Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. E. Fuat Keyman 31 Mart Mahalli İdareler Seçimi’ne ilişkin değerlendirmede bulundu. Keyman'a göre seçmen 31 Mart'ta "Beka Sorunu-Ekonomik Reform dengesi bulunması ve yapıcı siyasetin kutuplaşmanın önüne geçmesi gerektiği" mesajını verdi.
Her seçimde olduğu gibi, 31 Mart Yerel Seçimleri vatandaşların oylarıyla çok önemli mesajlar verdiği bir seçim oldu. Seçime katılım oranı çok yüksekti (yüzde 85), seçim gecesi tüm Türkiye sabaha kadar büyük bir heyecan içinde seçim sonuçlarını izledi, liderler olumlu ve yapıcı konuşmalar yaptılar.
Türkiye, gerilimi çok yüksek, sert bir retoriğin dillendirildiği, kutuplaşmanın, dışlamanın, ötekileştirilmenin körüklendiği bir seçim sürecinden sonra, başta Türkiye’yi yönetenler olmak üzere tüm siyasi aktörlerin önemli dersler çıkarması gereken seçim sonuçlarıyla karşılaştı.
Türkiye’nin artık yüzde 72 oranında kentli, kentleşmesini çevreden merkeze doğru geliştiren, orta sınıfını ülke genelinde geliştiren bir ülke olduğunu unutmamalıyız.
Artık Türkiye’nin kentlerinden daha doğru olarak “kentlerin Türkiye’si sosyolojisi”nin ortaya çıktığı bir ülkede yaşıyoruz.
Kentlerin Türkiye’sinde seçmenler, farklı kimlikleri ve siyasi görüşleri içinde tüm siyasi aktörlere, Beka Sorunu-Ekonomik Reform Dengesi içinde; kutuplaşma değil birlikte yaşama dilinin seslendirildiği; ülkenin ciddi sorunlarına çözüm bulmada dışlayıcı değil, iktidar ile muhalefetin birlikte çalışmasını olanaklı kılan siyaset anlayışının benimsendiği; reforma dönük bir yönetim istedikleri mesajını verdiler.
Verilen oylarla “normale, reforma, güvene dönüş” isteği farklı biçim ve tarzda seçmeler tarafından dillendirildi.
Güvenlik-reform-yapıcı siyaset
Cumhur İttifakı, yüzde 52 oranda oy alarak seçimlerin galibi oldu. Cumhurbaşkanlığı Sistemi güven oyunu da bu şekilde almış oldu.
Bununla birlikte, AK Parti ve Cumhur İttifakı, İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere Türkiye’nin kilit ve büyük kentlerinin (Antalya, Adana-Mersin) çoğunu kaybetti.
1994’den beri yönetilen Ankara ve İstanbul’u 25 yıl sonra CHP kazandı.
Bu sonuçlar, seçmenler tarafından iktidarın yönetim anlayışı ile Kentlerin Türkiye’si gerçeği arasında kopukluğun oluştuğu; merkezi yönetimin yerel yönetimin önemini göz ardı ettiği; ve yerelin ve kentin yönetimine tekrardan önem verilmesi gerektiği mesajının net olarak başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti olmak üzere Cumhur İttifakına verildiğini bize söylüyor.
Beka Sorunu-Ekonomik Reform dengesi bulunması ve yapıcı siyasetin kutuplaşmanın önüne geçmesi gerektiği mesajı iktidara, Türkiye’nin en büyük ve kilit kentlerinden verildi.
Bu mesaj ve sonuç, bence seçimlerin en önemli sonucuydu.
Seçimlerin ikinci önemli sonucuysa, Beka Sorunu stratejisi ve söyleminin Güneydoğu ve Doğu kentlerinde Kürtler tarafından büyük tepkiyle karşılaşmaması; daha da önemlisi, bu seçim yoluyla Kürtlerin iktidara ve tüm siyasi aktörlere çok önemli mesajlar vermesiydi.
Kürtlerin 5'inci mesajı
Bu seçimlerin çok önemli bir sonucu da Güneydoğu ve Doğu illerinde yaşandı.
Kürt vatandaşlarımız, (1) Çözüm Sürecini desteklemek; (2) Hendek Siyasetine destek vermemek; (3) 15 Temmuz Darbe Girişimine karşı durmak; (4) 16 Nisan Referandumu ve 24 Haziran Başkanlık ve Parlamento Seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek mesajı veren tarzda oy kullanmaktan sonra, (5) 31 Mart Yerel Seçimlerinde de, Beka Sorunu ve Güvenlik temelli seçim stratejisine rağmen destek mesajı vermeye devam ettiler.
Bu, Kürtlerin verdiği 5’inci “Normale dönmek istiyoruz” mesajıydı. Mesaj, sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakına değil, HDP ve PKK’ya da veriliyordu.
Seçim öncesi bölgede yaptığım araştırmalarda, aktörlerle konuşmalarımda, odak grubu temelli tartışmalarda da Kürt vatandaşlarımızın “Normale Dönüş” olarak adlandırdığım bu isteğini ve mesajını duymuştum.
"Kürtler, demokrasi ve haklar siyaseti kadar, hizmet, güven ve ekonomi temelli politikaların yaşama geçirilmesini bekliyor. Bu mesajı Cumhurbaşkanı duymalı ve normale dönüş çalışmaları hızla yaşama geçirilmeli."
Normale Dönüş, (1) çatışmanın bitmesi; (2) günlük yaşamın güvenlikli ve normal yaşanması; (3) sadece kimlik hakları değil, iş-aş-refah temelli ekonomik alanın da ön plana çıkartılması; (3) ötekileştirme ve dışlama ikliminin değişmesi; ve (4) yarına güvenle bakmak duygusunun gelişmesi olarak tanımlanabilir.
Kürtler, sadece kimlik hakları değil, ekonomi ve insani kalkınma alanında olumluya doğru gelişme; çatışma ve güvenlikçi bir günlük yaşam değil, Türkiye’nin farklı kentlerinde yaşandığı gibi normal bir günlük yaşam istiyorlar.
Yöneticilerden, demokrasi ve haklar siyaseti kadar, hizmet, güven ve ekonomi temelli politikaların yaşama geçirilmesini bekliyorlar. Suriye’de, Irak’ta değil, Türkiye’de, eşit Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, ötekileştirilmeden, güven ortamı içinde yaşamak istiyorlar.
Bu mesajı Cumhurbaşkanı Erdoğan duymalı ve bölgede normale dönüş çalışmaları hızla yaşama geçirilmeli. Bu mesajı HDP ve özellikle PKK da duymalı: Kürtler, çatışma değil, aksine normale, normal yaşama dönmek istiyorlar.
Kürt vatandaşlarımızın normale dönüş çağrısına yanıt vermenin, özellikle Suriye’de ve bölgede Türkiye’nin elini güçlendireceğini unutmayalım.
Farklı kimliklere ve siyasi görüşlere sahip seçmenler arasında ortak mesajın, kutuplaşmaya, dışlamaya ve ötekileştirmeye karşı “birlikte yaşama ve normalleşme dilinin hakim olduğu siyaset ve yönetim tarzına dönme isteği” olduğu çok önemli bir şeçimi geride bıraktık.
Türkiye seçmeni bir kere daha önemli mesajlarını yöneticilerine net ve açık seçim yoluyla verdi. Türkiye seçmenine ve halkına güvenmemiz gerektiğini bu seçimlerle bir kere daha hatırlattı. En genelinde seçmenler, kentlerin Türkiye’sinin kapsayıcı, reform-temelli, aktörlerin birlikte çalışmalarıyla daha iyi yönetileceğini oylarıyla ortaya koydu.
Bu seçim sonuçlarıyla seçmenler, AB, Avrupa ve Amerika’ya da Türkiye hakkında önemli mesajlar yolladı. “Türkiye’nin önemli bir ülke” olduğu gerçeği bu aktörlere bir kere daha hatırlatıldı. Seçimlerin, bölgesel ve küresel sonuçlarını göreceğiz ve tartışacağız.
Türkiye’yi yönetenler seçmenlerin bu ortak mesajını duyup, bu mesaj yönünde bir yönetim tarzını yaşama geçirirlerse, bundan sadece Türkiye değil, bölgemiz ve içe kapanan Avrupa ve Amerika da kazanır.
Seçmenlerin ortak mesajını doğru okunması ve seçim sonuçlarını kabul edilmesi, kentli Türkiye’nin reform-birlikte yaşama-yumuşak siyaset dili temelinde yönetilme sürecinin hemen başlaması dileğimle...