Şüpheli şekilde 2018'de yaşamını yitiren Rabia Naz Vatan davasında sürecin devam ettiğini belirten baba Şaban Vatan, "Biz sadece adalet istiyoruz. 16 Temmuz 2020 tarihinde dosyaya takipsizlik verdiler. Biz 16 Eylül 2020'de Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvuru yapmıştık. Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hâlâ bir sonuç çıkmadı. Reddedilirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) gideceğiz." dedi.
Giresun’un Eynesil ilçesinde 12 Nisan 2018'de evinin önünde yaralı bulunup kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren 11 yaşındaki Rabia Naz Vatan’ın babası Şaban Vatan'ın adalet mücadelesi sürüyor. Cinayetin üstünün kapatılmaya çalışıldığını ileri süren Vatan geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yla aralarında geçen diyaloğu anlattı.
Soylu'nun dava ile ilgili "'Hukuk süreci devam ediyor" dediğini aktaran Vatan, "Hangi hukuk süreci Bakan Bey? Hukuk süreci diyorsunuz, lanet olsun böyle hukuk sistemine.' dedim. Sonra Bakan Bey, 'Şaban Vatan bana hakaret etti' dedi. Böyle süreçler yaşıyoruz" diye konuştu.
"Betonun üzerine can çeker halde bırakmışlardı"
Sol Haber'den Ali Mert Canel'in haberine göre, Vatan olayın yaşandığı o günü ve sonrasındaki dava süreçlerini şöyle anlattı:
"12 Nisan 2018 günü saat 17.00'den itibaren Rabia Naz'ı evimizin kuzey cephesinde betonun üzerine can çeker halde bırakmışlardı. Ben haberi alır almaz Trabzon Beşikdüzü ilçesinde iken çok kısa bir süre sonra oraya yetiştim. Ambulans yeni gelmişti. Kızımı sırt üstü bırakmışlar. Üzerinde çok değişik tozlar vardı. Bulunduğu yerdeki tozlardan alakasız saman ve odun talaşı, Karadeniz'de güllük dediğimiz soyulmuş odun parçacıkları vardı. Ambulans ile beraber hastaneye gitti. Hastane yolunda çığlık attı. Gözünü açmıyordu. Dili dönmüyordu. Elbisesinin sağ kolunda kanlar vardı. Fakat burnu dahi kanamamıştı. Sadece sol ayağındaki kesik görülüyordu. Sağ ayağında da kesikler varmış."
"O çanta terasta yoktu, sonradan oraya bırakıldı"
Rabia Naz'ın o gün annesinin çalıştığı eczaneye gittiğini ve oradan okul çantası ile beraber ayrıldığını ifade eden Vatan şöyle devam etti:
"Fakat okul çantası ortada yok. Eşim, okul çantasını sırtında götürdüğünü söyledi. Saat 19.00'dan 22.50'ye kadar okul çantası arandı, fakat bulunamadı. Biz kızımızın ölüm haberini alıp Eynesil'e geldikten sonra kızımı adlı tıpa gönderdiler. Saat 22.50 civarı çanta bulundu denildi. Polis, çantayı bana gösterip gitti. 22 gün sonra polisler, o akşam Rabia Naz'ın çantasının terasta olduğunu söylediler. O çanta terasta yoktu. Sonradan oraya bırakıldı."
"Çantayı bulan polis ifadesini değiştirdi"
Çantayı bulan polisin bir yıl sonra ifadesini değiştirmesini ise Vatan, "Çantayı 3 polisin bulmasına rağmen, aralarındaki bir polis "çantayı ben buldum" dedi. Bir yıl sonra aynı polis ifade değiştirdi. Selim Aktaş, HSYK inceleme müfettişlerine daha sonra verdiği ifadede okul çantasını kendisinin bulmadığını söylüyor. Dosyanın ilk savcısına ise kendisinin bulduğunu söylemişti. Savcılık, çantanın sadece emniyette bir fotoğrafı çekildiğini söylemişti. Fakat daha sonra terasta çantanın bulunduğu yerde çekilen fotoğraflar dosyaya eklendi. Bu fotoğraf çantanın sonradan oraya eklendiğini gösteriyor. İntihar senaryoları dahil savcılık, emniyet herkes bu cinayetin üstüne kapatmaya çalıştı." sözleri ile anlattı.
