Gündem

Prof. Dr. Vehbi Başer: Dindarlık etiketiyle arzı endam eden taşralı görgüsüzlüğün bir püskürtme harekâtına kurban gideceği anlaşılıyor

Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Başer, Duvar'dan İslam Özkan'a konuştu

13 Aralık 2020 13:03

Kocaeli Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vehbi Başer, Duvar gazetesinden İslam Özkan'ın sorularına verdiği yanıtta Türkiye'nin büyük bir yönsüzleşme yaşadığını belirterek, göstergelerin Türkiye'nin er geç büyük bir kayaya toslayacağını gösterdiğini söyledi.

Prof. Vehbi Başer, "Bu suretle, günümüzde dindarlık etiketiyle arzı endam eden bu taşralı görgüsüzlüğün büyük bir püskürtme harekâtına kurban gideceği anlaşılıyor. Bu süreçte dindarlığın suç sayılıp yeniden yer altına itileceği, dindarların AK Parti iktidarı boyunca elde ettiği bütün göreli güç ve servetin tıpkı Fethullahçı yapılanmaya yapıldığı gibi talan edileceği bir püskürtme yaşanacağını söylemek, şimdi çok komplocu bir yaklaşım olarak görülebilir" diye konuştu.

Duvar'daki söyleşinin ilgili bölümü şöyle:

"Türkiye şu an günü kurtarmaya çalışan ve büyük bir yönsüzleşmeye sürüklenmiş bir ülke. Dış politikadaki sürekli eksen değişiklikleri, Libya ve Suriye’deki son durumlar ve ABD ve Rusya ile yaşanan sorunlar da tamamen bunun bir ürünü. Göstergeler Türkiye’nin er geç büyük bir kayaya toslayacağını gösteriyor, bunu göremeyen politik bir körlük var Türkiye’de. Bana kalırsa ne kadar erken toslarsak maliyeti o kadar az olur diye düşünüyorum. Ve bu gidişata ilişkin her uyarıya kapalı, hiçbir ikaza ve yön göstermeye tahammülü olmayan, yapılan uyarıları elinin tersiyle iten bir politik kudretle karşı karşıyayız. Gayet kibirli, şımarık, her şeyi bildiğini sanan ama aslına bakarsanız hiçbir şeyi de öngöremeyen, ekonomi olarak da hiçbir şeyi toparlayamayan tuhaf bir despotik siyaset var Türkiye’de. Bu toslama, bütün sınıfların travma yaşaması demek olacak. Ve dindarlar da ne yaşayacaklarsa bu travma sürecinde yaşayacaklar. Dindarlara bu politik toslama sonrasında ne olacak? Mevcut durumda dindarlığın kentlere doluşmuş bir taşralılık olarak görünürlük kazandığı, gemi azıya almış cemaat ve tarikatlerin topluma nizâmât verdiği bir manzara ile karşı karşıyayız. Politik olarak sözünü ettiğim oligarşik oklokrasinin en göze batan tarafı, ortalığı kasıp kavuran gösterişçi dinarlık tafrasının eşlik ettiği bir taşralılık… Bürokraside kimin görev alacağı, hangi kamu kaynaklarının musluğuna hangi cemaat, tarikat veya hemşeri topluluğu mensuplarının hükmedeceği, kimin hangi bahaneyle ihraç edileceği… konusunda lâ yüs’el bir kudret tafrasıyla zehirlenmiş bir dindarlık bu. Bundan bir kentli dindarlık çıkması beklenebilir mi? Hiç sanmıyorum.

"Toslamanın faturası dindarlara çıkarılacak"

Öte yandan sözünü ettiğim politik toslama sürecinde, faturanın tamamen dindarlara ve dindarlığa kesileceği bir ters vektör oluşması bana kaçınılmaz görünüyor. Bu ters vektör altında, dindar duyarlılıklarından sıyrılalı zaten çok zaman olmuş, kamu kaynaklarının talanı aracılığıyla yeni oligarklar haline gelmiş eski İslamcıların da içinde bulunduğu Büyük Burjuvazi ile AK Parti süreci boyunca konum kaybına uğrayarak siyaseten yabancılaşmış Küçük Burjuvazinin el ele vereceği bir yeniden konumlanma da kaçınılmaz. Bu suretle, günümüzde dindarlık etiketiyle arzı endam eden bu taşralı görgüsüzlüğün büyük bir püskürtme harekâtına kurban gideceği anlaşılıyor. Bu süreçte dindarlığın suç sayılıp yeniden yer altına itileceği, dindarların AK Parti iktidarı boyunca elde ettiği bütün göreli güç ve servetin tıpkı Fethullahçı yapılanmaya yapıldığı gibi talan edileceği bir püskürtme yaşanacağını söylemek, şimdi çok komplocu bir yaklaşım olarak görülebilir. Benim tedeyyün budalalığı dediğim bu gösterişçi dindarlık, Türkiye’nin 200 yıllık gelişme ve modernleşme süreci içerisinde anakronik bir kist gibi duruyor. Dini bakımdan hiçbir gerçek kaygıya dayanmayan bu budalaca din gösterişini Türkiye püskürtecek ve bugün dindarlığıyla gayet müftehir kesimlerin de “yok yahu ben onlardan değildim” diye kendini temize çıkarmaya mecbur olduğu bir süreç olacak bu. Türkiye bu süreçten geçerek nereye varır, şimdiden kestirmemiz zor. Kentli bir dindarlığın oluşumu, belki yirmi otuz yıla yayılıp uzayabilecek böyle bir sürecin sonunda Türkiye’nin yeniden normalleşmeye başlaması ile gündeme gelebilir."

Söyleşi için TIKLAYIN