TBMM Soruşturma Alt Komisyonu’na dört eski Bakan hakkındaki yolsuzluk iddialarıyla ilgili İstanbul’da soruşturma dosyasında tanık ya da sanık olarak adı geçen 13 kişi ifadeye çağrıldı. Sanıklardan Rıza Sarraf’ın kuryesi, Erdoğan Bayraktar’ın oğlu ve işadamı Ali Ağaoğlu’nun verdiği ifadelerde ilginç ayrıntılar dikkati çekti.
Sanıkların beyanlarına ulaşan Birgün gazetesinden Sebahat Karakoyun’un haberine göre, ifadeye çağrılanlara öncelikle “şüpheliler ya da akrabalık ilişkisi olanlara tanıklıktan çekilme” hakkı veren CMK’nin 45 ve 48’inci maddeleri anımsatıldı. Aralarında Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in de bulunduğu altı kişi tanıklıktan çekildi. Edinilen bilgiye göre, komisyon üyeleri, yaptıkları uyarıya rağmen “tanıklık yapacağını” söyleyen Sarraf’ın kuryesi Muhammed Sadık’a ikinci kez “Vereceği ifade ile zarar görebileceği” uyarısında bulundu.
Çantayla milyonlar
Sarraf’ın kuryesi, Erdoğan Bayraktar’ın oğlu ve işadamı Ali Ağaoğlu’nun Alt Komisyona verdiği ifadelerde ilginç ayrıntılar dikkati çekti. Sadık’a, soruşturma dosyasındaki Ankara’ya sırt çantası ile götürdüğü 2 milyon avro, 2 milyon dolar ve 1,5 milyon TL’yi Ankara Royal Otel’de eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan’a verdiği iddiaları soruldu. Salih Kaan Çağlayan’ı tanımadığını iddia eden Sadık “parayı kime verdiğini hatırlamadığını” söyledi. Sadık’ın ifadesindeki “Ankara’ya çok defa para götürürdüm. Hatta çok az olmakla birlikte oradan altın getirdiğimiz de olmuştur” sözleri dikkati çekti.
‘Polisi terörist sandım’
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar da operasyonun yapıldığı 17 Aralık sabahı evine gelen polislere kapıyı açmadığı ve bu sırada babası ile telefonla görüştüğü iddialarına ilişkin, “Babamla yapmış olduğum son telefon konuşması eve polis olduğunu söyleyen birilerinin gelmesi üzerinedir. Esasen polis gelmeden önce kapıya gelenlerin terörist olduğunu düşünerek 155’i aradım ve kapıyı açmadım” dedi. Bayraktar, TOKİ ve Emlak Konut’la iş yapan inşaat şirketlerinin yemek işlerinin gayri resmi ortağı olduğu şirketlere verdirildiği iddialarına ilişkin de “Yemek işini yapanlar benim kiracılarımdır. Bunlardan bir kısmı ısı sayaçları da yapıyorlar. Onun da benimle alakası yoktur. Bunların bakanlıkla ya da başka bir devlet kurumuyla yaptıkları iş yoktur. Bu kişiler benim arkadaşlarım olduğu için üçüncü kişilerle olan ticari ilişkilerinde referans olmuşumdur” diye ifade verdi.
Muhammed Sadık: “Rıza Sarraf benim patronum olur. Ben her gün birçok yere görevli olarak gider gelirim. Müşterilere para getirip götürme işini yaparım. Bana ‘Şuraya şu adrese gidilecek, şu para verilecek veya şu paket verilecek ya da şu emanet verilecek’ derler. Ben de alır götürürüm. Götürdüğüm emanetleri bazen kendim alırım bazen içinde ne olduğunu görürüm, bazen de görmem, bilmem. Bahsedilen adrese (Egemen Bağış’ın evi) Ramazan Bayramı münasebetiyle gittim. Hatırladığım kadarıyla bayram çikolatası götürmüştüm. Verdiğim paket bir poşetten ama naylon mu karton mu şu anda hatırlamıyorum. Bayram olduğu için çikolata olacağını tahmin ediyorum. İçini açıp bakmadım. Paketi oraya götürmemi kimin söylediğini hatırlamıyorum. Ancak normalde ya Abdullah Bey ya da Rıza Bey söylerdi.