"Tüm bu delilleri yok ettiler, DNA sonucunu incelemediler"
Kendi çabasıyla Rabia Naz'ın katledildiği metruk evi bulduğunu ileri süren Vatan sözlerine şunları ekledi:
"Evin incelenmesi için talepte bulundum. Olaydan yedi buçuk ay sonra metruk evin incelenmesi yapıldı. İncelemede bir kadına ait vücut sıvısı bulundu. Bir peçetede de bir kadına ait bir DNA bulundu. Bu DNA'nın kime ait olduğu hakkında bir çalışma yapılmaz iken olaydan bir gün sonra metruk evi yıktılar. Metruk evin ön kısmında Rabia Naz'ın da üzerinde bulunan talaş parçaları vardı. Ambulans şoförü de bu durumu teyit etmişti. Evin önünde araç lastik izleri de 18-64 şeklinde ortaya çıkmıştı. Yani tüm bu delilleri yok ettiler. DNA sonucunu incelemediler."
"Orada ırgatlık yapan kadınlardan biri ambulans gelmeden önce evin önünden hızlıca "siyah bir Doblo" aracın geçtiğini ifade etti. O araçta belediye başkanın yeğeni olan İbrahim Sabuncuoğlu'nun olduğu, aracı daha sonra oto yıkamaya verdiklerini savcılığa delilleriyle sunduk."
"Olayda Canikli’nin isminin geçmemesi için çaba gösterildi"
Olayın içinde siyasi isimlerin olduğunun daha sonra karşısına çıktığını ileri süren Vatan, "Eynesil AKP Belediye Başkanı Coşkun Somuncuoğlu, öz kardeşim Muhammet Vatan'ın İstanbul'da Nurettin Canikli ile buluşma yaptıklarını öğrendim. Olayda Nurettin Canikli’nin ismi geçmemesi için çaba gösterildi. Nurettin Canikli seçimlerden önce Giresun'a geldiği zaman AKP'li belediye başkan adayı Aytekin Şenlikoğlu'nun telefonundan Muhammet Vatan ile görüşüyor. Aytekin Şenlikoğlu şu an Giresun Belediye Başkanı. Uçak yolculukları, cep telefonu incelemeleri yapılmadı. Giresun Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahim Alan da Karaman'da Ensar vakfı olayı yaşandığında o olayın savcısıydı." dedi.
"Müge Anlı olayın üstünü kapatmaya çalıştı"
Müge Anlı'nın kendisine dava açmasını ve öncesinde yaşananları ise Vatan şöyle anlattı:
"Daha sonra ifadelere göre her şey ortaya gelmişti. Kişilere baskılar uygulayarak bütün ifadeleri değiştirdiler. 14 Eylül 2018 tarihinde Eynesil'e gelen Müge Anlı ekibi oto yıkamacı ile röportaj yapmıştı. Ekip, geldiklerinden bir gün sonra ATV patronu tarafından merkeze çağrıldı. Daha sonra Müge Anlı olayın intihar olduğunu söyleyerek olayın üstünü kapatmaya çalıştı. Bana ve olayı haber yapan Yurt Gazetesi'ne dava açtılar."
"Eski Eynesil Kaymakamı şüpheli şekilde ölü bulundu"
"2 Nisan 2021 tarihinde Aydın Kurucak Kaymakamı olan Yılmaz Kurt öldürüldü. Kaymakam, Rabia Naz öldürüldüğü vakitlerde Eynesil Kaymakamı'ydı. Görüştüğüm kaymakamın ailesi, savcılığın ölmeden önce Kurt'a baskı yaptığını söylediler. Bu olayın üstü de intihar olarak kapatılmaya çalışıldı."
"Biz sadece adalet istiyoruz"
"Süreç devam ediyor. Şu anda Anayasa Mahkemesi'nde. TBMM'de Rabia Naz'ın da içinde bulunduğu çocuk ölümlerini araştırma komisyonunda AKP'li vekillerce Nurettin Canikli korunuyor. Milletvekillerinden aldığım bilgilere göre, verdikleri her önergeyi reddediyorlar. İnceleme komisyonu Meclis Başkanlığı'na sunuldu. Başkanlık komisyonu rafa aldı. Biz sadece adalet istiyoruz.""
"16 Temmuz 2020 tarihinde dosyaya takipsizlik verdiler. Biz 16 Eylül 2020'de Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapmıştık. Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hâlâ bir sonuç çıkmadı. Reddedilirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğiz."