Gündem

Prof. Emre Bağce: Afrin Türkiye ve Suriye'ye sunuldu, ama buna karşılık...

Bağce, 'Zeytin Dalı' harekâtını değerlendirdi

22 Ocak 2018 16:57

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde görevli öğretim üyesi Prof. Dr. Emre Bağce, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Afrin'e yönelik düzenlediği "Zeytin Dalı" harekâtıyla ilgili olarak "Afrin Türkiye’ye ve Suriye’ye sunuldu, ama buna karşılık Fırat’ın doğusundaki ABD  -PYD/PKK üstelik 50 bin kişilik ağır silahlarla donatılmış ve eğitilmiş ordusuna ve işgaline meşruiyet kazandırabilir, esas tehlike budur" dedi.

TIKLAYIN - Operasyonda 3. gün | TSK, ÖSO'yla birlikte 11 noktayı YPG'den aldı

Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı'nın, Bağce'nin değerlendirmelerine de yer verdiği, "PKK koridoru’... ABD’nin öncelikli hedefi Türkiye mi?" başlıklı yazısı şöyle:

Rusya izin verdi ve Afrin’e operasyon başladı. Dikkat edin, Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı Moskova’ya gittiler. Haritalar üzerinde tartıştılar, Türkiye’nin hedefleri üzerinde bilgi alışverişi sonucu Moskova izin verdi. Kim bilir belki de Beştepe’den bir sözlü mesaj da götürdüler. Bu görüşme önemli, içeriğini değil sonuçlarını biliyoruz. Ama Suriye’nin toprak bütünlüğü üzerinde durulduğu kesin. Nitekim, hükümet bu konuyu önemle vurguluyor.
Aslında Afrin Operasyonu, Suriye ve Rusya’nın da işine geliyor. Onlara da yarıyor. İznin temelinde bu var. Çünkü ABD’nin Suriye’yi PKK güçleriyle bölme operasyonunun batı kanadındaki parçası olan Afrin’i ABD ve PKK/PYD’den “kurtarmak” işini TSK üstlendi. Suriye ve Rusya için yeme de yanında yat.
Bu anlamdan bakarsanız, Türkiye’ye bir “vekâlet” üstlenmiş bile diyebilirsiniz. Ama Türkiye’nin, içeride yıllardır kanlı savaş verdiği, iç güvenlik tehdidi olarak ilan ettiği PKK ile 900 km boyunca “sınırdaş” olmasına yol açacak “Afrin Bölgesi”nin Ankara için ayrı bir önem taşıdığı açık. Operasyon, “kuşatılmışlık” endişesi yaratmıştır. PKK’nin, içeride sürdürdüğü “iç savaş”a, Suriye’deki egemen pozisyonundan alacağı güçle sınır boyunca hız kazandırması, şüphesiz ki ciddi bir “güvenlik sorunu” yaratıyor. PKK’ye hoş bakanların, yazar çizerken bu konuyu es geçmeleri şüphesiz ki doğaldır. PKK ile bir “barış”, “anlaşma” yapılmış değil ki?!
Es geçilen başka bir nokta, Suriye’nin “bütünlüğü”dür. ABD ve ABD severlerin de bu bütünlüğü es geçmeleri doğaldır. ABD’nin Suriye’yi parçalamak politikasını görmemek ya körlük veya daha doğrusu ABD politikasının uzantısı olmaktan kaynaklanır. Bunlara göre ABD masum bir şekilde orada duruyor, gel dersen gelir, git dersen gider. Ehh, PKK’ye de yardımcı olması kötü müdür!?
Bu bağlamda operasyonu yürütenler, konuyu “beka meselesi” olarak görmekte ve ABD’nin Türkiye’yi de parçalamayı hedeflediğini söylemektedir.

Ülkeyi ancak biz parçalarız

Çok çok uzun vadeyi bilemem, ama ne yakın ne de orta vadede, “Bizi parçalayacaklar” gerekçesinde bir haklılık payı göremiyorum. Bu ya büyük bir sanal korkunun ya da günlük politikanın bahanesi olabilir. Evet, PKK özellikle Güneydoğu’yu hedeflemiştir, düşüncesine ve eylemine göre burası “onun”dur.
Ama ABD’nin bir “PKK yönetiminde Kürt bölgesi” kuruyor olmasının temel gerekçesi ve hedefi Türkiye değil, esas İran’dır. Bunu planlarında, açıklamalarında görüyoruz. PKK/PYD’yi İran’a karşı kullanmak planları içindedir. Bunun temel taşlarını döşüyor. Fakat, bu dinamizmin, PKK’nin “savaş içinde” olduğu Türkiye’ye güçlü bir yan etkisi olacağı da kesindir. PKK çok güçlü bir “yurt”, üstelik ABD korumasında, kazanmış olacaktır. Bu durum çok ileride istenildiği gibi kullanılabilir!
Buna rağmen, Türkiye “parçalanabilirliği” en az ülkelerden biridir. Bunu ne ABD becerebilir ne PKK. Bunu ancak biz kendimiz becerebiliriz! İktidarın iç politikalarıyla!
ABD, Ortadoğu’yu sürekli karıştırıcılığının da bir aracını yaratmaktadır. Buradan kazancı, İslam dünyasını sürekli bir parçalanmışlık içinde tutmak ve daha sonra yazacağım, savaş sanayiine sürekli bir pazar yaratmaktır. 2016 dünya silah satışı 1.7 trilyon dolardır. Trump 400 milyar dolara yakın silah satmıştır Suudi Arabistan ve Katar’a.

‘Al oyna, kullan’ 

Afrin’in, ABD’nin bu aşamada kolayca vazgeçebileceği bir bölge olduğunu gördük. Afrin’de PKK konuşlanmasının, ABD için bir “deneme” amacı taşıdığı görülüyor. ABD’nin esas konuşlandığı yer Fırat’ın doğusudur. Afrin üçüncü derecede önemdedir. Kent savaşını girilirse eğer, orada kayıpların çok can sıkıcı olacağı açık olmasına rağmen, Afrin’i ABD’nin kolay gözden çıkarmasına bir neden aramalı mıyız? 
Prof. Emre Bağce, özetle, Afrin Türkiye’ye ve Suriye’ye sunuldu, ama buna karşılık Fırat’ın doğusundaki ABD 
-PYD/PKK üstelik 50 bin kişilik ağır silahlarla donatılmış ve eğitilmiş ordusuna ve işgaline meşruiyet kazandırabilir, esas tehlike budur, demektedir. 
Yani, “Bu zafer sana yeter, al oyna, iç siyasette kullan; bak Akdeniz’e uzanmıyor kuşak”...
Üç konu daha var: “Afrin iç siyaset ve seçimler..” “Suriye topraklarında gözümüz yok..” “Ve savaş sanayii...” 
Ama yazıyı şöyle bitireyim: Suriye’nin parçalanmasına yardımcı olanların ve kör ve yararcı işgalci politikalarının şimdi “bütünleme” yapmaları mümkün mü? 
Bakalım...