Gündem

Psikoloji, seçmenlerin tercihlerini nasıl etkiliyor?

Seçmenlerin tercihleri ne kadar kolay tiksinip korktukları, hava durumu ve spor müsabakalarının sonuçlarına karşı nasıl tepki verdikleri gibi faktörler tarafından da etkilenebiliyor

29 Mayıs 2015 14:01

İnsan mantıklı düşünüp karar vererek mi oy kullanır? Psikologlar tercihlerimizin sandığımız kadar kendi kontrolümüzde olmadığını söylüyor. Seçimler yaklaştığında seçmenlerin parti politikalarını, politikacıları ve ideolojileri anlamak için uzun süre kafa yormak yormak gerekiyor. Seçim günü ise artık mantıklı hesaplar yaparak sandıkta oy kullanma vakti gelmiş oluyor.Birçok psikoloğa göre oylarımız sandığımız kadar kendi kontrolümüzde değil. Sağlık, eğitim ve ekonomi önemli konular; ama seçmenlerin tercihleri ne kadar kolay tiksinip korktukları, hava durumu ve spor müsabakalarının sonuçlarına karşı nasıl tepki verdikleri gibi faktörler tarafından da etkilenebiliyor.

Bilinçli aldığımız kararların bilinçaltı düşünme süreçleri, duygular ve önyargılar tarafından etkilendiği bilinen bir gerçek. Stanford Üniversitesi’nde siyasal bilimler profesörü Jon Krosnick, “50 yıllık psikoloji bilgimiz bize gösteriyor ki beynimiz iki bölüme ayrılıyor ve aslında bütün kararlar farkında olmadan alınıyor” diyor. Krosnick, siyasilerin televizyon tartışmaları sırasında seçmenler adayları dinlerken başka faktörlerin de devreye girdiğini söylüyor. Örneğin ABD’de 2008’deki başkanlık seçimlerinde birçok seçmenin kararında başkan adaylarının (Barrack Obama ile John McCain) etnik kökeni etkili olmuştu.

 

'Ondan uzak dur, sana zararlı’ mesajı 

 

Toronto Üniversitesi’nde psikoloji profesörü Yoel Inbar ise kararlarımızda etkisi olan başka bir faktörü, insanda tiksinme duygusunu tetikleyen şeyleri inceliyor. Deneklere farklı durumlarla ilgili tiksinme dereceleri sorulup daha sonra siyasi ideolojileri konusunda ankete tabi tutuluyorlar.

 

Inbar, kolay tiksinenlerin siyasi olarak muhafazakar oldukları sonucuna vardıklarını söylüyor. Dünyanın birçok farklı bölgesinde yaptıkları bu araştırmada bu ilişkiyi gösteren benzer sonuçlar almışlar. Bunun kaynağı ise biyolojiye dayandırılıyor: İnsanlar büyük sosyal gruplar içinde daha fazla zaman geçirmeye başlayınca hastalığa yakalanma riskini asgariye indirmek için bazı davranışlar geliştirmiştir. Psikologlar buna ‘davranışsal bağışıklık sistemi’ adı veriyor.
Bazı araştırmalar da seçim günü kendinizi nasıl hissettiğinizin de etkili olduğunu gösteriyor. İnsanların hastalık düşünmesinin onları ırk farklılıklarıyla ilgili daha olumsuz düşünmeye itmesi, ya da hasta hissetmeleri halinde daha çekici adaylara yönelmeleri gibi. Inbar tiksinme duygusunun ‘ondan uzak dur, sana zararlı’ mesajı verdiğini söylüyor.

Kampanya döneminde medyada tiksinme duygusunu tetikleyecek türden kelimelerin kullanılması, hatta ABD’de bir adayın bunu daha da ileriye götürerek çöp kokulu kampanya bildirileri hazırlatmasının birçok insan üzerinde sanıldığından daha büyük etkisi olabilir.

 

Korku duygusu

 

Korkunun siyasi ideoloji üzerindeki etkisi üzerine yapılan bir araştırma da benzer sonuçlar vermiş. Nebraska’dan 46 kişiye Irak savaşı ve idam cezası gibi siyasi konularda görüşleri sorulmuş. Katı görüşleri olanlar ise ikinci bölüme geçerek yüzünde örümcek olan korku dolu bir adam resmi gibi tehditkar görüntülere ya da ani yüksek seslere tabi tutulmuşlar.

En fazla tepki verenlerin daha sağcı görüşlere sahip olduğu görülmüş. Buradan yola çıkarak muhafazakarların çevreden gelen olumsuz etkilere karşı daha duyarlı olduğu söyleniyor.

Terör tehlikesi, ekonomik istikrarsızlık gibi korkuyu kışkırtan siyasi söylemler bazı insanların kararlarını etkilemek için kullanılıyor ve etkili de oluyor.

 

Negatif etki

 

Siyasi kampanyalarda farklı bilinçaltı önyargılar da kullanılıyor. Bunlardan biri de ‘negatiflik önyargısı’. Bazı insanların negatif bilgiyi hatırlamayı tercih ettiği ve negatif duyguların kararlarını etkilemesine izin verdiğine dair fazlaca veri bulunuyor.

Krosnick, seçimlerde adaylardan biri hakkında şiddetli bir hoşlanmama duygusu yaratılmasının seçmenleri daha fazla sandığa gitmeye yönelttiğini, bu duygunun güçlü olmadığı durumlarda seçmenlerin fazla motive olmadığını belirtiyor.
Kısacası, bir daha oy kullanmaya giderken gizli önyargılarımızı tetikleyen faktörlerin farkında olmak yararlı olabilir.