Dünya

Pulitzerli gazeteci Seymour Hersh'ten ABD-Rusya ilişkileri analizi: Demir kaplamalı pinyata

"Amerikan istihbarat çevrelerinde Ukrayna'nın savaşı kazanma şansının oldukça zayıf olduğunu herkes görüyor. Geçen yılki büyük karşı saldırısı başarısız olduktan sonra ordunun cephanesi azalmış durumda ve buradaki askeri uzmanlar Putin'in Ukrayna'nın doğusu ve ele geçirdiği dört sınır bölgesi üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmak için Rusya sınırına yaklaşık yirmi mil uzaklıktaki Ukrayna'nın ikinci büyük şehri Harkov'u almak üzere harekete geçeceğini tahmin ediyor"

22 Mart 2024 13:03

T24 Çeviri
Seymour Hersh

Biden'ın Orta Doğu ve Ukrayna'daki dış politika sorunları, bilhassa seçim yılına denk geldiğinden göz korkutucu olsa da Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş müzakereler yoluyla değil askeri bir sona yaklaşıyor olabilir. Vladimir Putin'in ordusu Ukrayna'ya her zamankinden daha fazla yerleşmiş durumda ve yetersiz donanıma sahip Ukrayna ordusu en iyi ihtimalle bir dört bölgesini kalıcı olarak kaybedeceği bir çıkmazla karşı karşıya. Lafı dolandırmaya gerek yok, esasen bu bir yenilgidir.
Geçtiğimiz hafta sonu Rusya Devlet Başkanı'nın tartışmasız bir şekilde yeniden seçilmesi, özellikle de geçen ay hapisteki muhalif Aleksey Navalni'nin ölümünden sonra olduğunu hatırlarsak, demokratik açıdan tam bir rezaletti. Yüzde 77'lik bir katılımla, Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bu yana gerçekleşen en yüksek oranı yakalayan seçimde Putin oyların yüzde 87'sini aldı. Konuyla ilgili bilgi sahibi bir Amerikalı yetkiliyle olanları nasıl açıklayacağımızı konuştuğumuzda, bana "daha önceki Rus seçimlerindeki süreçle aynıydı" dedi. "Ruslar oylarını bu şekilde kullandılar çünkü kendi çıkarları bunu gerektiriyordu. Şöyle veya böyle, insanlar Putin'e oy vermek zorundaydı."

Kendisinin bizzat başlattığı zorlu ve maliyetli bir savaşın ortasında bile Putin, bir dizi Batı yaptırımına ve savaşa olan hevesinin iktidarını gevşeteceği yönündeki Washington merkezli hüsnükuruntuya rağmen Rusya'yı sıkı bir şekilde kontrol etmeye devam ediyor. İdeoloji tarafından gözleri kör olan Biden, rejim değişikliği şekerini yemek istediğini gösterse de Putin'in demir kaplı bir pinyata olduğu kanıtlandı.

Amerikan Başkanı hala bir kroşe yakalamaya çalışıyor. Bu bağlamda Biden'ın 7 Mart'taki Birliğin Durumu konuşmasının başında Putin ve Ukrayna savaşına değinmeyi seçmesi şaşırtıcı değildi. Kendisi ve dış politika ekibi göreve geldiğinden bu yana Putin'in zayıflatılmasını yapılacaklar listesinin en başına koymuştu. Kongre'ye Rusya'nın "ilerlemekte olduğunu" ve Putin'in amacının "Avrupa ve ötesinde kaos tohumları ekmek" olduğunu söyledi. "Eğer bu odada Putin'in Ukrayna'da duracağını düşünen birileri varsa, sizi temin ederim ki durmayacaktır. . .. Tarih bizleri izliyor. Avrupa risk altında."

Öte yandan, Rusya'nın NATO'ya ve Batı Avrupa'nın birliğine yönelik acil tehdidinin, seçim yılında Amerikan askerlerini riske atmaya yetmeyeceğini de hiçbir ironiye yer vermeden açıkça ifade etti. "Ukrayna'da savaşan bir Amerikan askeri yok ve bu durumun böyle kalması konusunda kararlıyım" dedi.

