Erkekler arasında en sık görülen kanser türü olan prostat kanseri, bu grup arasında en fazla ölüme neden olan kanser türleri arasında üçüncü sırada yer alıyor.
Genellikle 50 yaş üzerinde görülen ve erkeklere özgü bir rahatsızlık olan prostat kanseri, sinsi bir hastalık olduğundan, prostat büyümesi söz konusu değilse, kansere ait hiç bir bulgu son evrelere kadar görülmeyebilir.
Prostat, mesanenin altında, rektumun önünde, ceviz büyüklüğünde, erkek üreme sisteminin bir parçası olan, ejakülasyon (boşalma) esnasında spermi taşıyan semen için sıvı üreten bir salgı bezidir. Mesaneden idrarı boşaltan üretra kanalı da prostatın içinden geçer. Dolayısıyla prostat rahatsızlıkları ve kanserinin en belirgin özelliği, prostatın üretrayı sıkıştırarak idrar akışını yavaşlatması, bazen de tamamen durdurması şeklinde gözleniyor.
Belli bölge ve ırklarda değişik oranlarda görülmesi, genetik yatkınlık ve beslenme alışkanlıklarının önemli bir rolü olduğunu ortaya koyuyor. Soya ürünlerinin bol tüketildiği Uzakdoğu ülkelerinde daha az görülen bu kanser türüne, yüksek yağ içerikli beslenen toplumlarda daha sık rastlanıyor. (Örneğin ABD'de, 7 erkekten birinde bu kansere rastlanıyor.) Ayrıca likofen (domateste bulunan antioksidan bir madde), yeşil çay, selenyum ve E vitamini tüketimi hastalıktan koruyucu olabiliyor.
Erken belirtileri
Erken dönemde hiç bir yakınmaya neden olmazken, ileri safhalarda idrar yapma zorlukları, idrarda kan, prostatın büyümesine bağlı zorluklar, karnın alt kısımlarında bel ve kemiklerde ağrılar, penisin sertleşmemesi ve bacaklarda şişlik gibi belirtiler görülebilir fakat aynı sorunlar farklı hastalıklarda da (idrar yolu enfeksiyonları, böbrek taşları, prostatit) görülebileceği gibi yakınmaların uzman bir hekim tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Prostat kanserinde tanı
PSA ismi verilen kan tetkikinin (kanda prostat-spesifik antijen düzeyine bakılması) yaygın kullanımı ile birlikte erken tanı yaygınlaşıyor ve hastalık yayılmadan önce teşhis edilebiliyor. PSA kan testinin sonuçları milimetrede nanogram (ng/ml) olarak verilir. 4ng/ml'nin altındaki değerler normal kabul edilir. 4-10ng/ml arasındaki değerler sınır, 10ng/ml üzeri ise yüksek kabul edilir. PSA testi sonucu ne kadar yüksek çıkarsa, prostat kanseri riski o kadar yüksek demektir.
Bu test kanserin varlığı hakkında kesin sonuç vermeyebilir çünkü prostat iltihabı ve benign prostat hiperplazisi (prostatın iyi huylu büyümesi) de PSA seviyelerini yükseltir. Rektal tuşe, yani makattan elle kontrol de mutlaka yapılmalıdır. Bu muayene sonrası doktorunuz prostatta anormallikler görüyorsa PSA testleri normal dahi olsa prostattan kesin tanı için parça alınarak (biyopsi) patolog tarafından incelenip kesin tanı konması önerilir.
PSA test sonuçlarını şu özel durumlar etkileyebilirler:
• Makattan muayene sonrası PSA düzeyi artabileceği için PSA tetkiki önce yapılmalıdır.
• Ejakülasyon (cinsel boşalma) da PSA değerlerini yükseltir bu yüzden test, 2 günlük cinsel perhiz sonrası yapılmalıdır.
• Bazı ilaçlar ve bitkiler PSA düzeyini düşürebilirler. Bu yüzden bu konuda hekiminiz bilgilendirilmelidir.
Genel olarak prostat kanseri, PSA test, parmakla rektal muayene, transrektal ultrason ve prostat biyopsisi gibi yöntemlerle tanısı konulabilen bir hastalık olup, transrektal ultrasonla parmakla tespit edilemeyen çok küçük ve ulaşılmayan bölgelerdeki tümörler de tespit edilebilir.
Başlıca tedavi alternatifleri
Cerrahi Tedavi: Radikal prostatektomide prostat bezi tamamen alınır. Tümör bezin dışına yayılmamışsa bu uygulama başka tedaviye gerek bırakmayabilir fakat: idrar kaçırma, gibi istenmeyen yan etkileri vardır.
Radyasyon tedavisi: Ameliyatın alternatifi olan bu tedavide kanser hücrelerini öldürmek için yüksek enerjili radyasyon kullanılır. Tümörün prostat bezi boyunca yayıldığı ancak hala komşu dokularla sınırlı olduğu durumlarda yarar sağlar. Kanamalı ya da kanamasız ishal, idrar yaparken rahatsızlık hissi ve empotans (iktidarsızlık) görülür.
Hormon Tedavisi: Erkek cinsiyet hormonlarının baskılanması yolu ile kanser hücrelerinin yok edilmesidir. Kanserin büyümesini yavaşlatır ancak tam tedavi sağlamaz. Kanser prostat bezinin dışına yayılana kadar uygulanmaz. Cinsel istek kaybı ve ereksiyon yokluğuna sebep olur.
Kemoterapi: Kanser prostat bezinin dışına yayıldığında, hormon tedavisi ve diğer tedaviler başarısız olduğunda uygulanır. Kemoterapinin bilinen tüm yan etkileri ve olumsuzlukları söz konusudur.