T24- Tarihin en büyük yağlı güreşçisi ünvanını 9 kez Kırkpınar Şampiyonu olarak fazlasıyla hakeden Ahmet Taşçı, gençliğinde futbol oynadığını belirterek "O zamanki idolüm şimdilerin Roberto Carlos'u diyebilirdik" dedi ve ekledi "En çok profesyonel futbolcu olmayı istemişimdir. Çok hırslı bir yapım vardı. Futbol bitti tabi. Yaşım 24-25'e gelmişti. Hayatın gerçekleriyle karşı karşıya kaldık."
Takvim gazetesinde Hakan Dilek'in "Roberto Carlos olacaktım" başlığıyla yayımlanan (23 Temmuz 2010) yazısı şöyle:
"25-26 yaşındaydım ben güreşe başlamak istediğimde. Ustam Kadir Birlik bile benim için; bu saatten sonra pehlivan mı olunur? dedi... Pirelli'de lastik imalathanesinde çalışıyordum. O kapalı alana girince birden bire çok sıktı beni. Bir de sporu çok seviyordum... İnsan hayatı bu. Bu kadar ucuz, bu kadar sıradan yaşanıp gitmemesi gerektiğini düşündüm... Doğuyorsun; düşün ki yaşayacağın doğru dürüst güzel bir 25 yılın var veyahut 30..." Bu sözler Cumhuriyet tarihimizin yağlı güreşlerdeki en büyük en başarılı ismi Ahmet Taşçı'ya ait.
Her söz bir çift kazık, her duruşu sarma, her mevzusu künde gibi Ahmet Taşçı'nın. Karamürsel Levent Erdoğan Yağlı Güreş Tesisleri'ndeki buluşmamız bir bayram yerinde kucaklaşmak gibi. Onlarca öğrencisine çift kazığın nasıl yapılacağını anlatıyor usta pehlivan. Güneş alnımızın çatısında. Ama kıspet giymiş öğrencilerin umurunda değil bu. Devam ediyor Taşçı; "Pirelli'nin beni daraltan işi olmasa pehlivan olmayacaktım. O şartlarda Karamürsel Belediyesi'ne işe girmeye çalışıyordum. Almadılar beni. İş yoktu o zamanlar. Belediyeye falan girmek çok zordu. İmkansız gibiydi hatta. Belediye'nin maaşı, Pirelli'nin yarısının yarısıydı ama sigortalı işti, devlet kapısıydı ailem için. Kendi gelirimiz zaten var topraktan ama sosyal güvenceye kavuşmak, sigortalı olmak... Evlenmek için gerekli olaylar değil mi?
Bunları düşünüyordum. Bir de prestijin var işte. Belediyede çalışıyorsun. Ne kadar dar, ne kadar ufuksuz. İki saat git, iki saat gel, zaten hayatımız yollarda geçiyor. Bir de orada geçen sekiz-on saatimiz var. 1986 yılıydı... Yani ben Pirelli yerine Karamürsel Belediyesi'ne çalışmak için girseydim pehlivan falan olmazdım. Şimdi gidip elini öpmemiz lazım değil mi? Ama sonradan aldı bizi işe tabi...
Yaşıyor şimdi gidip görüşüyoruz... Çok iyi insandır kendisi."
SIKI FUTBOLCU
Şimdi sıkı durun. Cumhuriyet tarihimizin en önemli yağlı güreşçisi eski bir futbolcu aslında.
Onun kıvrak çalımlarını ve ne sert bir oyuncu olduğunu anlatıyor hâlâ Karamürselliler; "1982-
83 yıllarına dönelim. Karamürsel İdmanyurdu'nda futbol oynuyordum. Renklerimiz de Siyah-Beyaz'dı... 2. Amatör Küme'de 1984'te şampiyon olup 1. Amatör Küme'ye çıktık. Bek oynuyordum. Fizik aşağı yukarı aynıydı. Daha inceydim sadece... Bir idolüm hiç olmadı ama Roberto Carlos gibiydik diyebilirim. O zamanlarda bekler çakılı oynardı ama biz gider gelirdik maçta ileriye geriye... Hasta Fenerbahçeliydim, döndük sonra Beşiktaş'a..."
