Koray Çalışkan
(Radikal, 17 Nisan 2012)
Aslında başlık yanıltıcı. Grevi yasaklamaya kalkışan sendika yok. Ama grevi fiili olarak bitiren, memurları hükümetin istediği gibi temsil eden, üye sayısını arttırmak için bakanlıklardaki gücünü kullanan ve bundan nemalanan bir konfederasyon var. Adı Memur-Sen.
Türkiye’de üç önemli memur konfederasyonu var. KESK sendikal hareketi kuran, arkasından gelen ve tek bir bedel ödemeyen sağcı sendikaların haklarını da onlar için kazanan konfederasyon. Türkiye Kamu-Sen ise milliyetçi hisleri güçlü bir konfederasyon. Memur-Sen ise dünyada sendikalaşma rekorunu kıran, AKP’ye yakın ama çok çok yakın olarak görülen memur sendikalarının, AKP’ye çok ama çok çok yakın olduğu hissedilen konfederasyonu.
Rekora gel
Tablo gidişatı özetliyor. Türkiye Kamu-Sen yerinde sayıyor. KESK üzerine gelen baskılarla uğraşmaktan sendikal örgütlenmeye zaman ayıramıyor. Birçok sendika yöneticisi tutuklu. Bir de alana çıkıp grevsiz toplusözleşmeye karşı durduğu için hükümetten gazı önden yiyor.
Hükümetin gazını arkasına alan konfederasyona ne olduğunu görüyorsunuz. 2000 yılında esamesi okunmayan konfederasyon Memur-Sen, AKP’nin iktidarı almasıyla resmen uçuşa geçiyor. Sendikalaşmanın hızla düştüğü günümüzde Memur-Sen 8 yılda üye sayısını 5, evet yazıyla, beş katına çıkarıyor. Tescilli bir dünya rekoru! Türkiye’de çalışan memurların %43’ünü ‘örgütlemeyi’ başarıyor.
Grev niye yasak?
Anlatayım. 6 gün önce yeni sendika yasası Resmi Gazete’de yayımlandı. 7 kişilik Kamu Görevlileri Sendika Heyeti (KGSH) hükümetle karşı karşıya. Nispi temsile göre 3 kişi AKP’ye yakın Kamu-Sen’den olacak. Ama yasa diyor ki başkan da en büyük konfederasyondan olsun. Yani sendikalı %43’ü temsil eden Kamu-Sen, %57 temsiliyet kazanıyor. 3 üye, bir de başkan Kamu-Sen’den oluyor.
Artık sorun çıkmaz ya, diyelim ki çıktı. Sendikalar greve gidemiyor. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu (KGHK) devreye giriyor. 11 üyesi var. 4’ünü hükümet atıyor. Yani patron. 2’si Memur-Sen’den. Yani ahbap. Zaten çoğunluk oldular. 2 akademisyeni de işveren seçiyor. Hükümetin seçtiği Sayıştay Başkanı aynı zamanda KGHK başkanı oluyor. İleri korporatizme hoş geldiniz. Taha Parla’nın yıllardır anlattığını en iyi AKP anlamış gibi görünüyor.
Memur da hani bana demiş!
Sonuç belli. Bu tutmuş, bu örgütlemiş, bu anlaşamayıp kurula gitmiş, grev yokmuş, toplusözleşme bitmiş, memur da hani bana demiş. “Peki bu memurlar böyle sendikaya niye giriyorlar” diye sorabilirsiniz. Yanıtları yukarı da verdim. Ama daha dramatiğini anlatayım. Yine isim veremiyorum. KESK’li bir arkadaşımla konuşuyorum. Öğretmen. Utana sıkıla Memur-Sen’e geçmek zorunda kaldığını söylüyor. Tayin işini halletmek için. Ağzım açık kalıyor.
Sendikacılarla konuşuyorum. İsmini vermek istemeyen solcu bir sendikacı, “Bak hocam AKP’nin sendikasına girmeyen müdür, müdür yardımcısı olamaz, işi hep ters gider” diyor. Milliyetçi başka bir sendikacı, o da ismini vermek istemiyor, “Bizden sendikacı çalıyorlar, zorla istifa ettirip Memur-Sen’e geçiriyorlar” diyor. Milliyetçilerle solcular aynı yolun mağduru olmuşlar.
Dünya biliyor
Durum kötü. Dünya âlem dönenleri biliyor. Dünya âlemden soyutlanıyoruz. En büyük memur konfederasyonumuzu Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (ITUC) almıyorlar. Yanlış anlaşılmasın ITUC solcu kulübü değildir. Türk-İş de orada. Memur–Sen daha önce de Uluslararası Hür Sendikalar Konfederasyonu’na (ICFTU) başvurmuş ve kabul edilmemişti. Nedenini anlamışsınızdır. Bağımsız sendika ve konfederasyon vasfı olmadığı için.
Ucu 444’e dokunur
Bunun ucu nerelere gider? Memurların geliri düşer. AKP içinde yükselmeye hevesli sendikacılar masada ona göre davranır. Türkiye örgütleniyor derken örgütsüzlüğün örgütlendiği bir garip ülkeye dönüşürüz.
Bir görünmeyen sonuç daha var. Okullarda seçmeli derslerin öğrencilere nasıl dayatılacağını fark etmişsinizdir. Öğretmenlerin tercih yapamadığı bu yeni rejimimizde küçücük çocukların ve ailelerinin harika seçimler yapacağından elbette eminiz, mutluyuz. İnanmıyorsanız çalın oynayalım. Milliyetçi olsun, solcu olsun herkes halaya beraber durur.