Elbette hayatlarını Washington'da geçiren biz gazeteciler, bu tür siyasi nutukların hiçbir anlamı olmadığını ve asıl önemli olanın Biden gibilerin ne söylediği değil ne söylemediği olduğunu biliyoruz.
Amerikan istihbarat çevrelerinde Ukrayna'nın savaşı kazanma şansının oldukça zayıf olduğunu herkes görüyor. Geçen yılki büyük karşı saldırısı başarısız olduktan sonra ordunun cephanesi azalmış durumda ve buradaki askeri uzmanlar Putin'in Ukrayna'nın doğusu ve ele geçirdiği dört sınır bölgesi üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmak için Rusya sınırına yaklaşık yirmi mil uzaklıktaki Ukrayna'nın ikinci büyük şehri Harkov'u almak üzere harekete geçeceğini tahmin ediyor. Ukrayna savaşın başlarında Rusya'nın Harkov'a yönelik saldırılarını savuşturmuş ve 2022'deki başarılı karşı saldırıların ardından nihayet kentin kontrolünü ele geçirmişti. O zamandan bu yana geçen aylarda da kenti sallantılı bir şekilde elinde tutmaya devam etti.

17'nci yüzyılda kurulan Harkov, İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya'nın sağlam kalan son tank tümenlerinden birine karşı dört acımasız çarpışmaya sahne olduğu için Ukrayna ve Rusya'da özel bir konuma sahiptir.

Almanya 1943'teki son muharebeyi kazandı, ancak bu, bitkin düşen Nazi ordusunun savaştaki son önemli zaferi olacaktı. Şehir şimdi yeni bir Rus saldırısına karşı savunmasız bir durumda bulunuyor.

Geçtiğimiz cuma günü seçim sonrası verdiği bir mülakatta Putin, Devlet Başkanı Volodimir Zelenski başkanlığındaki Ukrayna hükümetiyle barış görüşmeleri için şartlarını yineledi. Putin, yandaş Rus bir televizyon gazetecisine verdiği demeçte "Sırf onların [Ukrayna ordusunun] cephanesi tükeniyor diye müzakerelere başlamamız saçma olur" dedi. "Bununla birlikte, ciddi bir görüşmeye elbette açığız ve tüm çatışmalar gibi bu çatışmayı da barışçıl yollarla çözmeye istekliyiz."

"Müzakere etmeye hazır mıyız? diye soruyorsunuz. Elbette hazırız, ama karşı tarafın temennileri, psikotropik ilaçların kullanımı sonrasında görülen 'hüsnü kuruntuları' çağrıştıracaksa, o zaman bunun parçası olmayız. Yapmak istediğimiz, bu tür durumlarda olduğu gibi, sahada ortaya çıkan gerçeklere dayalı görüşmelerdir."

Savaş halindeki iki ordunun liderleri arasında devam eden görüşmelerden haberdar olan konuştuğum bir Amerikalı yetkili, Zelenski ile birlikte çalışan Biden yönetimi yetkililerinin barış görüşmelerinde önemli bir ilerleme kaydedilmesi ihtimalini reddettiklerini söyledi. Gerçek şu ki, "ihtilaflı toprakların”- yani, eskiden Ukrayna'nın kontrolünde olan dört oblast ve Kırım'ın- "kuzeyden güneye ve doğudan batıya tamamı Rusya'ya kalacak gibi duruyor. Bu yüzden bu konuda konuşmayı bırakıp ve bir anlaşma yapmamız şart." Şu anda "Putin (Batı Ukrayna'da Polonya sınırına yakın) Lviv'e bile gidebilir. Ama bu ona mevcut hakimiyeti açısından ne kazandıracak? Dışarıda bir Amerikan bocalaması ve içeride barış mı? O Harkov'u istiyor ve Zalenski'yi teslim olmaya sürüklediğinde bunu da elde edecek."