Hatırlamıyorum
(Ankara’ya sırt çantası ile götürdüğü 2 milyon avro, 2 milyon dolar ve 1,5 milyon TL’yi Ankara Royal Otel 10. katta bulunan Salih Kaan Çağlayan’a verdiği iddiaları) Bahsedilen tarihlerde hatırladığım kadarıyla Ankara’ya para götürmemiz söylendi. Murat ile beraber yola çıktık. Havaalanında X-ray cihazından geçtikten sonra çantaları açtılar. Zaten biz içinde para olduğunu ve paranın da miktarını söyledik. Polisler çantayı kapatıp bize teslim etti. Uçağa binip Ankara’ya vardık. Ancak parayı kime verdiğimizi hatırlamıyorum. Esasında bakan veya bakan oğlu olarak bilinen birisine biz para götürmedik. Bize bu şekilde bir isme teslim edin diye talimat verilmedi. Ben Bakan’ın oğlunu tanımadığım halde polisler bana emniyetin koridorunda bir resim gösterdiler , “Bu adama para götürdüm” diyerek imza atmamı istediler. Hatta bunun için zorladılar. Ancak ben imza atmadım.
3 tane resim gösterdiler 3 resmi de tanımıyordum. Dolayısıyla istedikleri imzayı atmadım. Zaten ben Ankara’ya çok defa para götürürdüm. Hatta çok az olmakla birlikte oradan altın getirdiğimiz de olmuştur. Yabancı paraları çoğu zaman elden getirip götürüyorduk. Zira bankalar istenildiği zaman yabancı parayı zamanında temin edemiyorlar. Para transferi 5-6 gün sürüyor. O yüzden müşteriler elden istiyor. Bu şekilde turistlere dahi elden para gönderiyoruz. Hatta öğrencilere de para veriyoruz. Çünkü İran’a ambargo konulduğu için bankalar aracılığıyla İran’dan gelen turistlere ve öğrencilere para çıkaramıyorlar. Ya da çok az bir miktar çıkarabiliyorlar. Para transferi de yasak. Onun için biz elden veriyoruz. Bu paraları döviz büromuzdan veriyoruz. Bahsettiğim gibi ben Ankara Royal diye bir yeri hatırlamıyorum.”
***
Ağaoğlu destek istedi
Abdullah Oğuz Bayraktar: (Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu) Ali Ağaoğlu Bakırköy 46 projesi için imar izni alınması yönünde yapmış olduğu girişimden bir sonuç almamasından sonra karşılaştığımız zaman bana bu projeyle ilgili kurumlardan istenen görüşlerin zamanında gelmediğini, kurumların cevap vermesi için destek olmamı istedi. Daha doğrusu bana bürokrasiden dert yandı. Bürokrasinin bir hafta gibi bir zamanda cevap vermesi gereken konuya üç aydır cevap vermediğini söyledi. “Bir sorar mısın neden bu kadar gecikiyor bu iş?” diye söyledi. Ben de daha önceden beri arkadaşım olan Bakanlık Mekansal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman’ı arayıp uzun zamandır bir evraka cevap verilmediğini, bununla ilgilenmesini istedim. Mehmet Ali Bey, “İlgileniyorum” dedi ama bildiğim kadarıyla bu iş hâlâ çözülemedi. Benim yemek firmam yok, beni bu yemek işiyle ilişkilendirebilmek ve binada arama yapabilmek için kiracılarımın yaptığı yemek işinin benim olduğunu ileri sürerek arama yapmışlardır. Yemek işini yapanlar benim kiracılarımdır. Bunlardan bir kısmı ısı sayaçları da yapıyorlar. Onun da benimle alakası yoktur. Bunların bakanlıkla ya da başka bir devlet kurumuyla yaptıkları iş yoktur. Bu kişiler benim arkadaşlarım olduğu için üçüncü kişilerle olan ticari ilişkilerinde referans olmuşumdur.
***
'Başbakan: Haklarını kullan'
Ali Ağaoğlu: (Bakırköy’deki arazisine dair imar değişikliği ile ilgili) Ben bakanların çoğunu tanırım. Çevre Bakanı Bayraktar’ı da hemşerim olduğu için evveliyatla tanırım. Ailesini ve çocuklarını da tanırım. O da bir zamanlar müteahhitlik yapıyordu, tanışıklığımız 1970’li yıllara kadar uzanmaktadır. Bakan’ı veya oğlunu tanımış olmam onlardan bir talepte bulunmak için bir menfaat sağlamamı gerektirmez. Ben hakkım olan müracaatı yaptım. İşimin çabuklaştırılması için oğluna da rica etmişimdir. Daha ziyade bu görüşmeleri şehir plancısı olan Aytaç isimli bir arkadaş var, o takip ediyordu. Ben bakanlıktan içeri girmiş birisi de değilim, esasen hiçbir bakanlığa da gitmedim. Kısacası hukuka uygun bir talebimiz oldu. (Başbakan’ın devreye girdiği iddiası) Bir karşılaşmada Sayın Başbakan’ın “İşler nasıl” diye sorması üzerine Büyükşehir Belediye Başkanı’nın iki yıldır bizi oyaladığını, işlerin yürümediğini söyledim. Sayın Başbakan da, “Kentsel Dönüşüm Yasası çıktı bu çerçevede değerlendir, haklarını kullan” dedi. Başka bir şey söylemedi.