Topu dolaştırmaya başladık desem karşımdaki pehlivana haksızlık etmiş olacağım ama burayı es geçmek bize haksızlık olacak; "En çok profesyonel futbolcu olmayı istemişimdir. Çok hırslı bir yapım vardı. Futbol bitti tabi. Yaşım 24-25'e gelmişti. Hayatın gerçekleriyle karşı karşıya kaldık. Pirelli tamam... Eş, dost sağolsun iş buldu bize de çalıştık ama zordu şartları, çok zor.
O kadar zaman harcıyorsun, o kadar emek harcıyorsun elimize geçen para belli. Ama dediğim gibi hayat bu kadar dar ve kapsamsız olamazdı. Güreşe teşvik ettiler bizi. 'Sen güçlü kuvvetli adamsın, güreş' diyorlardı ama ben hep kaçıyordum. Hiç işim olmazdı güreşle. Sevmezdim yani." Gerçi ailede güreş yapanlar var ama Taşçı yine de uzak duruyor. Ailede herkeste güçlü bir görünüm var. Kadınlar bile yapılı. Soyadları da dedelerinin işlettiği taşocaklarından geliyor. Onları herkes Karamürselli biliyor ama köken Osmaniye Köyü'ne bağlı. O zamanların Karamürsel'i 5 bin nüfusu barındıran Boşnak, Çerkez, Abhaza muhacirlerden oluşan mütevazı bir kasaba.
PEHLİVAN DİYARI
Burada yöreye ait bir bilgi daha alıyoruz Taşçı'dan; "İşin aslı şu; Karamürsel halkının güreş merakı vardır.
Burada her çocuk güreşçi doğar dersek abartmış olmayız. Burada güreş mevzusu ilk Pireli'yle başlıyor.
Atatürk onun kahvesine gelip kahve içmiş. Fincanı hala durur. Korumaya almışlar. Saklıyorlar. İşte o Pireli güçlü kuvvetli gençleri yakalar burada antrenman yaptırır güreş tutturur. Çolak Hilmiler, Uzun İbrahimler vardı Yağlı Güreşlerde... Sonra Gazanfer Bilge vardır. Dünya çapında bir isim olur kendisi. Çayırlardan çıkar gider mindere. Kasımpaşa'nın Güreş Takımı'nda yeralmıştır kendisi.
Orada Dünya Şampiyonu olur. Daha sonra 1976-77-78'de Aydın Demir yetişir. Yağlı Güreşlerde ikinci altın kemeri alan isim olarak yetişmiştir Karamürsel'den. 1966-67-68'de ilk altın kemer Ordulu'ya üçüncü de Hüseyin Çokal'dır. O da Denizli bölgesinden 1982-83- 84'te... En sonuncu da benim. Yani; Cumhuriyet döneminde 5 tane altın kemer var. 3 tanesi Karamürsel'indir."
KAPIDAN KOVULUYOR
Güreşle ilgili ilk girişimler 1985'li yıllara rastlıyor Ahmet Taşçı'nın. İstikamet o yörenin en bilinen güreş kulübü SEKA Kağıtspor'dur; "Şöyle düşünmüştüm; futbol bitti. E benim bu saatten sonra tenisçi olacak halim yok. Her spor dalı için gecikmişim. Ne yapacağım güreşelim bari diye düşündüm. Tamamen tesadüftür yani. Minder güreşi için de birkaç yere müracaat ettim. Kağıtspor... SEKA'nın güreş kulübüydü.
Türkiye'nin en prestijli kulüplerden biriydi. Senin yaşın geçti senden güreşçi olmaz dediler bana...
