Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlter Turan, Türkiye ile Yunanistan arasındaki dengeyi Atina lehine bozan ABD'nin aslında iki ülkenin çatışmasını arzu etmediği görüşünü savundu. Prof. İlter, “ABD'nin bir Türk-Yunan çatışmasına arzulu olmadığını, bir çatışma çıkması halinde bunu durdurmak için girişimde bulunacağını zannediyorum, çünkü böyle bir çatışma İttifak'ta telafisi mümkün olmayan bir yara açacaktır ve NATO'nun güney kanadını büyük ölçüde zayıflatacaktır” diye konuştu.
Sözcü yazarı Ruhat Mengi’ye konuşan Prof. Turan, Türkiye-Yunanistan arasındaki gerilimi şöyle değerlendirdi:
“NATO üyeliği, NATO'ya üye olan ülkeler arasında çatışmalar çıkmayacağı anlamına gelmemelidir. 1956'da Fransa ve İngiltere, Mısır'da Nasır hükümetinin Süveyş Kanalı'nı millileştirmesi üzerine Süveyş'e bir harekat başlatmışlardı, buna İsrail de katılmıştı. O dönemde ABD, böyle bir girişimin Rusya'yı da harekete geçirebileceği ve kendisini istemediği bir mücadeleye çekeceği ihtimalinden endişe ettiği için İngiltere ve Fransa'ya bir an önce harekatı durdurmalarını ve Mısır'dan çekilmelerini sert bir şekilde telkin etti. İki ülke de geri çekilmek durumunda kaldılar. Nasır yenik düşmüşken birdenbire bu mücadelenin zafer kazanmış komutanı oldu.
ABD ve diğer NATO üyeleri çok yakın zamana kadar Türkiye'yle Yunanistan arasında bir denge gözetilmesi ve bu iki ortağın birbiriyle çatışmasının engellenmesi için mücadele etmekteydiler. Bununla birlikte bu mücadele Türkiye'nin 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nı yapmasını engelleyemedi ve Amerikan Kongresi bildiğiniz gibi Türkiye'ye ambargolar da koydu ama 3 sene sonra bunu da kaldırmak durumunda kaldılar.
Son zamanlarda ABD, Yunanistan'ın silah donanımını güçlendirerek Türkiye-Yunanistan arasında kurulmuş olan dengeyi Yunanistan lehine bozar gibi görünüyor. Bunu yaparken de esas itibarıyla amaçlarının Bulgaristan ve Romanya'nın da müdafaasını güçlendirmek olduğunu ileri sürüyorlar. Bu kısmen doğru da olabilir ama Türkiye'ye dönük dengeleyici bir adım atmadıkları gibi Türkiye'nin konumunu zayıflatıcı -silah vermemek gibi- girişimlerde de bulunuyorlar.
ABD'nin bir Türk-Yunan çatışmasına arzulu olmadığını, bir çatışma çıkması halinde bunu durdurmak için girişimde bulunacağını zannediyorum, çünkü böyle bir çatışma İttifak'ta telafisi mümkün olmayan bir yara açacaktır ve NATO'nun güney kanadını büyük ölçüde zayıflatacaktır."
Prof. İlter, “Amerika'nın duruşunu belirleyen faktörler arasında Amerikan Kongresi'nin tutumu, Rum ve Ermeni lobilerinin rolü de var” görüşünü ifade etti.
Röportajın tamamını okumak için tıklayın.
Türkiye-Yunanistan gerilimi
Türkiye ve Yunanistan, son yıllarda Doğu Akdeniz'deki kıta sahanlığı, Ege üzerinde hava sahası, göçmen krizi ve Kıbrıs'ın geleceği gibi konularda sık sık karşı karşıya geldi.
İki ülke arasında mevcut kriz, Erdoğan'ın Yunanistan'ın Ege Denizi'ndeki adalarını statüsü gerekçesiyle silahlandırılamayacağını söylemesiyle başladı. Ankara, 1923 Lozan ve 1947 Paris Antlaşmaları'nın Yunanistan'a adaları silahsız kalmaları şartıyla verdiğini savunuyor.
Erdoğan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Adaları silahlandırmaktan vazgeçmeye davet ediyorum, şaka yapmıyorum, ciddi konuşuyorum. Yunanistan'ı tıpkı bir asır önce olduğu gibi pişmanlıkla sonuçlanacak hayallerden, söylemlerden ve eylemlerden uzak durması, aklını başına alması konusunda tekrar ikaz ediyoruz. Kendine gel" demişti.
Türkiye, Ege'deki adaların silahlanmasının kendisine tehdit oluşturduğunu savunurken, Atina da bu tür söylemlerin "egemenliğine müdahale" olduğunu iddia ediyor.
Öte yandan Miçotakis'in ABD Kongresi'nde yaptığı konuşmalarda isim vermeden Türkiye'ye işaret eden negatif söylemlerde bulunması, Erdoğan'ın tepkisini çekmişti.
İki ülke de geçen haftalarda Birleşmiş Milletler'e adalar ve hava sahası konusundaki duruşlarını detaylandıran mektuplar yolladı.
|