"Birkaç ay önce, yani Putin'in yeniden seçilmesinden ve Zelenski'nin askerî açıdan gerilemesinden evvel, makul bir müzakerenin eşiğindeydik. ABD'li liderler bu olasılığın farkına vardıklarında Zelenski'ye bir ültimatom verdiler: 'Müzakere etmeyecek ya da anlaşmaya yanaşmayacaksın, aksi takdirde [Ukrayna'nın her yıl aldığı] 45 milyar dolarlık gayri askeri fonlarla hükümetini desteklemeyeceğiz. Biden yönetimi, NATO'ya yönelik Rus tehdidini göğüslemeye, Rusya'nın canavarını alt etmeye fazla siyasi yatırım yaptı. Artık hiçbir koşulda rotasını değiştirmeyecektir, dolayısıyla nihai son kaçınılmaz görünüyor. Ukrayna için zafere giden bir yol yok ve bu son, ulusal bir mücevheri [Harkov'u] Batı'dan geri alan Putin'in Rusya'da tarihi bir simge haline gelmesiyle son bulacak."

ABD yaptırımlarının Putin'i savaş planlarından caydırma konusundaki etkisizliği de kaosa katkıda bulunuyor. The Economist dergisi başarısızlığın boyutlarını özetliyor: "Rusya'nın ekonomisi baştan aşağı yeniden tasarlandı. Petrol ihracatı yaptırımları bypass ederek küresel güneye sevk ediliyor. BMW'den H&M'e kadar Batılı markaların yerini Çinli ve yerel ikameler aldı. . . Ülke içindeki muhalefet ise adeta boğuldu."

Kimsenin Rusya yanlısı olmakla suçlayamayacağı bir dergi olan The Economist, Büyük Britanya'nın Soğuk Savaş deneyiminden yola çıkarak bir uyarı da yaptı: "Rusya'nın 1945'ten sonra kurulan küresel kurumları, özellikle de BM Güvenlik Konseyi'ni, sekteye uğratma becerisi hafife alınmamalıdır. Rusya, liberal dünya düzeninin nihilist ve öngörülemez bir düşmanına dönüşmüş durumda; amacı bu düzeni bozmak ve sabote etmek. Tıpkı nükleer savaş başlıklarıyla kendini tahkim eden Kuzey Kore ya da bölge siyasetindeki manevralarıyla tanınan İran gibi."

İşte Biden yönetiminin yeşerttiği dünya bu. Ukrayna savaşında bir orta yol aramayı reddetmesi ve İsrail'in Gazze'de devam eden saldırısını kontrol edememesi, Biden'ın Kasım ayındaki başkanlık seçimlerini kaybetmesi halinde, Trump'a karşı yürüteceği kampanyada siyasi bir engel haline gelecektir.

Başkan, aslında sona erdirilmesi oldukça mümkün olan bu vekalet savaşında ölmeye devam etmeleri için Ukraynalılara para vermeye devam edeceğinin sözünü veriyor. Biden'ın şimdiye kadar ortaya koyduğu en iyi şey, Gazze'de bir ateşkesten bahsetmeye başlamak ve Ukrayna'daki cepheye hiçbir Amerikan askerinin gönderilmeyeceği taahhüdünde bulunmak oldu. Seçimler gelmeden fazlasını yapabilecek mi? Hep birlikte göreceğiz.


Seymour Hersh Kimdir?

Seymour M. Hersh, araştırmacı gazetecilik mesleğinin dünya çapındaki duayen isimlerinden biridir. Hersh'ün gazetecilik ve yayıncılık ödülleri arasında bir Pulitzer Ödülü, beş George Polk Ödülü, iki Ulusal Dergi Ödülü ve benzeri bir düzineden fazla ödül bulunmaktadır. Hersh, The New Yorker'da kadrolu bir yazar olarak 2003 yılında yazdığı "Lunch with the Chairman", "Selective Intelligence" ve "The Stovepipe" adlı makaleleriyle National Magazine Award for Public Interest ödülünü kazanmıştır. Hersh 2004 yılında dergide yayınlanan bir dizi yazıyla Ebu Garip hapishanesindeki işkenceleri ortaya çıkarmış; 2005 yılında yine Kamu Yararı için Ulusal Dergi Ödülünü, Denizaşırı Basın Kulübü Ödülünü, Ulusal Basın Vakfı'nın Kiplinger Gazeteciliğe Seçkin Katkılar Ödülünü ve beşinci George Polk Ödülü'nü almıştır.

Yazının orijinali Seymour Hersh’ün Substack sitesindeki bloğunda yayımlanmıştır.