Yakınlarım da Kadir Birlik'in yanına götürdüler beni. Yakınlarım güçlü kuvvetli olduğum için güreşe yönlendirmeye çalışıyorlar beni... Zorla götürdüler beni güreş alanına. Yağlandık falan. Çıktık güreşiyoruz.
Çırağıyla güreş tuttuk. Adam vurdu beni yerden yere. Ne kadar güçlü olursan ol, oyun bilmedikten sonra ne yapacaksın? Kadir Birlik demiş ki; Bundan pehlivan mehlivan olmaz! Alın götürün bunu!" Ama Taşçı kafaya koymuştur bir kere. Fabrikada üç vardiya o kadar ağır işlerde çalışmak ona göre değildir.
Bu emeğin karşılığı başka türlü bir hayat olmalıdır; "Bunu düşündüm. Sosyal hayatımız sıfırlanmıştı.
Düğüne toplantıya gezmeye gitmek mümkün değildi. Herkes gezip tozarken ben o fabrikaya tıkılıyordum.
Eee bunca zamanımı alacaksa bunca emek harcayacaksam... Neşeli sosyal çevresi renkli girişken bir insanım. Ben pop müzik severim mesela. Volkan Konak dinliyorum. Yabancı müziği de çok seviyorum.
Dil bilmiyorum ama kulağa çok hoş geliyor." Güreşi bir kez sevmiş, tam sevmiştir Ahmet Taşçı.
Bir yolunu bulur ve yine hafta sonu yapılan güreşlere girmeyi başırır; ". Değişik yerlerdeki güreşlere de katılıyorum artık. Yolluk veriyorlar bize. E bir yolluk parası 20 lira. E ayda eder 80 lira. Pirelli'de çalışıyorum. Orada geberiyordum, anam ağlıyordu çalışmaktan. Bu iş dedim, kendi kendime yapılır. Her gittiğim yerde derecem daha iyiye çıkıyordu, daha başarılı oluyordum."
ÇOK ÇALIŞMAK
Bu başarının ardındaki sır neydi peki. Onu da Ahmet Taşçı'dan dinleyelim; "Kütükleri sırtıma bağlardım yokuş yukarı çekerdim... Bunu benim bulduğum söyleniyor ama bu öyle değil. Kurtdereliler, Koca Yusuflar böyle çalışırmış. Ağaçla çalışmaların yapıldığını duyuyorduk eskiden. Ağaca elense çekmeler tırpan atmalar, taş yuvarlamalar... Kendimizi zorlayacak ve aşacak ne varsa yaptık. Zamanında da yazılmış çizilmiş. Abartı gibi durabilir ama yapılıyor işte."
İlk amiral Karamürsel
Asıl adı Mürsel Alp'tir. Savaşlarda gösterdiği kahramanlıklar yüzünden, gözü pek ve cesur anlamında Kara unvanıyla anılmıştır. Osmanlı devletinin kuruluş yıllarında büyük gayretler göstermiş, Osmanlı Türklerinin ilk amirali, ilk gemi inşaat mühendisi olan Karamürsel Bey, Karamürsel'de bir deniz üssü ve tersane kurmuştur.
Levent Erdoğan
Karamürsel'in yağlı güreşlerdeki en önemli ismi Avukat Levent Erdoğan'dır. Bakın bu memlekette yağlı güreşler için ne lazımsa kendisi yapmıştır. Devlet mi? Hiçbir zaman yağlı güreş de olmazdı. Karamürsel'deki tesislerimizi de spor salonunu da o yaptırdı. Hiç bir yerden de yardım almadı.
Duvarı aşamadık
Ben aynı zamanda minder güreşi de yapmak istedim ama kulüp sporcusu olmadığım için önüme hep engeller çıkardılar. Ama biz bu süreci çalışarak aştık. Engel tanımadık. Her şey çalışmakla gerçekleşti.