Unutulmaz melodileri, bu melodilere eşlik eden etkileyici armonileri ve özelikle kadın kahramanlarının tutkulu aşklarıyla daima dinleyicinin tellerini titretmeyi başarmış olan Giacomo Puccini’nin 150’inci yaşı kutlanıyor.
Milliyet yazarı Filiz Ali'nin yazısına göre; dünyadaki opera kumpanyalarını iflas etmekten kurtaran altı adet opera yaratılmış 19. yüzyılda. Bu operalardan ilk üçünün bestecisi 2008 yılında 150. yaşını idrak eden Giacomo Puccini.
“La Bohéme”, “Tosca” ve “Madama Butterfly” adlarını taşıyan bu üç opera, dünyada en çok sahnelenen operalar olarak, rekor üzerine rekor kırmaya devam ediyorlar. En çok oynanan operalar listesini Bizet’nin “Carmen” ve Verdi’nin “Aida” ile “La Traviata” operaları tamamlıyor.
Puccini’nin neden bu denli popüler olduğunun sırrı, bugüne kadar keşfedilmemiş olsa da bazı tahminler var elbette.
Operalarının konuları ister “Madama Butterfly”da olduğu gibi Japonya’da, ister “Turandot”da olduğu gibi Çin’de, “La Bohéme”in Paris’inde ya da “La Fanciulla del West”deki gibi Amerikan Vahşi Batısı’nın Altına Hücum döneminde geçsin, Puccini, unutulmaz melodileri, bu melodilere eşlik eden kimi zaman sıradışı ama etkileyici armonileri ve özelikle kadın kahramanlarının tutkulu aşklarıyla daima dinleyicinin / seyircinin ruhunun tellerini titretmeyi başarmış.
Türk sanatsevere operayı benimsetmeyi amaçlayan ünlü rejisör Carl Ebert de, Puccini’nin bu özelliklerini iyi bildiğinden, ilk denemesini 1941 yılında Ankara’da bestecinin “Tosca” operasının ikinci perdesini sahneleyerek gerçekleştirmişti.
Ben “Tosca”yı seyretmek için çok küçüktüm o zamanlar, ama Carl Ebert’in birbiri ardına sahneye koyup, Ayhan Aydan, Aydın Gün, Mesude Çağlayan gibi genç opera sanatçıları yarattığı “La Bohême” ve “Madama Butterfly” operalarının Türkiye’deki ilk temsil ve provalarını izleme şansına eriştim.
Tosca demek, Callas demekti
Her iki eserin de büyüme çağımda üzerimde bıraktığı etkilerin geleceğimi şekillendirmiş olabileceğini söyleyebilirim.
20. yüzyıl boyunca, önce plak sonra da CD sanayii sayesinde Puccini operalarının ve bu operaların kahramanlarını canlandıran yıldız şarkıcıların sesleri Amazon yağmur ormanlarının en ücra köşesinde bile duyuldu.
“Tosca” demek, Maria Callas demekti örneğin. Mirella Freni, Leontina Vaduva ya da Renata Scotto ile “La Bohème”in küçük terzi kızı Mimi özdeşleşmişlerdi opera severlerin kulaklarında.
Tosca’nın devrimci aşığı ressam Cavaradossi’nin ünlü “E lucevan le stelle” aryasını Carlo Bergonzi, Giuseppe de Stefano ya da Franco Corelli’den dinlemedinizse kendinizi eksik saymanız gerekmekteydi. Tabii ki ‘3 Tenorlar’ı da unutmayalım. Gelgelelim, 21. yüzyılın tenorları Roberto Alagna ve Rolando Villazon da ‘eh’ fena değillerdi; ama nerede o eskiler?
İki yeni albüm çıktı
Çinli gaddar prenses Turandot’tan söz edildi mi nedense İsveçli Birgit Nilsson ya da Macar Eva Marton gelirdi akla. Maşallah hem enine hem boyuna iri olan her iki soprano, zerre kadar Çinliye benzemeseler de bu zor rolün altından kalkabilecek cüsseye ve sese sahiptiler en azından.
Madam Butterfly’ı canlandırmak için Japon veya ufak tefek olmak gerekmiyordu belki, ama bazı sopranolar da ‘kelebek’ten çok tombul kumruları andırıyorlardı sahnede. Herhalde en inandırıcı Butterfly’lar arasında soprano Vittoria de los Angeles sayılabilirdi.
Bütün bu Puccini operaları ve hem eski hem de yeni Puccini şarkıcılarını bir arada bulmak isterseniz yakın zamanda EMI markası ile çıkan “Best Puccini 100” ve “Puccini 2008 Nessun Dorma” CD albümlerini alabilirsiniz. Puccini’nin bütün operalarından bölümleri doya doya dinlemek için iyi bir fırsat.