yazılır. Ofiste takım elbise veya tayyör bluz ile bilgisayar karşısında oturunca, elde akıllı telefon olunca, ilerde tekne alma hayali kurunca, akşam LED TV’de CSI, Lost vs. seyredip haftasonu Bağdat veya Abdi İpekçi Caddesi’nde dolanınca, fena eğitim vermeyen bir okuldan mezun olup iyi kötü yabancı dil de bilince insanlar kendilerini burjuva zannediyor. Öyle ya işçi dediğin bıyıklı ve mavi tulumlu olur)
Neyse konuyu dağıtmayalım. Konferansa verilen arada Uluslararası Gıda (İşçileri) Sendikası (International Union of Food – IUF) Genel Sekreteri Ron Oswald ile sohbet ediyoruz. Aslında bu, sendikanın kısa adı… IUF; tarım, turizm, tütün işçileriyle yardımcı işçileri örgütleyen bir federasyon. 127 ülkede IUF’ye bağlı 265 sendika var ve resmi üye sayısı 2.7 milyon. Yoksul ülkelerdeki, aidat ödeyemediği için resmen üye olamayan ama sendikayla bağlantılı emekçileri de katınca 10 milyondan fazla üyesi var IUF’nin.
'Dengeli gelir dağılımı'
Bu muazzam örgütlülüğün başındaki isim olan Oswald, aynı zamanda uluslararası sendikal harekette bir “duayen”. Emeğin örgütlülüğünün, sendikalaşmasının önemine “Sendikalar bir toplumda gelir dağılımının dengeli olmasında önemli role sahiptir, toplumsal barış için önemli role sahiptir” diye dikkat çekip sözlerine devam ediyor:
“Sendikaların zayıf olması durumunda zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olmasının önü açılır. Piyasa koşullarında zengin zenginleşir, yoksul yoksullaşır. Sendikalar toplumda gelir dağılımının dengeli olmasında ve toplumun demokratik bir gelişim göstermesinde piyasaya göre daha etkilidirler. Baskıcı rejimler ilkin basını, sendikaları ve insan hakları örgütlerini bastırarak işe başlarlar”.
'Sendikalar hükümetlerden bağımsız olmalı'
Oswald, sendikal örgütlenmenin toplumdaki genel demokratik örgütlenmede büyük öneme sahip olduğunu vurguladıktan sonra “ancak bunun için sendikaların da hükümetlerden bağımsız olmaları şarttır” diyor. Oswald’ın Genel Sekreteri olduğu IUF’ye Türkiye’den, her üçü de Türk-iş’e bağlı Tekgıda-İş, Tarım-İş ve Toleyis üye. Hak-İş konfederasyonuna bağlı Öz Gıda-İş de üyelik başvurusunda bulunmuş ama onun üyeliği bekletiliyor.
Bunu sebebini Oswald şöyle açıklıyor: “Hak-İş’in Türkiye hükümetinden bağımsız bir konfederasyon olup olmadığı noktasında bir takım şüpheler dile getiriliyor. Hak-İş gerçekten de bağımsız bir örgüt müdür, sorulması gereken soru bu”.
Yarınki yazımızda Uluslararası Gıda İşçileri Sendikası Genel Sekreteri Ron Oswald’ın, Doğu Afrika’daki açlık üzerinden konuştuğumuz küresel gıda krizi ve gıda fiyatlarındaki artış konusundaki görüşlerini okurlarımızla paylaşacağız.
(ntvmsnbc-Burak Cop)